T24 - Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal, Anayasa Komisyonu'nun yarın başlatacağı yeni anayasa çalışmalarına ilişkin "Türkiye’yi darbelerin ‘kırmızı çizgileri’nden kurtaracak demokratik bir anayasanın temellerinin atılması"nı temenni etti. Cemal, yazısında "Bu ülkede herkes Atatürk milliyetçisi olmak zorunda mı?" diye sordu.
Hasan Cemal'in Milliyet'te "Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?.." başlığıyla yayımlanan (18 Ekim 2011) yazısı şöyle:
Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
Evet, sormakta yarar var: Bu ülkede herkes Atatürk milliyetçisi olmak zorunda mı?
Hayır değil.
Eğer bu rejime demokrasi diyorsak, herkesin ‘Atatürk milliyetçiliği’ni benimsemesi söz konusu olamaz.
Ayrıca Atatürk milliyetçiliği nedir ki? Tarifinde anlaşmak mümkün mü?
Hiç sanmıyorum.
Bu memlekette herkes kendi meşrebine göre bir tarif yapar, yapmıştır, Atatürk ve milliyetçilik konusunda.
12 Eylül darbesinin ürünü olan bu anayasanın ikinci maddesinde, “Atatürk milliyetçiliğine bağlı devlet” diye yazar.
Üstelik bu bir ‘kırmızı çizgi’dir.
Anayasa der ki:
“Değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”
Olacak şey mi?
Herkes bu memlekette Atatürk milliyetçisi olacaksa, herkes Atatürk milliyetçiliğini benimseyecekse, o zaman buna demokrasi denebilir mi?
Ama darbeyi yapanlar böyle buyurmuş; asker böyle buyurmuş...
Bu ülkede anayasalar askeri darbelerin ürünüdür. Darbeciler, bu ülkenin üstüne kendi istedikleri gibi bir anayasayı deli gömleği gibi dikip her seferinde giydirmişlerdir.
Türkiye farklıymış, Türkiye gelişmiş, umurlarında bile olmamıştır. Kendi ideolojik takıntılarının, kendi yanlışlarının ürünü olan anayasaları birer deli gömleği gibi dikip üstümüze silah zoruyla oturtmayı çağdaşlık, demokrasi sanmışlardır.
Bunun için soruyorum.
Herkes Atatürk milliyetçisi olmak zorunda mı diye... Herkes Atatürk milliyetçiliğini benimsemek zorunda mı diye...
Türkiye yeni anayasası ile böylesine kırmızı çizgileri aşmak zorunda, eğer gerçekten demokrasi yolunda ilerleyecekse...
Cumhurbaşkanı Gül sanıyorum bu nedenle ‘ideolojisi olmayan anayasa’ya işaret ediyor.
‘İdeolojik bakımdan kör’ bir anayasa, ‘etnik kökenler’e referans yapmayan yeni bir anayasa istediği anlaşılıyor Sayın Cumhurbaş-kanı’nın...
12 Eylül anayasası böyle değildir.
Türklüğe referans yapar, örneğin 66. maddesinde...
Yeni bir ‘vatandaşlık tanımı’yla bundan kurtulmak gerekir, eğer bu topraklarda ‘değişik etnik kökler’den olanları dışlamak istemiyorsak, onların ‘aidiyet duyguları’nı daha fazla zedelemek istemiyorsak...
‘Anadilde eğitim’lerin de yolunu kesmemek gerekir yeni anayasada.
Yerel yönetimleri gerçekten güçlendirecek, onları bütün Türkiye’de ‘merkezi devletin boyunduruğu’ndan mutlaka kurtaracak formüllere de yeni anayasada yer vermek şarttır.
Yeni anayasanın tek değiştirilemez maddesi, devletin şekliyle ilgi olmalı ve bu da, “Türkiye devleti demokratik bir cumhuriyet”tir diye tarif edilmelidir (*).
Bütün bu özetlemeye çalıştığım konularda, CHP’nin hukukçu üyeleri Süheyl Batum’la Rıza Türmen’in geçen hafta yaptıkları açıklamalar genel olarak olumlu çizgiler taşıyor.
Vatandaşlık tanımında Türklük yerine yurttaşlık kavramının öngörülmesi, ayrıca Türkçenin resmi dil olmasının yanında, devlet okullarında ana dilde eğitim imkânı sağlanması, bütün ülke için yerel yönetim reformu yolunun açılması demokrasi adına doğru tercihler.
Ayrıca, yeni anayasayla ilgili olarak CHP’nin aşağıdaki önerilerinin altını da çizmekte yarar var:
Seçim barajının yüzde 5’e çekilmesi... YÖK’ün kaldırılması... Milli Güvenlik Kurulu’nun anayasal bir kurum olmaktan çıkarılması... Askeri Yargıtay’ın, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması...
Meclis çatısı altında oluşturulan Anayasa Komisyonu yarın ilk toplantısını yapacak.
Dileğimiz, Türkiye’yi askeri darbelerin ‘kırmızı çizgileri’nden kurtaracak gerçekten demokratik bir anayasanın temellerinin atılmasıdır.