T24 - Henkel yalnızca geçen yıl Ar-Ge için 396 milyon Avro harcadı. Tüm dünyada 3 bini aşkın araştırma, geliştirme ve uygulama mühendisi daha kaliteli ve yenilikçi ürünler için çalışıyor. Bu çalışma otomatik makineler için ilk çamaşır deterjanını, ilk stick yapıştırıcıyı, ilk sıvı çok amaçlı temizlik maddesini ve daha birçok ‘ilk’i üretti. Türk Henkel Yürütme Kurulu Başkanı Erdem Koçak’ın anlattıklarına göre üretimdeki çevresel politikalar gittikçe önem kazanıyor. Koçak, yükselen çevre bilincinin rekabette fiyatı tek unsur olmaktan çıkardığını söylüyor.
125 ülkede 52 bini aşkın çalışanı ile 134 yıllık küresel bir dev Henkel. Merkezi Almanya’nın Düseldorf kentinde. 1957 yılından beri de Türkiye’de. Biri Ankara, biri Gebze, biri de Tuzla’da olmak üzere 3 fabrikada faaliyet gösteriyor.
Türk Henkel, tipik bir hızlı tüketim ürünleri şirketi değil. Tüketici Henkel’i Persil, Tursil, Pril, Fa gibi ürünlerinden iyi tanıyor olsa da cirosunun yüzde 55’i hızlı tüketim ürünlerinden, yüzde 45’i ise yapıştırıcı teknolojilerinden geliyor. Yapıştırıcı teknolojileri bölümünde Türk Henkel’in en önemli müşterileri otomotiv, beyaz eşya, inşaat kimyasalları şirketleri. Türk Henkel’in başındaki isim ise 27 yıl önce kapısından içeri adım atan ve kademe kademe yükselen, 6 yıldan beri de yürütme kurulu başkanı olarak görev yapan Erdem Koçak. Koçak ile Henkel’i ve Türkiye’deki faaliyetlerini konuştuk.
- Türk Henkel’in bu ülkedeki 50 yılı aşkın geçmişinden yola çıkarak şöyle bir soru ile söyleşiye başlamak istiyorum. Sizce Henkel Türkiye’ye ne kattı?
- Sanayiye ciddi katkısı olduğunu söyleyebilirim. Uzun yıllar boyu Henkel’in Türkiye’de bir faaliyet alanı daha vardı: Özel kimyasallar. Son yıllarda küresel politikası gereği bu alandan çekilmesine karşın özellikle Türkiye’deki tekstil, deri, deterjan ve kozmetik sanayiinin gelişmesine önemli know-how katkısı oldu. Önemli bir örnek olarak Canan Kozmetik firmasını verebilirim. İpek Şampuan diye tanınan bir markası vardı. Şirketin gelişim aşamasında teknoloji ve Ar-Ge gelişimine önemli destek verdik. Bir süre sonra L’Oreal firmasının dikkatini çekti ve iyi bir fiyata şirketi sattılar. Henkel’in önemli bir özelliği, “arkadaş gibi marka” sloganını dünyanın her yerinde yaşama geçirmeyi başarmış olması. Persil, Tursil, Vernel, Dixi, Pril gibi çamaşır ve ev bakımı ürünlerimiz yıllar boyu Türk tüketicisinin yaşam alanlarında var oldu. Sürekli olarak kendimizi ve ürünlerimizi geliştirdik.
‘Sürdürülebilirlik makyaj değil’
- Sürdürülebilirlik stratejinizi kısaca özetleyecek olursanız neler dersiniz?
