Politika

HDP Milletvekili Özgüneş: Mustafa Kemal'i anlamazsak bugünü anlayamayız

TBMM Komisyonu Başkanı'ndan HDP'li vekile: Terör nasıl bitirilir? Siz bu işin neresindesiniz?

16 Ekim 2018 00:59

Karayolları Trafik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin İçişleri Komisyonu görüşmelerinde HDP Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş,“ PKK aslında bir sonuçtur, kimse PKK’yi gökten yaratmadı; bu yerde, bu ülkede ya da Orta Doğu’da doğdu. Eğer gerçekten tarihten kopup bir olguyu ele alırsak PKK’yi de anlamış olmayız” dedi.

Sosyolojik olgulara dikkat çeken HDP’li Özgüneş, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve 1921 Anayasası’nı hatırlatarak, “Mustafa Kemal’i anlamazsak bugünü anlayamayız. Mustafa Kemal 14 şeyh ve lidere mektup yollayarak bunda Şırnaklı Abdurrahman Ağa olmak üzere diyor ki: ‘Biz, Misak-ımillî içerisinde Kürtlerin ve Türklerin ortak vatanı, Osmanlı döneminde ortak yaşadığı sınırlar içerisinde bir devlet kuracağız ve Kürtlere özerklik vereceğiz.’ 1921 Anayasası’nda bu vardır” diye konuştu.

1924’ten sonra mevcut hükûmetin Kürtleri inkâr ettiği için çatışmalar, isyanlar çıktığını söyleyen Özgüneş, “Osmanlı döneminde 26 mir özerkti. Cumhuriyet bunu kabul etti aslında, Misakımillî Kürtlerin ve Türklerin ortak vatanı olarak kabul etti, İkinci Lozan’da vazgeçtiler. Şimdi şeye geliyorum: Eğer bir sosyolojik olguyu anlamazsak. O isyanların bir tanesi de PKK’dir. PKK nereden çıktı? İşte, 12 Eylülde bu halkın inkârı” dedi.

TBMM Komisyonu Başkanı’ndan HDP’li vekile: Siz bu işin neresindesiniz?

Teklif görüşmelerinde AKP’li Komisyon Başkanı Celalettin Güvenç, HDP’li Hasan Özgüneş’e, PKK terör örgütü konusunda bir şey söylemediğini de belirterek, “Kürt çocuklarının, Türk çocuklarının, askerlerimizin -orada oturuyorlar- polislerimizin şehit olmasına sebep olan, hiçbir ahlaki ilke tanımadan katliamlar yapan, her şeyi yapan bu örgüt hakkında ne diyorsunuz? Terör nasıl bitirilir? Siz bu işin neresindesiniz” diye sordu. Komisyon başkanına  söyleminin rencide  edici olduğunu belirten HDP’li Özgüneş, “Siz bu işin neresindesiniz?” Bu, imalı olarak şu anlama geliyor: “Siz PKK’li misiniz, değil misiniz?” dedi.

Komisyondaki konuşmalar şöyle:

BAŞKAN – İkinci ciddi bir konu üzerinde tekrar size söz hakkı vermek istiyorum: “Türkiye’nin sorunları var, Türkiye’nin sıkıntıları var. Türkiye, güvenlik korucularına şu kadar maaş ödüyor…” Bin yıllık Kürt-Türk kardeşliğinden bahsettiniz ama 1984 yılından beri bu ülkenin 13-14 yaşındaki kız ve erkek çocuklarını… Bakın, 1984 diyorum ki daha evveliyatı var, 1977 -1978’de Urfa Siverek’te yaşananlar var “Apocular” adıyla ama hiç bahsetmediniz. Ve bugün bu ülkenin 13-15 yaşında en az 700-800 çocuğu kızlı erkekli kırsalda, dağlarda yaşıyor; güvenlik güçlerimizle çatışma hâlinde. Bu eli kanlı terör örgütü bugün de çocuklarımızı devşirmeye, dağlara götürmeye, devlete - millete karşı, sivil-asker-polis tanımadan ölüme ve öldürmeye programlıyor; bu konuya da hiç temas etmediniz. Bunu nasıl çözeceğiz? PKK terör örgütü konusunda -hiç söylemediniz, ağzınıza almadınız- acaba bu konuda birkaç kelimeyle de düşüncelerinizi paylaşır mısınız?

BAŞKAN – Bu konuda da Komisyonumuz, kamuoyu, hepimiz istifade ederiz. PKK’nın 1984’ten beri bu ülkeye yaptıklarıyla ilgili, çocuklara yaptıklarıyla ilgili ve çözüm önerisi olarak ne diyorsunuz bu konuda? Buyurun.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Şimdi, tabii, bu kanunun içerisinde biz PKK’yi tartışmıyoruz; maddeler üzerinde tartıştık, önümüze gelen metinler üzerinden konuşuyoruz. PKK aslında bir sonuçtur yani kimse PKK’yi gökten yaratmadı; bu yerde, bu ülkede ya da Orta Doğu’da doğdu. Eğer gerçekten tarihten kopup bir olguyu ele alırsak PKK’yi de anlamış olmayız. Şimdi, Türkiye’de her zaman dönemsel olarak düşman üretme… Yönetenler açısından söylüyorum.

BAŞKAN – Reel politik olarak bu ülkeye 1984’ten beri çok büyük zaman kaybettiren...

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Evet.

BAŞKAN - …Kürt çocuklarının, Türk çocuklarının, askerlerimizin -orada oturuyorlar- polislerimizin şehit olmasına sebep olan, hiçbir ahlaki ilke tanımadan katliamlar yapan, her şeyi yapan bu örgüt hakkında ne diyorsunuz? Terör nasıl bitirilir? Siz bu işin neresindesiniz?

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Şimdi…

BAŞKAN – Lütfen, anlamak istiyorum hakikaten.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – “Bu işin neresindesiniz…”

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Şimdi, Sayın Başkan, sizin bir kere bu söyleminiz son derece rencide edici.

BAŞKAN – Niye?

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – “Siz bu işin neresindesiniz?” Bu, imalı olarak…

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – İmalı olarak şu anlama geliyor: “Siz PKK’li misiniz, değil misiniz?” Ben şu anda parlamenterim, aynı zamanda emekli öğretmenim. Hiçbir zaman elime silah almadım, şu ana kadar hiçbir konuda da ceza almadım; sadece kendimi ifade ederken, 2003’lerde, 2005’lerde Van il başkanıyken 2 milyarlık -bugünün parasıyla 2 bin liralık- bir ceza almışım. O da, açtıkları 65 dosyaya rağmen; hepsi gösteri, yürüyüş ve kendini ifade etme… Dolayısıyla, kişi olarak ben hiçbir zaman şiddeti esas alan biri değilim.

Şiddete karşıyız, çatışmalara karşıyız; bütün sorunların demokratik yöntemle çözülmesinden yanayız. Fakat ifadeler kullanılırken tabii ki farklı anlayışlar var. Şimdi, terörün tarihçesi Fransa’da devlet yönetiminin topluma karşı şiddet uygulamasından çıkmıştır; bunu isteyen gidip araştırabilir. Dolayısıyla, mesela Amerikalılar, İsrailliler, Avrupalılar örneğin Filis tinlileri, Kurtuluş Örgütünü yıllarca terörist ilan etti; sonra altına, işte, kırmızı halılar… Mesela “Barzani şaki.” denildi, “Eşkıya.” denildi, “bilmem ne” denildi; bugün Türkiye’nin en önemli dostlarından biri; kırmızı halılar, pasaportlar, vesaire…

Dolayısıyla, terör noktasında aynı noktada olmak ya da aynı ifadeleri kullanmak insanlar arasında mümkün değildir, herkesi aynı noktaya çekmek mümkün değildir. Örnekleri çoğaltabilirim. Şimdi, şuradan başlayacağız: Mustafa Kemal’i anlamazsak bugünü anlayamayız. Mustafa Kemal 14 şeyh ve lidere mektup yollayarak -bunda Şırnaklı Abdurrahman Ağa olmak üzere- diyor ki: “Biz, Misakımillî içerisinde Kürtlerin ve Türklerin ortak vatanı, Osmanlı döneminde ortak yaşadığı sınırlar içerisinde bir devlet kuracağız ve Kürtlere özerklik vereceğiz.” 1921 Anayasası’nda bu vardır.

 Mustafa Kemal binlerce kez “Lazistan” demiştir, “Kürdistan” demiştir. Milletvekilleri çıkıp “Ben Kürdistan milletvekiliyim.” demiştir; Hasan Hayri’yi ve Siverek Milletvekilini örnek gösterebilirim. Diğer bir husus: Mustafa Kemal, El Cezire Komutanına Meclisin imzaladığı genelgeyi göndermiştir. “Biz Kürtlerle özerklik temelinde anlaşmışız.” Misakımillî sınırları çiziyor; Hatay’ından Rakka’ya, Rakka’dan Musul’a, Musul’dan Kerkük’e, Kerkük’ten Hemrin Dağlarına, oradan İran sınırı boyunca Karadeniz’e kadar götürüyor. Şimdi, dolayısıyla, Mustafa Kemal, 1924’ten sonra mevcut hükûmet Kürtleri inkâr ettiği için çatışmalar çıktı, isyanlar çıktı: Şeyh Sait İsyanı, Ağrı İsyanı, Zilan İsyanı, bilmem ne isyanı… Hani 29 isyan falan diyorlar, ben hepsini saymayayım; 3-5, neyse, önemli olanlarını söyleyeyim. Şimdi, bu sosyolojik sorunu… Bu olay aslında Osmanlı döneminde 1806’larda, 1808’lerde Baban İsyanıyla bugünkü “Soran” dediğimiz Süleymaniye’den başlıyor. Şeyhler ve mirler o dönemin özerk bölgeleri… Osmanlı döneminde 26 mir özerkti. Cumhuriyet bunu kabul etti aslında, Misakımillî Kürtlerin ve Türklerin ortak vatanı olarak kabul etti, İkinci Lozan’da vazgeçtiler.

Şimdi şeye geliyorum: Eğer bir sosyolojik olguyu anla mazsak… O isyanların bir tanesi de PKK’dir. PKK nereden çıktı? İşte, 12 Eylülde bu halkın inkârı… Bakın, Takrir-i Sükûn Kanunu’na gidin, bakın, orada diyor ki: “Kürtçe konuşanlar belediye tarafından para cezasına, ikincisinde hapis cezasına…” Dolayısıyla, gelinen aşama itibarıyla bin yıllık kardeşliğe sırt çeviren bir zihniyet var, anlayış var. Dolayısıyla, Kürtlerin varlığı sosyolojiktir. Bakın, Sümerler’de milattan önce 2700 yıllarındaki belgelerde bu coğrafyaya Kurti demişler, Kurti; Asurlar “Kardukya” demişler; Anabasis kitabında “Gordana” diyor. Dolayısıyla, beş bin yıllık bir halkın dili ve varlığı inkâr edilmiş. Dolayısıyla, herkes “Ben demokratik işleyiş içerisinde bu işi götüreceğim.” demeyebilir, biz tasvip etmiyoruz.

BAŞKAN – Onu söyleyin, tasvip etmediğinizi.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) - Parti olarak tasvip etmiyoruz şiddeti, ne devlet şiddetini ne PKK şiddetini tasvip ettiğimiz yok fakat anlatamıyoruz: Sosyolojik olarak bir gerçeklik var, bu gerçekliği çözmemiz gerekir. Nasıl çözeceğiz? İşte, o 2013’te, 2015’te…

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyoruz. