Eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen "FETÖ Çatı Davası"nın dün (6 Haziran 2018) görülen duruşmasında, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasına devam etti. Eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in evine, çocuğunun sünnetine geldiğini ileri süren Karaca, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile ilgili olarak da "1999'dan beri tanıyorum. Randevu almadan giderdim" ifadesini kullandı.
Duruşmada neler oldu?
Oda TV'de yer alan habere göre, duruşmanın başlangıcında Mahkeme Başkanı Selfet Giray, Karaca'nın duruşmanın iftardan sonra yapılması talebi ile ilgili kararı açıkladı. Giray, "İftardan sonra en fazla 3 saat çalışılabilir, 9-12 gibi. Ama bu jandarmalar, katip, diğer personelin mağduriyetine sebep olacağı için iftara 1 saat kalana kadar devam edebiliriz. Sizin talebiniz üzerine duruşmayı 3 gün olarak belirledik" dedi.
"Erdoğan'ı dört kez konuk aldım"
Savunmasına kaldığı yerden devam eden Karaca, şunları söyledi:
"İmamlık, müezzinlik gibi özel eğitim isteyen bir okulda okumadım. Gazeteciyim, sürekli basın kartı sahibiyim. Gazetecilik okulu mezunu olmadığım söylenirse, Sabah'ın başındaki Serhat Albayrak veya TRT'nin Genel Müdürü gazetecilik mezunu mu? Ayet, hadis mi var, gazetecinin gazetecilik okulu mezunu olması için. Başbakanlığı döneminde Erdoğan'ı 4 kez programıma konuk aldım. Cebir, şiddeti mi konuştuk. Keza Cumhurbaşkanı Gül, Meclis Başkanları Bülent Arınç, Köksal Toptan? Bugünün Başbakanı, Ulaştırma Bakanıyken evime geldi, kahvaltı yaptık. Aslında bunları boşuna anlatıyorum. Çünkü bunları siz çok iyi biliyorsunuz."
Taşhiye davasında 31.5 yıl hapis cezasına çarptırıldığını hatırlatan Karaca, şöyle devam etti:
"Bana ceza veren, verecek olan, zindanlarda süründüren savcısından heyetine kadar hiç kimseye kin ve nefret duymuyorum. Oruçluyuz, sizin iyi niyetinizden zerre şüphe etmiyorum. Ama sizin iyi niyetli olmanız, adil karar vereceğinizin garantisi değil. Ceza verirseniz vicdan azabı duyacağınızdan eminim. Allah bir daha kimseye bunları yaşatmasın. Karanlık zamanlarda yaşadığımızı kabul ediyorum."
Savcının, "Özgür basın susturuluyor kampanyaları düzenlendi. ABD'li 74 senatörden hükümete baskı mektupları alındı, hükümetin eleştirilmesi sağlandı" ifadesine cevap veren Karaca, "Hükümeti eleştirmek niye savcının işi olur? Hükümetin avukatlığını niye yaparlar? Hükümetin basın sözcüsü, kendi avukatları var. Gider, dava açar. Benden sonra gözaltına alınan tüm gazeteciler için ABD dahil tüm ülkeler konuştu. Özellikle ABD Sözcüsü, her basın toplantısında basın özgürlügünü gündeme getirdi. Yani bu Hidayet Karaca'ya özgü bir durum değil. Cumhuriyet, Sözcü gazetesi için gelmedi mi?" dedi.
Saat 12.00 olduğunda Karaca, ağzının yuvarlandığını, kelimelerin çıkmadığını belirterek, ara verilmesi talebinde bulundu. Başkan Giray, yarım saat daha devam etmesini istedi. Karaca, "Devam edemeyeceğim" deyince, duruşmaya ara verildi.
"İkindi namazını kılıp geleyim"
Karaca, duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunmasına devam etti. STV'nin yayın politikasını, darbe girişiminin planlayıcısı olduğu belirtilen Fethullah Gülen'in belirlediği suçlamasının hiçbir mesnedi bulunmadığını iddia eden Karaca, "24 saat yayın yapan, canlı yayınları olan bir kanalın Amerika'da yaşayan ve saat farkı da olan bir kişi tarafından belirlenmesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Fetullah Gülen'le aramda kurulmaya çalışılan ilişki gerçeklikten uzak ve hayalidir" dedi.
