Gündem

'Hizbullahçıların kaybolması bize yönelik tehdittir!'

Emine Ayna, Türkiye Cumhuriyeti, Kürtleri tutuklarken, katillerini serbest bırakıyor" iddiasında bulundu.

15 Ocak 2011 02:00

T24 - Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Mardin Milletvekili Emine Ayna, tahliye edilen Hizbullah sanıklarının geçmişte tetikçilik yaparak suikastler düzenlediğini belirterek, "Geçmişte de gizli yaşıyorlardı. Devlet tarafından kullanıldılar. Serbet bırakılmalarını bize yönelik bir tehdit olarak anlıyorum. Türkiye Cumhuriyeti, Kürtleri tutuklarken, katillerini serbest bırakıyor" iddiasında bulundu.

Berfin Kadın Dayanışma Merkezi’nin açılışı için Siirt’e gelen gelen BDP Mardin Milletvekili Emine Ayna, merkezin açılışı sırasında yaptığı konuşmada, Hizbullah sanıklarının tahliyesini değerlendirdi. Vatan gazetesinde yer alan haber şöyle: 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin zihniyetinde kadın-erkek eşitliği, eşit ve özgür bir yaşam diye dönüş olmadığını iddia eden Ayna, "Bunun en belirgin özelliği devletin kurumlarının hayata geçirildiği pratikleridir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti aynı zihniyeti Kürtler’de gösteriyor. Kürtleri tutuklarken katillerini serbest bırkıyor" dedi.


KAYBOLMALARI TEHDİTTİR


Uzun süreli, sonuçlanmayan görüşmelerin yanlış olduğunu belirten Ayna, insanların suçsuz yere uzun süreli ceza evlerinde kalmasının doğru olmadığını söyledi. Ayna, şöyle dedi:

"Bu anlamda bu düzenleme olması gereken ama yanlış, ama eksik, ama sakat bir düzenleme olur. Birincisi düşüncelerinden dolayı cezaevinde olan insanlar hala tutuklu olarak yargılanıyor. Herhangi bir suç unsuru olmamasına rağmen söylediklerinden, talep ettiklerinden dolayı, ortaya koydukları eylemlerden ve politikalardan dolayı hala cezaevlerinde olanlar var. Ama diğer yandan evinde suç aleti bulunan, evinin mahseninde öldürdüğü insanların kemikleri bulunan, öldürdüğünü itiraf eden, hatta pişman değilim diyenler serbest. İşte sakatlık burada bir kere bu yasada bu sakatlığı gidermek lazım. İkincisi şu anda kayıp olmalarını, tamamen devletle ilişkilendiriyorum. Kayıp olmaları tamamen devletle ilişkilidir. Yurt dışına çıktıklarını sanmıyorum. Tetikçiydi bunlar, geçmişte de halkın içinde değillerdi. Geçmişte de gizli yaşıyorlardı, tetikçilik yapıyorlar, suikastler gerçekleştiriyorlardı. Gerçekleştirdikleri katliamlardan biri de eski HADEP Milletvekili Mehmet Sincar’dır ve onun katili de serbest bırakıldı. Tetikçiydi, suikastçiydi. Kim tarafından kullanıldı bu tetikçiler, suikistçiler? Devlet tarafından kullanıldı ve bugün onlar serbest bırakılarak ödüllendirildi. Şu anda kayıp olmalarını da aslında ben bir tehdit olarak nitelendiriyorum, bize yönelik bir tehdittir. ’Bakın yine de sizin de başınıza gelebilir. Haklarınızdan vazgeçin, taleplerinizden vazgeçin’ tehditidir. Bu halk, 90’lar, bu tehditi hayata geçirildiğinden bile talebinden vazgeçmemiştir bugün de bu taleplerinden asla vazgeçmeyecektir."


KIŞANAK: "HİZBULLAHÇILARIN KAÇACAĞI BİLİNİYORDU"

BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, Hizbullah sanıklarının tahliyesi ve ardından haber alınamamasından hükümeti sorumlu tuttu. Hizbullah sanıklarının kaçacaklarının bilindiğini iddia eden Kışanak, "Böyle bir ortam yaratıldı ve bu ortamı yaratanların sorumluluğu var. Biz yurttaşlar olarak bunun hesabını soracağız. Toprağa gömülen insanların sorgusuz sualsiz infaz edilmiş olması, yaşam haklarının ellerinden alınması gerekmiyordu. Bu insanlar yaşamalıydı. Bu nedenle adalet duygusu zedelendi ve sanıkların serbest bırakılması vicdanları yaraladı" dedi.
Gültan Kışanak beraberinde BDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ile birlikte öğle saatlerinde Şanlıurfa’ya geldi. Kışanak ve Binici, ilk olarak 1 Ekim’de KCK’ya yönelik düzenlenen operasyonda 8 kişi ile birlikte tutuklanan BDP Şanlıurfa İl Başkanı İbrahim Ayhan’ın tutuklu olarak bulunduğu Şanlıurfa Cezaevi’ne gitti. Polisin zırhlı araçlar ile geniş güvenlik önlemi aldığı cezaevine giren Kışanak ve Binici yaklaşık 3 saat burada aynı operasyonda tutuklanan partililerle görüştü.


