Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye’ye dün gerçekleştirdiği günü birlik çalışma ziyaretinde ana muhalefet partisi CHP ile eş başkanlarının da tutuklu olduğu HDP’yle görüşmesi dikkat çekti. Almanya Büyükelçiliği'nde HDP görüşmesi tarafların üçer kişiden oluşan dar bir kadrosuyla yapıldı. 45 dakikalık görüşme alınan bilgilere göre, Merkel ve heyetinin HDP konusunda sıcak bilgilere sahip olduklarını gösterdi. HDP görüşmeye Meclis Dışişleri Komisyonu Üyesi ve Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy, Anayasa Komisyonu üyesi Mithat Sancar ve cezaevinden kısa bir süre önce çıkan İdris Bakulen ile katıldı. Alınan bilgiye göre, HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen tutuklanmamış olsaydı bu görüşmede yer alacaktı. Bu nedenle İdris Baluken, Bilgen’in yerine katılan isim oldu.
"HDP’yi yakından takip ediyorlar"
45 dakikalık görüşmeyle ilgili T24’ün sorularına HDP’li Özsoy, "Bizi yakından takip ediyorlar. Soruları spesifikti" dedi. "HDP’nin maruz kaldığı antidemokratik uygulamalar, eş başkanların cezaevinde olması, basın üzerindeki yasaklar, cezaevi koşulları" gibi konularla ilgili bilgi verildiğini ifade eden Özsoy, "Bize sordukları soruların spesifik olması enforme geldikleri anlamına geliyor. O nedenle bu görüşmede genel geçer değil daha spesifik bir tartışma yürüttük" diye konuştu.
Angela Merkel, basın özgürlüğü ve 'başkanlık sistemi'ne dikkat çekti
HDP’den görüşmeye ilişkin dün yapılan açıklama şöyle:
"Eş Genel Başkan Yardımcımız ve Bingöl Milletvekilimiz Sayın Hişyar Özsoy, Grup Başkanvekilimiz Sayın İdris Baluken ve Mardin Milletvekilimiz Sayın Mithat Sancar’dan oluşan heyetimiz bu akşam saat 21:30’da Almanya Başbakanı Sayın Angela Merkel ile Almanya Büyükelçilik rezidansında bir araya gelmiştir.
"Yaklaşık 45 dakika süren görüşmede Türkiye ve bölgedeki siyasi durum ve gelişmeler, partimize ve diğer muhalif kesimlere yönelik baskılar ile referandum süreci konuşulmuştur.
"Heyetimiz Sayın Merkel ile bir araya gelmesi gerekenlerin eş genel başkanlarımız olduğunu, ancak mevcut durumda kendilerinin tecrit altında tutulduklarını ifade etmiş ve bu durumun Türkiye’nin içerisinde bulunduğu siyasi durumun bir özeti olduğunun altını çizmiştir.
"Tutulduğu cezaevinden 3 gün önce tahliye edilen Grup Başkanvekilimiz İdris Baluken, cezaevi koşulları hakkında kısa bir bilgi vermiş, eş genel başkanlarımızdan milletvekilleri ve belediye başkanlarına, il ilçe yöneticilerimizden üyelerimize binlerce partilimizin ağır koşullar altında cezaevinde tutulduğunu ifade etmiştir.
"Partimize yönelik baskıların da dile getirildiği görüşmede, referandum süreci ele alınmıştır. OHAL koşulları altında bir referandum sürecine gidildiği ve bu durumun şimdiden referanduma gölge düşürdüğü belirtilmiştir. Baskıların sadece HDP ve siyasi partilere yönelik olmadığı, Erdoğan’a muhalif hemen herkesin gazetecilerin, yazarların, sivil toplum örgütlerinin, sendikaların ya terörist ya da ihanetçi damgası ile baskı altına alındığı ifade edilmiştir.
"Yapım aşaması ve içeriği antidemokratik olan, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran ucube bir sistem değişikliğini içeren Anayasa değişikliği için OHAL koşullarında, Kürt illerinde ise neredeyse sıkıyönetim altında bir referanduma gidildiği ifade edilmiştir. Eş Genel Başkanlarımızın şu an cezaevinde değil, dışarıda olmaları ve bu anayasa değişikliği hakkında konuşup politika yapmaları gerektiği belirtilmiştir.
"Görüşmede heyetimiz ayrıca milletvekillerimiz hakkında oluşturulan iddianameler üzerine Sayın Merkel’e kısaca bilgi vermiş ve söz konusu iddianamelerin hükümetin iddia ettiği gibi terörizm kapsamında olmadığı, ifade özgürlüğü kapsamında yapılan konuşmalardan kaynaklandığı belirtilmiştir. HDP’ye karşı hukukun araçsallaştırıldığına dikkat çekilmiştir.
"Türkiye’nin çözüm sürecinin bitirilmesi neticesinde son 2 yılda bir türbülansa girdiği ve bu türbülansın devam ettiği, bu durumdan çıkmanın tek yolunun barış masasına dönmek ve demokratik müzakere yapmak olduğu belirtilmiştir.
"Sadece Türkiye’deki Kürtlerle değil aynı zamanda Suriyeli Kürtlerle de barış yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
"Görüşmede Almanya ve Sayın Merkel’in mülteci sorunu konusundaki kısa vadeli politikaları da eleştiri konusu yapılmıştır. Mülteci sorununun çözümünün bu tür kısa vadeli politikalardan değil bölgesel barışın sağlanmasından geçtiği ifade edilmiştir. Bu temelde Almanya ve AB’nin tavır sahibi olması gerektiği belirtilmiştir. Türkiye’nin Suriyeli Kürtlerle dostane ilişkiler geliştirmesinin istikrarlı bir coğrafyanın oluşmasına katkı sunacağı, böylelikle de mülteci akınına bir ölçüde çözüm olacağı vurgulanmıştır.