T24 - Radikal gazetesi pazar günü yeni yayın tarzıyla okurların karşısına çıktı. Alışageldik gazete boyutlarından daha küçük ama sayfa sayısı bakımından daha kabarık bir halde yayımlandı.
"Radikal'in uzun yazıları 'Dur, beni oku' diye bağırmıyordu. Puntoları küçük olduğu için, hatta tersine 'Geç' diyordu adeta.. Durduran tek sunum yoktu" diye eleştiren Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, "Toplam 96 sayfayı çevirmem 5 dakika sürdü.. İşte fiyasko bu.. Çünkü hiç durmadım. Çevirdiğim 96 sayfada hiç durak yapmadım" dedi.
Hıncal Uluç'un Sabah gazeteside "Üç fiyaskolu hafta!.." başlığıyla yayımlanan (19 Ekim 2010) yazısı şöyle:
Üç fiyaskolu hafta
Geçen haftayı üç popüler fiyasko ile kapadık. İkisini bekliyordum, şaşmadım. Ama üçüncüye şaşırdım ve çok üzüldüm.. Bu yüzden ondan başlamak istiyorum..
Radikal!.. Daha doğrusu yeni Radikal!..
Eyüp Can'ın haftalardan beri hazırla(n)dığı yeni Radikal'i umutlu bir merakla bekliyordum.. Ben her yeni gazeteyi umutla beklerim.. Bir gazetecinin mutluluğudur, yeni gazetelerin çıkması.. Tutması.. Hele de internetin yazılı basını öldürdüğü iddiaları küresel olarak yayılırken..
Biz gazetecileri ayakta tutan, daha iyi koşullarda çalışmamızı ve yaşamamızı sağlayan şey rekabet ortamıdır. Bu ortam olmadı mı, işini koruyabilmek için her ödünü veren kölelere döner, patronlarını mutlu etmek için birbirlerini öldüren gladyatörlere benzeriz.
Ne yazık ki, medyamızda, kendilerini Spartacus sanan bu köleler fazla.. Kendileri dışında her yayın batsın istiyor ve öyle yazıp çiziyorlar..
Sanıyorlar ki, kendilerine o nerdeyse patron düzeyinde refah sağlayan iş verenleri, kara gözlerine âşık..
Geçiniz.. O rakip dediğiniz, o yok etmeye çalıştığınız gazetelere transfer ihtimaliniz olmasa, ordan ayrılınca gidecek yer bulamaz, işsiz kalacağınızı bilirseniz, 3 otuz paraya çalışan ve isteneni yazan zavallılara dönersiniz..
Bab-ı Ali'de adam gibi paralar ödenmeye başlaması, Güneri Civaoğlu yönetimindeki Güneş'le başladı. Sabah nerdeyse dolmuş ve sandviç parasına işe gidenler, akşam altlarında araba ile evlerine döndüler.. Bab-ı Ali, o Güneş'in batışında bayram yaptı..
Cem Uzan'ın Star'ı, özellikle üst düzey gazetecilerin yaşam düzeyini tavana vurdurdu. Bab-ı Ali, Star'ı batırmak için yarıştı.
Ayakta kalan son rekabet, Hürriyet- Sabah'tı.. Hürriyetçiler Sabah'ı yok etmek için ne lazımsa yaptılar.. Bin badire atlattık, ayakta kalmayı başardık. Sabah'ın yaşaması, basın özgürlüğünün teminatı oldu.. Ama şimdi bakıyorum.. Bizim içimizde olanlar, yani damdan düşenler, bu ülkenin en büyük yayın gurubunu Doğan'ı yok etmeye çalışıyorlar..
Doğan batarsa, Hürriyet, Milliyet başta gazeteler ve dergiler yok olursa bayram yapacağız.. Tamam da, o zaman biz hangi dala bineceğiz?.
Bu yüzden işte Oray'ın (Eğin) "Radikal fiyasko olacak" yazısını üzülerek ve kızarak okudum. Bana biraz "Temenni" havası verdi sanki..
Pazar sabahını heyecanla bekledim..
İlk Radikal'i heyecanla elime aldım.. Beş dakika sonra kafamdan geçen şuydu..
"Oray'a haksızlık etmişim. Bu, basın tarihimizdeki ikinci Söz Vakası.."
İlkinin içindeydim. Hepsi harika gazeteciler ve de başımızda tanıdığım en iyi Genel Yayın Müdür, Ercan Arıklı ile aylarca hazırlanıp bir rezalet çıkarmıştık. Çıktığı gün battı. (Can çekişme bir iki ay sürdü de..)
Eyüp Can'ın yeni Radikal'i de bir fiyasko.. Sevgili Eyüp kızmasın, kırılmasın. Dost acı söyler, öyle alsın.. Radikal'in yeni şekline itirazım yok.
Radikal değişiklik boyuttan başlar. Tamam.. Ama bu seçilen çok, hatta en sevimsiz boyut.
