Sedat Ergin
(Hürriyet - 26 Eylül 2012)
Hilmi Özkök Balyoz kararı hakkında ne düşünüyor?
İstanbul’daki özel yetkili mahkemenin Balyoz davasında verdiği karar hakkında, bu davaya konu olan hadiselerin meydana geldiği tarihte Genelkurmay Başkanlığı makamında oturan Orgeneral Hilmi Özkök’ün ne dediği büyük önem taşıyor.
Önem taşıyor, çünkü bu karar muazzam bir tartışmaya yol açtı ve bu tartışmanın önümüzdeki dönemde daha da yoğunlaşacağı anlaşılıyor. Böylesine münazaraya konu olan bir mahkeme kararı üzerindeki kamuoyu kanaatinin şekillenmesinde onun ne dediği kuşkusuz ciddi bir referans olarak alınacaktır.
Özkök’ten gelen işaretleri geride bıraktığımız günlerde bazı meslektaşlarımıza verdiği bir dizi demeç ışığında şöyle değerlendirebiliriz:
1) Adil yargılama olmadı diyemem
Özkök, Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir’e verdiği demeçte, “karara şaşırmadığını, ancak üzüldüğünü” söylüyor. Pazar günü yayımlanan bu demecin en kritik bölümü, Özkök’ün Yükselir’in “Yargılama adil olmadı diyenler var, siz ne düşünüyorsunuz? Katılıyor musunuz bu görüşe” sorusuna verdiği şu yanıttır:
“Ben böyle bir şey diyemem. Çünkü hukukçu değilim. Ama bir vatandaş olarak gözlemime göre mahkeme heyeti bu davada titiz davrandı. Tanıklar dinlendi. Bilirkişi gereğini yaptı. O nedenle adil yargılanma olmadı diyemem.”
Bu sözlerinden, Orgeneral Özkök’ün, mahkeme heyetinin “lehte delilleri, bu yöndeki bilirkişi raporlarını dikkate almadığı, pek çok usul hatası yaptığı” yolunda seslendirilen eleştirilere itibar etmediği, mahkemenin yargılamayı düzgün bir şekilde yaptığını düşündüğü ortaya çıkıyor.
Özkök’ün bu sözlerinin Özel Yetkili İstanbul 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına çok değerli bir destek sağladığı aşikârdır.
2) Cezalarda kademelendirme olabilirdi
Özkök, Milliyet Ankara Temsilcisi Fikret Bila’ya verdiği, aynı gün yayımlanan demecinde, “Ben hukukçu değilim. Verilen cezalar azdı, çoktu gibi bir yorum yapmam anlamlı değil. Burada çok önemli bir husus hakimlerin vicdani kanaatlerine göre karar vermeleridir... Bu vicdani kanaat çok önemli” diye konuşuyor.
İlginç olan nokta, Özkök’ün bunu söyledikten sonra mahkeme heyetinin cezaları verirken alt kademe ile üst kademe askerler arasında fark gözetmemesini yadırgadığını kayda geçirmesidir. Şöyle konuşuyor Özkök:
“Askerlik mesleği itaat etmeye dayanır. Emir aldığında onun kanuna uygun olup olmadığını sorgulamaz, sorgulamaya vakti de olmaz. Emri yerine getirir. Bu olayda yüzbaşı var, binbaşı var, yarbay var, albay var, şimdi tuğgeneral olsa bile o tarihte bu alt rütbelerde subaylar var. Bunların sorumluluğu ile emir verenlerinki aynı düşünülmemeli. Bu bakımdan ben daha kademeli bir değerlendirme olabilir diye düşünmüştüm.”
Özkök ayrıca “Yargıtay aşaması da önemli. Bu aşamada karar bozulabilir. Savunma hakkı tam kullanılmadı, bazı önemli tanıklar dinlenmedi, iddianamede maddi hatalar var gibi itirazlar söz konusu oldu. Belki bunlar Yargıtay aşamasında dikkate alınır ve bu gerekçeyle bozulabilir de. Tabii nasıl seyreder, şimdiden bir şey söylemek mümkün değil” diye ekliyor.
Bu açıklamasından Özkök’ün genelde kararın doğrultusuna, yani mahkûmiyet yönünde çıkması durumuna çekincesiz yaklaştığını, itirazının emir alan-emir veren ayrımının karara yansıtılmamasına dönük olduğunu söyleyebiliriz.
3) Güdük sonuçlar...
Özkök, yine aynı gün Radikal Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek’in sorularını yanıtlarken de mahkeme kararıyla ilgili görüş belirtmek istemediğini söyleyerek, “Gelişigüzel şeyler söyleyerek yargıyı, yargı kararını yargılayamam” diye kontrollü bir üslup içinde konuşuyor.
Eski Genelkurmay Başkanı, dün de Milliyet’ten Mehmet Tezkan’ın köşesinde yayımlanan bir açıklamasında, “Herkes bu davalardan bir ders çıkartacaktır” şeklindeki sözlerine açıklık getirirken, “Yargıtay, AYM safhaları sonuçlanmadan dersler çıkarmak takdir edersiniz ki bizi güdük sonuçlara götürür” diyor.
Özkök, burada da öncelikle Yargıtay, Anayasa Mahkemesi gibi temyiz aşamalarının sonuçlanması gerektiğini belirtiyor.
Bütün bu sözlerini yan yana getirdiğimizde Orgeneral Özkök’ün verdiği mesajlarda anlam bütünlüğü açısından bazı farklılıklar olduğu söylenebilir. Her halükârda kararla ilgili tartışmalara muhtemelen Orgeneral Özkök’ün bu değerlendirmeleri de dahil olacaktır.