Medya

Hıncal Uluç: Allah'ın belası tazminat maddesi yüzünden yüzlerce insan öldü!

"Oysa, ölümlere sebep olacak o ihmali önlemenin maliyeti çok daha büyük"

01 Aralık 2016 12:46

Sabah yazarı Hıncal Uluç, Adana'da 10'u öğrenci, 1'i eğitmen ve 1'i çocuk 12 kişinin hayatını kaybettiği yurt faciasıyla ilgili olarak "Bile bile, resmen 'Geliyorum' diye bağıra bağıra gelen facianın sorumlusu, Türk Hukukundaki o Allahın Belası 'Tazminat' maddesidir. Efendim ölenin yakını dava açacak da, dava aylar sürecek de, yargıtay, margıtay, aylar, hatta yıllar sonra 5 bin lira tazminata karar çıkacak da, eee, verir gideriz o zaman... Oysa, ölümlere sebep olacak o ihmali önlemenin maliyeti çok daha büyük" dedi.

Hıncal Uluç'un "O Allah'ın belası Tazminat Maddesi" başlığıyla yayımlanan (1 Aralık 2016) yazısı şöyle:

Adana'da, bile bile, resmen "Geliyorum" diye bağıra bağıra gelen facianın sorumlusu, Türk Hukukundaki o Allahın Belası "Tazminat" maddesidir..