Dünyanın saygın gazeteleri küçülüyor. Doğru. Ama neden küçülüyor, bazıları büyük baskılarını da muhafaza edip çift boyutla çıkarken.. İşte esas sebep?. Günümüzde büyük okur kitlelerinin yaşadığı ana kentlerde günlük yaşamın en az iki saati trafik içinde geçiyor, özellikle de toplu taşıt araçlarında.. Bu iki saat okuma ile değerlendirilebilir. Yani gazete okuyarak. Kalabalık bir taşıt içinde bilinen boyutta bir gazeteyi açıp okuyamazsınız. Hatta ayakta tek elle asılı giderken öbür elinizde tutup okuyabileceğiniz bir boyut olmalı. Yani küçük.. Tabloidi yaratan sebep budur. Türkiye'de toplu taşımacılık gelişmedi. Kadıköy vapurları köprüye teslim olunca, gazete okunabilecek tek araç da bitti. Otobüslerde mümkün değil. Minibüsler belki.. Ama Radikal içeriği de, minibüs yolcusuna göre değil.. O zaman?..
Radikal tabloid gazete değil.. Tabloid dergi. Günlük dergi..
Dergilerin hele haber dergilerinin satmadığı ve yok olduğu ülkede günlük dergi çıkarmak büyük bir yürek işi.. Ama bu meslek, cesurların işi.. Eyüp müthiş bir yürekle sıvamış kollarını.. ..
Ve de ne yazık ki orda kalmış..
Bana "Fiyasko" dedirten şey, ne yeni boyutlar.. Ne de bu yeni günlük dergi kimliği..
Bol vaktimin olduğu pazar sabahı üç parçalık Radikal'i çevirmeyi başladım. Önce ana gazete/ dergi, 48 sayfa.. Sonra Hayat eki.. Yani günlük magazin, 24 sayfa.. En sonra da Radikal 2.. Yani daha entelektüel pazar eki, 24 sayfa..
Toplam 96 sayfayı çevirmem 5 dakika sürdü.. İşte fiyasko bu.. Çünkü hiç durmadım. Çevirdiğim 96 sayfada hiç durak yapmadım..
Bakın bu mesleğin sırrı, şifre sözcüğü işte bu beş harftir..
Durak!..
Okurun o sayfada durmasını sağlayan bir şey.. Bir fotoğraf.. Bir başlık.. Bir karikatür.. Yani, ilginç bir şey.. Bir haber, bir köşe yazısı, bir röportaj.. Bir gazetede olması gereken ne varsa onlardan birisi sizi durduruyorsa, o sayfa kurtulmuş demektir.
Durak durdurur ve konuşturur. Evde, işte, okulda, kafede, kahvede.. "Yahu Radikal'de gördünüz mü?.. Okudunuz mu" diye başlar biri lafa.. Dünkü Radikal'i hem de merakla beklenen Radikal'i tüm öğlen boyu Salomanjede, hepsi potansiyel Radikal okuru tek kişi konuşmadı. Ordan Ertekin'e gittim. Gene potansiyel Radikal okuru onlarca kişi geldi gitti. Bir ama bir tekinden "Ra" diye bir hece duymadım. Günlerdir beklenen gazete bu olur mu?. Konuşulmuyorsa, durak yoktur.
Durakların sayısı, başarının ölçüsü olur.. Her sayfada durdurmayı başarırsanız, mesela ölüm ilanlarınız bile durak oluyorsa, o zaman rekor satarsınız. Şaka yapmıyorum.. Yıllarca Hürriyet ense kökünde nefesimizi hissetti. Çok yakaladık, ama geçemedik. O minnacık farkı yaratan hep ölüm ilanları okuru oldu.. Araştırmalar bu rakamın 100 bine yakın olduğunu söylüyor. Hürriyet'le farkımız hep 100 binin altında kaldı oysa.. Yani ölüm ilanı okuru farkıyla geçildik hep.
Eyüp'ün aylardır hazırla(n)dığı ilk gazetede durak yoktu.
Uzun yazıyı severim ve desteklerim. Erkekçe'yi 151 bin sattıran şey, uzun yazılardı. Ama o uzun yazılar muhteşem yazılırdı. Harika da sunulurdu. Erkekçe, duraklar dergisiydi.
Radikal'in uzun yazıları "Dur, beni oku" diye bağırmıyordu. Puntoları küçük olduğu için, hatta tersine "Geç" diyordu adeta.. Durduran tek sunum yoktu.
Beni durduran bir tek fotoğraf da çıkmadı karşıma..
Eyüp Can "Köşeler bitiyor. Yazarları sokağa indiriyorum" diyordu haftalardır. Oysa gazete/ dergisi bir baş köşe ile başlıyor. Orada da kendisi "Oturmuş.." Sokağa inen öbür yazarların ne yaptığını anlamadım. Köşe yazarını sokağa indirmek, köşe yazısını, haber gibi vermek, yani sunum şeklini değiştirmek değildir. Bir konsept değiştirmek, muharriri, muhabir, röportaj yazarı (Soru cevap değil, yazı) olarak kullanmaktır.. Hani?.
Yılların deneyimi ile biliyorum.. Yeni gazetenin ilk sayısı, en kötü sayısı olur nedense.. Bu kader değişmez..
Yeni Radikal kuralı bozmadı.. Şimdi bir kaç gün bekleyeceğiz. Eyüp eleştirileri ne derece dikkate alacak?. Oto eleştiriyi nasıl yapacak?. Bu günlük dergide ısrarcı olacak mı?. Olacaksa elde kalmasını, sayfalar çevrilirken durulmasını, bakılmasını ve okunmasını sağlayacak mı?.
Ben, bu Radikal'i 14 saat sürecek bir İstanbul- Los Angeles uçağına binerken satın alır, yol boyu belki bir kaç yazıyı mecburen okurum, o kadar!.