’BİR YATAKTA 4 MAHKUM’

Görüşmenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kışanak, Şanlıurfa’da düzenlenen operasyonun komplo olduğunu ileri sürdü ve tutuklu sanıkların serbest bırakılmasını istedi. Şanlıurfa Cezaevi’nin eski ve altyapısının yetersiz olduğunu, kapasitesinin üzerinde tutuklu ve hükümlünün konulduğunu kaydeden Kışanak şöyle konuştu:

"Bir yatakta 4 mahkum yatmaktadır. Cezaevi idaresi ile hükümlü ve tutuklular arasında sıkıntı yaşamaktadır. Eğer bu ülkede insanın bir kıymeti varsa, insan onurunun, bu ülkenin yasalarında bir yeri varsa, insanların hukukun güvencesi altında olduğu yerlerde insanca yaşama olanakları tanımak zorundadır. Buradaki insanlara insanca yaşama koşulları sağlanmak zorundadır. Şu an bu cezaevinde kimse işkence ve kötü muamele yoktur diyemez. Bunun derhal düzeltilmesi lazım."


’KÜRTÇE BU KADAR HIRPALANMAMALI’


Diyarbakır’da süren KCK davasına ilişkin soruları da yanıtlayan Kışanak, Kürtçe savunmanın insan hakkı olduğunu ancak Kürtçe’nin hırpalandığını ileri sürerek şöyle konuştu:
"Eğer Türkiye bir çözüm arıyorsa ve Kürtçe konusunda adım atmak istiyorsa, en kolay adım atacak yer mahkemelerdir. Yasalar buna olanak veriyor ve ana dilde savunma hakkı siyasi değil insani bir haktır. Lozan sözleşmesinde ana dilde konuşmaya ilişkin bir hüküm vardır. Bunu ısrarla yapmamak çözümsüzlükte ısrar etmektir. Birçok yerel mahkeme Kürtçe savunma konusunda hiçbir sıkıntı yaratmıyor. Bunu engelleyecek hiçbir şey yok. Eğer yasalara saygıları varsa, eğer hukukun üstünlüğüne inanıyorlarsa arkadaşlarımızın Kürtçe savunmalarına imkan tanınmasını istiyorum. Bir dil bu kadar hırpalanmamladır. Bir dile bu kadar fazla hakaret edilmemelidir. Bir halka bu kadar hakaret edilmemelidir. Biz artık bunu taşıyamıyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yaşanmamıştır. Tahammül etmeyeceğiz ve bunu kabul etmeyeceğiz. Biz sonuna kadar anadilimizde konuşmayı istiyoruz."


’HİZBULLAHÇILARIN KAÇACAKLARI BİLİNİYORDU’

Hizbullah davasında yargılananların serbest kalmaları ve devamında haber alınamamalarının daha önceden bilindiğini de ileri süren Kışanak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu dava dosyaları öyle tozlu raflarda unutulabilecek bir dava dosyası değildir. Türkiye’nin en önemli davasıydı. Balyoz, Ergenekon davası önemli, peki bu ülkede binlerce faili meçhulle ilgili olan bir dava bu kadar mı önemsizdir? Sizin iktidarınız çok kıymetli de, sizin yurttaşlarınız canı bu kadar mı kıymetsiz? Bu dava bu kadar nasıl önemsiz dava olarak sürüncemede bırakılıp, tozlu raflarda unutulmuş muamelesi görüyor. Biz çok iyi biliyoruz ki yargı, iktidar, bu ülkenin başka devlet kurumları da bu durumu biliyordu. Bu kişilerin serbest bırakılacaklarını ve kaçacaklarını biliyorlardı. Böyle bir ortam yaratıldı. Bu ortamı yaratanların sorumluluğu var. Biz yurttaşlar olarak bunun hesabını her zaman soracağız. Bu ülkede işlenen her faili meçhul cinayet aydınlatılıncaya kadar biz bunun mücadelesini vereceğiz. Bizim şu örgütle, bu örgütle işimiz yok. Toprağa gömülen binlerce insanın sorgusuz sualsiz infaz edilmiş olması, yaşam haklarının ellerinden alınması gerekmiyordu. Bu insanlar yaşamalıydı. Bu nedenle adalet duygusu zedelendi. Bunların serbest bırakılması vicdanları yaraladı. Bu işi elbirliğiyle yaptılar."
Kışanak ve Binici, cezaevi ziyaretinin ardından partililerle basına kapalı olarak gerçekleştirilen toplantıya katıldı.