"Tazminat, alanı zengin etmez!." diye yazan madde!.
Bu Allahın belası yüzünden kaç yüz insan öldü bu ülkede.. Ölmeye de devam ediyor..
Çünkü alanı zengin etmeyecek tazminat, ihmalciliği, sorumsuzluğu adeta teşvik ediyor..
Efendim ölenin yakını dava açacak da.. Dava aylar sürecek de.. Yargıtay, margıtay, aylar, hatta yıllar sonra 5 bin lira tazminata karar çıkacak da..
Eee.. Verir gideriz o zaman..
Oysa, ölümlere sebep olacak o ihmali önlemenin maliyeti çok daha büyük.. Boş ver!. Kim uğraşacak ki?.
Şimdi bakın, Adana'da kimler sorumlu?.
1- İşletmecisi..
2- Oranın 50 öğrencinin barındırılmasına uygun olduğuna dair rapor veren, başta Milli Eğitim Müdürlüğü ve İtfaiye..
3- Bu izin birimlerinin bağlı olduğu Vali ve Belediye Başkanı..
Şimdi bekleyin bakalım, bu sorumluların kaçı hakkında soruşturma ve dava açılacak?.
Kaçı mahkum olacak?.
Kimse bir gün bile içeri girmez, merak etmeyin. Onları durduracak tek şey, ölenlerin ailelerinin açacağı davalar..
Onda da "Alanı zengin etmeyecek" komik rakamlar..
Sabah televizyonun başında kanım dondu..
Üç katlı binada yangın merdiveni var, ama kullanılmamış. Çünkü kapı kilitli.
En alttan çıkmış yangın. Yani elektrik sigorta tablosunun olduğu kattan. Havalar 10 derece birden soğuyunca, muhtemelen elektrikli ısıtıcıya yüklendi içerdekiler. Ve de cart curt atmasın diye sigortalar da yüksek güçlü takıldığından atmadı. Kablolar ısıyı çekmedi. Kısa devre ve al sana yangın..
Peki o yurt sezona başlayalı üç ay oldu. Bu çocuklara, bir gün toplanıp Yangın Eğitimi yaptırıldı mı.. Açın bakın mevzuatı.. Mecburi Kural..
Ne yapacaklar?. Nereye koşacaklar?. Hepsi öğretilecek..
Ama orta okul öğrencilerinin kaldığı yurtta bilen yok. Yangın alttan başlayınca, yukarı koşmuş çocuklar, panik içinde.. Yangın merdiveni kapısı kilitli.. 22 çocuk kendilerini camları kırıp aşağı atmış. Bunlar yaralı.. Kalanlar bir kat daha yukarı.. Ordaki kapı da kilitli.. Ve çatı bir anda alev alacak kadar hızlı yanan maddelerden yapılmış. 11 çocuk burada tanınmaz hale gelene kadar yanarak ölmüşler..
Faciaya bakar mısınız?.
Peki sorumlu?.
Hadi canım.. Bu ülkede en zor bulunan şey, faciada sorumlu bulmaktır, başarıya herkessahiplenirken..
Efendim yangın merdivenleri kilitli..
Kız yurduna isteyenin elini kolunu sallayarak girmesine izin verilir mi?.
Geçin, siz evinizdeki Yangın Merdivenini "Hırsız davetiyesi" gibi açık bırakır mısınız?.
Tabii kilitli olacak. Giriş katı camları da demirli..
Onun için işte Yangın Eğitimi lazım..
Anahtar nerde.. Her katın anahtar sorumluları kimler?. Yangın Merdiveni kapısının hemen yanında duran bir cam kutuda duran anahtarı o camı kırıp kim alacak ve kapıyı açacak?. Görevli hizmetli, hademe kim?.
Ya da.. En iyisi.. Ama pahalı.. Öyle bir mekanizma yapacaksın ki, yangın kapısına, içerden itersen dışa anında açılacak. Ama dışardan çekerek, iterek açılması mümkün olmayacak?.
Ucuzu da var. Bir kol sürgü koyarsın.. Elle kalkar..
Biter iş..
Ama bunları düşünmek, uygulamak için insanda bir korku olmalı.. Allah korkusu yetmez. Yetmediğini görüyoruz.. Açık bırakılan çukurlara düşerek kaç insan, kaç çocuk öldü?. İnşaat çukurunu öyle bıraktı hayvanlar, yağmur suyu birikti. Oynayan çocuklar boğuldu.. Çalınan rögar kapaklarına verdiğimiz kurbanlar!..
Ne oldu peki sonunda?.
Sevgili Erol Kaynar dostum, dizinde iki, dirseğinde iki vida ile yatıyor hastanede.. Dört saat sürdü ameliyatı.. Ölebilirdi, tepe üstü yoldan geçen arabanın tam önüne intihar eder gibi düştüğünde..
Niye düştü?.
Teşvikiye Camisi'nin önündeki kaldırım. İstanbul'un yani her öğle, her ikindi, en kalabalık kaldırımı burası.. Yolda, trafik polisinin gözü önünde, House Cafe'de oturmak için duble park eden arabalar, bir de kaldırıma çıkmasın diye, plastik dubalar dikmiş, belediye, dipten vidalayıp.. Bize plastik mi dayanır?. Vurmuş kırmışlar. Dubayı kaldırıma vidalayan kaidesi ise orda öyle kırık duruyor.. Erol da dalgın. Takılmış tuzağa, uçmuş.. Yüzüstü.. Suratını kurtarmak için refleks, kolunu ve dizini bükünce, al sana kırık.. Ama hepimiz bayram ettik, ucuz kurtuldu diye..
O kırık duba dipleri kaç tane o kaldırımda?.. Tonla.. Ne zamandır öyle duruyor?. Enazından bir yıldır?.
Peki bu İstanbul halkının hiç mi sahibi yok, bu "Ölüm tuzakları"nı söktürecek?.
Her gün ordan kaç polis, kaç zabıta, kaç vilayet, belediye görevlisi, kaç itfaiyeci geçiyor?. Şişli Belediye Başkanı, Kaymakamı ilçelerinin sokaklarında hiç dolaşmıyorlar mı?.
Hayır!.. Çünkü umurlarında değil. Çünkü Erol tazminat davası açsa, "Tazminat alanı zengin etmez" Allahın belası maddesi..
Pazartesi gecesi ziyaret ettim Erol'u.. O tazminat maddesini konuştuk.. Çıktım.. Kıl payı kurtuldum, Erol'un akibetine uğramaktan..
İlerdeki arabama işaret ederken az daha ayağım takılıyordu.. Son anda gördüm..
Kırılmış dubanın kaldırıma vidalı dibi tuzak gibi duruyordu da, Erol'u düşürüp o hale getirmişti ya hani.. Ayni kırık duba dipleri, Erol'un yattığı hastanenin önünde de sıra sıra diziliydi.
Düşşem Allahtan hastane orda.. Alay eder gibi..
Aman Erol.. Koltuk değneği ile çıkarken önüne iyi bak!.