- Sürdürülebilirlik, Henkel’in 134 yıl önce daha ilk kurulduğu andan itibaren var olan bir özellik. Uzun vadeli düşünmeye alışmış bir firma olmanın doğal sonucu diye düşünüyorum. Henkel arka arkaya dördüncü kez Dow Jones Sürdürülebilirlik Dünya ve Avrupa Endeksleri’nde lider konumunu korudu. Son on yıldır hazırlanan listeye dünyanın en büyük kuruluşlarının sadece yüzde 10’u girebiliyor. Sürdürülebilirlik konusunda grubumuzun standartları birçok ülkenin yasalarının ilerisinde. Ve kimi zaman ülke yasaları gerektirmese bile yine de Henkel bu standartları uyguluyor. Sürdürülebilirliğin Henkel için makyaj olmadığını açık bir dille söyleyebilirim. Biz sadece iyi insanlar olduğumuz için sürdürülebilirlik konusunda kafa yormuyoruz. Aynı zamanda bu, bizim iş yapış biçimimiz.
Ayrıca şunu da vurgulamam lazım: Günümüzde sürdürülebilirlik önemli bir rekabet aracı haline geldi. Yükselen çevre bilinci, artık fiyatı tek rekabet unsuru olmaktan çıkarıyor.
‘Su tüketimini geri kazandık’
- Peki ya Türk Henkel’in durumu ne? Bildiğim kadarıyla son derece çevreci bir fabrikanız var...
- Evet, deterjan fabrikamızı 30 milyon Avro’luk yatırımla Haziran 2009’da İzmir’den Ankara’ya taşıdık. Satın aldığımız bir tesisten dönüştürdüğümüz Ankara fabrikası yılın sonunda enerji, su ve atık konularında ciddi tasarruf sağladı. İzmir’deki tesise göre Ankara’daki fabrikada, üretilen bir ton deterjan başına enerji tüketimini yüzde 24, su tüketimini yüzde 10.1, atık miktarını ise yüzde 16.1 oranında azalttık. Henkel’in Orta ve Doğu Avrupa’daki en büyük 2. tesisi niteliğinde. Yılda 63 milyon adet deterjan üretiliyor. Ek yatırımlar için tesis maliyetinin 4 katına varan harcama yaptık. Verimliliği arttırıcı yatırımlar yaptık. Su tüketimimizi geri kazandık. Ciddi bir arıtma tesisi yaptık. Bölgemizdeki tek arıtma tesisi bize ait. Biz Henkel’in normlarını uyguluyoruz. Her işletmemizin yıllık sürdürülebilirlik hedefleri var.
- Hızlı tüketim ürünlerinde küresel pazarda ciddi rakipleriniz var. Sizce Henkel’i farklı kılan nedir?
- Şirketin yüzde 51’ini Henkel ailesi elinde tutuyor ve 2016 yılına kadar da tutacağına dair taahhüdü var. Bu, Henkel’i farklı yapıyor. Diğer rakiplerimize baktığımızda çokuluslu, çok ortaklı, tamamıyla yüzde yüz halka açılmışlar. Bizim yapımız sıcak bir iş ortamının oluşmasına izin veriyor ve hız getiriyor. Bu da bir aile atmosferi yaratıyor. Bunu çok önemsiyoruz, çünkü günümüzde hız son derece önemli.
Altı aylığına girdi, 27 yıldır çalışıyor
- İlginç tesadüfler sizi Henkel ile karşılaştırmış. Biraz anlatır mısınız?
- Boğaziçi Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışıyordum. İş dünyasının bana göre olmadığını düşünmüştüm hep. Bir gün tesadüf eseri Türk Henkel’in kurucu genel müdürü Alber Bilen’le tanıştım. “Henkel’de çalışmayı düşünür müsün” diye sorunca, “Hayır hiç düşünmem, iş dünyasından daha özgürlükçü bir ortamda var olmak istiyorum” dedim. “Olsun, sen yine de gel, konuşalım” deyince ortak arkadaşımız Meral Gezgin bana sormadan Alber Bey’den randevu almış. Görüşmeye gittiğimde Genel Müdür Yardımcısı Can Paker’le de tanıştım. Baktım çok enteresan insanlar. En iyisi bir altı ay deneyeyim dedim. Bu yıl Henkel’de 27. yılımı dolduruyorum.
(Özlem Yüzak - Cumhuriyet - 4 Ekim 2010)