Karaca, tanıkların hakkındaki ifadelerini anlatırken de şunları söyledi:
"Selim Çoraklı'nın, mollaların bana tuzak kurduğu, niye cezaevinde olduğumu anlamadığı şeklindeki beyanı mütalaaya konmuş. O zaman savcı benim masum olduğumu kabul etmiş olmuyor mu? Madem Selim Çoraklı'nın ifadeleri bu kadar önemli, beni çıkarmanız gerekmiyor mu? Bir başka tanık Ahmet Keleş, 2001'de televizyonun başında olduğumu ve Altunize toplantılarına katıldığımı öne sürdü. Allah'tan korkar insan ya! Fetullah Gülen, 1999'da ABD'ye gitmedi mi? Demek uçup geliyor, ben de toplantılarda oluyordum. Ayrıca o tarihte ben Zaman'ın Ankara temsilcisiydim. Bu kişinin yaptığı piramit de çöker, ama siz o Ahmet Keleş'in ifadesine itibar ediyorsunuz. Hayati Küçük'ün ifadesi ise komple yalan. Yabancı devlet adamlarını televizyona getirmiş. Yabancı devlet adamlarinın geliş, TV programına katılma şekli bellidir. Şimdi de böyle programlar yapılmıyor mu? Dışişleri Bakanı, Amerikalı Bakan Pompei ile görüşmesinde hizmet, cemaat hareketinin 160 ülkede faaliyetine devam ettiğini söyledi. Daha önce Cumhurbaşkanı ve Başbakan da söylemişti. Şüphelenseler müsaade etmezler. Demek ki, terör örgütü olduğuna inanmıyorlar. Kapatan ülkeler de var. Demek her ülke kendi kriterlerine göre karar veriyor."
Saat 16.10'da Karaca, biraz ara verilmesini istedi. Başkan Giray, yarım saat ara verince Karaca, saatin kaç olduğunu sordu. Başkan Giray'ın saati söylemesinden sonra da Karaca, "İkindi namazını kılıp, geleyim" talebinde bulundu. Bunun üzerine Başkan Giray arayı saat 17.15'e uzattı.
"Bahçeli'yi 99'dan beri tanıyorum, randevusuz giderdim"
Verilen aradan sonra duruşma yeniden başladığında Başkan Giray, Karaca'yı bugün saat 18.30'da bitecek şekilde savunma yapması uyarısında bulundu. Tanıklardan İkbal Gürpınar'ın mahkemede dinlenmediğini, bunun da bozma sebeplerinden birisi olduğunu vurgulayan Karaca, Gürpınar hakkında şu iddialarda bulundu:
"Sanık olmaktan kurtulmak için tanık oluyorlar. Bu da onlardan biri. 2003'te 10. kuruluş yıldönümümüzde sunuculuk yaptı. Tanımıyorum, bir arkadaşımız getirmişti. Kocasından ayrılmıştı, 'kötü yola düşecektim, temizlikçi olacaktım. Siz benim elimden tuttunuz' dedi. Elinden tutan insanlara bu yapılır mı? İkbal Gürpınar'ın, Hayati Küçük'ün, Selim Çoraklı'nın hangi ifadesine göre, hükümeti yıkmaya, darbe yapmaya çalışıyorum ki?"
Karaca, tanıklardan Ahmet Zeki Üçok'la ilgili olarak ise, "Geldi, ifade verdi. Kafasında kurguladıkları çöktü. STV'de, Zaman'da yapılan haberlerin arşivinin eline olduğunu söyledi. Sizler de sevindiniz, istediniz. Gelen bir haber var mı?" dedi.
Karaca, gizli tanık Kasırga'nın iddialarını cevaplandırırken de şöyle konuştu:
"25 yıl gazetecilik yaptım. Beni tanımayan mı var? Bu ülkede Başbakan kaç gazetecinin evine gitmiştir. Melih Gökçek evime, çocuğumun sünnetine geldi. Diğer siyasi parti liderleriyle de görüştüm. Bahçeli'yi 1999'dan beri tanıyorum. Randevu almadan giderdim."