Politika

HDP'li Yıldırım: Diyanet, Fetih Suresi'ni savaş argümanı haline getirdi, İslam'ı bir savaş dini olarak sundu

“Çözüm, ÖSO ile değil Kürtlerle işbirliği yapmaktır”

29 Ocak 2018 21:32

Türkiye'nin Suriye'nin kuzeybatısındaki Afrin bölgesinde gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekatı'nın başlamasının ardından camilerde Fetih Suresi okutulmasına tepki gösteren HDP Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım, “Fetih Suresi bir barış projesini onaylamak için inmiş ve Mekke’nin fethi bu projenin en somut uygulaması olmuştur. Diyanetin bunu savaşa alet edercesine, siyasi bir baskı altında bunu savaş argümanı haline getirmesine çok üzüldük. Diyanet’in bunu yapması, İslam’ı bir savaş dini olarak sunmak anlamına geliyor. Camilerde, hücum, saldırı, kan manasında bir sureymiş gibi sunmak İslam’ı kan dini olarak sunmaktır. IŞİD ve türevlerine zemin hazırlamak, onların ekmeğine yağ sürmektir. Çünkü IŞİD ve türevleri fethi böyle anlamıştır” dedi. 

HDP Diyarbakır Milletvekili Nimetullah Erdoğmuş’la birlikte TBMM'de ortak basın toplantısı düzenleyen Yıldırım, Türkiye de dahil olmak üzere İslam ülkelerinin çoğunda Diyanet kurumlarının gerçek İslam’ı temsil etmekten uzaklaşarak bağlı oldukları devletlerin birer aracı haline geldiklerini savundu. Yıldırım, “Bu devletlerin ve iktidarların arzuladıkları istikamette fetvalar vermekten çekinmiyorlar” diye konuştu.

"Milli ve yerli olmak çareyi içeride aramaktır"

 

Her türlü konunun enine boyuna ve siyaset üstü tartışılması için Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan randevu talep ettiklerini kaydeden Yılmaz, T24’ün, “Diyanet’e götüreceğiniz önerinin tam karşılığı nedir” sorusuna, “Bölgeye gitmenin de içinde yer alabileceği geniş kapsamlı bir öneri. Hem mevcut askeri harekatı hem de diğer hususları masaya yatırmak ve ona göre de hiçbir parti ve siyasi mülahazayı gözetmeden, vicdan adalet, insan halkları çerçevesinde müzakere etmek. Aksi takdirde bu uçuruma birlikte yuvarlanırız. Ne ABD’nin ne Rusya’nın bize bir faydası yok. Bana göre milli ve yerli olmak çareyi içeride aramaktır. Bu noktada bazı adımlar atılabilir” yanıtını verdi.

Afrin harekatını değerlendiren Prof. Kadri Yıldırım, “Savaş yol adres sormaz. Afrin’de de Kilis’te de çocuklar enkaz altında kalıyor. Önemli olan bunun önünü almaktır. Ölenin de öldürenin de Müslüman olduğu coğrafyada daha fazla kanın dökülmesine neden olmak anlamına gelmektedir. Türkiye’de Afrin düşsün diye, Kürt coğrafyasında düşmesin diye dua okunuyor” ifadelerini kullandı. Prof. Kadri Yıldırım’ın basın toplantısındaki açıklamaları şöyle:

"ABD ve Rusya hep yarım kalmamızı istemiştir. Sizden beklenen ey Türkiye’yi yönetenler; şunu söylemenizdi: 'Ey ABD, ey Rusya siz devreden çıkın. Biz bin yıllık kardeşliğe sahibiz. Kürtlere bir statü verilecekse de biz bunu aramızda hallederiz. Atalarımız Selçuklular, Osmanlılar Kürtlere statü verdiler. Eğer bugün de bir şey verilecekse biz devreye gireceğiz siz geldiğiniz yere dönün' demelerini bekliyorduk.

“Hem Kürtleri denize atıyorsunuz hem niye yılana sarılıyorsunuz diyorsunuz”

"Ama maalesef yapmadınız. Kürtler aslında ABD’yi de Rusya’yı da iyi tanıyorlar. 1946’da Mahabad Kürt Cumhuriyetini kurduranın da yıktıranın da Rusya olduğunu çok iyi biliyor. Kürtlerin çok iyi bildiği bir husus da, ABD’nin el attığı her probleme ne öldük ne olduk perspektifiyle yaklaştığı ve her meseleyi çıkmaz halde bıraktığıdır.

"Eğer bugün Kürtler bir denize düşmüşlerse Kürtleri denize atan sizlersiniz. Hem Kürtleri denize atıyorsunuz hem niye yılana sarılıyorsunuz diyorsunuz. Hem de aynı denize düşüp aynı yılana siz de sarılıyorsunuz. Bu hem Kürtler hem Türkler için son derece tehlikeli.

“Çözüm ÖSO ile değil Kürtlerle işbirliği yapmaktır”

"Biz diyoruz ki gelin Türkler ve Kürtler olarak bu yılanlarda beraber kurtulalım. Çözüm ÖSO ve benzerleriyle iş birliği yapmak değildir. Çözüm Kürtlerle iş birliği yapmaktır. ÖSO yarın öbür gün bir Kürdü diri diri yakar ya da başını keserse bunun altından kalkmak kolay olmaz. Altından kalkamadığınız bu tip olaylar dış dünyanın bakın IŞİD hortladı diyerek müdahale etmesi zeminini hazırlar. Bugün askeri harekatı onaylıyor gibi görünen güçler IŞİD hortladı diyerek yeniden kara harekatını başlatabilir. Bu bir kısır döngüdür. Bu işin içinden çıkılmaz bir vaziyettir.

“Diyanet kurumları devletlerin aracı haline geldi”

Şurası üzüntü vericidir ki bugün Türkiye de dahil olmak üzere İslam ülkelerinin çoğunda diyanet kurumları gerçek İslam’ı temsil etmekten uzaklaşmış, bağlı oldukları devletlerin birer aracı haline gelmişlerdir. Bu devletlerin ve iktidarların arzuladıkları istikamette fetvalar vermekten çekinmiyorlar. Bu fetvaların nasıl bir vehamate yol açacağı iyi düşünülmelidir.

“Hz. Muhammet 'Mekke’yi yıkacağız' dememiştir”

"Mekke’nin fethi en güçlü anda bile tevazu demektir. Hz Muhammed’in Mekke’ye girerken başı yere değercesine tevazu içine girdiğini tüm kaynaklar yazmaktadır. Hz. Muhammed ya da herhangi bir havarisi düğüne gidiyoruz, Mekke’yi yıkacağız gibi sözler kullanmamıştır.

“Diyanet, İslam’ı kan dini olarak sunuyor”

Fetih Suresi bir barış projesini onaylamak için inmiş ve Mekke’nin fethi bu projenin en somut uygulaması olmuştur. Diyanetin bunu savaşa alet edercesine, siyasi bir baskı altında bunu savaş argümanı haline getirmesine çok üzüldük. Diyanet’in bunu yapması, İslam’ı bir savaş dini olarak sunmak anlamına geliyor. Camilerde hücum, saldırı, kan manasında bir sureymiş gibi sunmak İslam’ı kan dini olarak sunmaktır. IŞİD ve türevlerine zemin hazırlamak, onların ekmeğine yağ sürmektir. Çünkü IŞİD ve türevleri fethi böyle anlamıştır.

“Afrin’de de Kilis’te de çocuklar enkaz altında kalıyor”

"Bu, Hz. Ali’nin korunacak dediği kadın ve çocukların ölmesi demektir. İster Afrin’deki kadın ve çocuk olsun ister Kilis’teki. Çünkü savaş yol adres sormaz. Afrin’de de Kilis’te de çocuklar enkaz altında kalıyor. Önemli olan bunun önünü almaktır. Ölenin de öldürenin de Müslüman olduğu coğrafyada daha fazla kanın dökülmesine neden olmak anlamına gelmektedir.

“Türkiye’de Afrin düşsün diye, Kürt coğrafyasında düşmesin diye dua okunuyor”

Birçok camide bu fetih surelerini dinleyenler camileri terk ediyorlar. Türkiye camilerinde Afrin’in düşmesi için dualar okunurken, Kürt coğrafyasında pek çok camide Afrin düşmesin diye dualar ediliyor.

Bombardımanlar Allah’ın evinin adresini de sormuyor

İddialara göre Afrin’deki Cindiri Selahaddin Camii, bombardımandan nasibini almış. Yıkıntılar arasında Kuran da var. Aynı şekilde Kilis’teki cami de bu ortamdan nasibini aldı. Bombardımanlar camiyi de sormuyor. Buna Afrin’de de olsa, Kilis’te de olsa üzülelim. Cami camidir. Cami ibadetgahtır. Afrin’deki Müslümanlar da Kilis’teki Müslümanlar da camiye gidiyor. Bu kopuşun nelere mal olacağını kestirmek mümkün değil. Bu işin sonu nereye varacak? Diyanet bu soruların cevabını bulmak için kafa yormalıdır.

Dökülen kandır, tahrip edilen evlerdir, camilerdir. Diyanet'ten randevu talep ediyoruz, bu konuyu enine boyuna tartışalım. Sorumlulara sorumluluklarını hatırlatalım. Hiç çekinmeden doğruya doğru yanlışa yanlış diyelim.  Bu akan kanın bir an evvel durmasını temenni ediyorum.

(Diyanet'ten randevu talebi) Bölgeye gitmenin de içinde yer alabileceği geniş kapsamlı bir öneri. Hem mevcut askeri harekatı hem de diğer hususları masaya yatırmak ve ona göre de hiçbir parti ve siyasi mülahazayı gözetmeden, vicdan adalet, insan halkları çerçevesinde müzakere etmek. Aksi takdirde bu uçuruma birlikte yuvarlanırız. Ne ABD’nin ne Rusya’nın bize bir faydası yok. Bana göre milli ve yerli olmak çareyi içeride aramaktır. Bu noktada bazı adımlar atılabilir.

İlgili Haberler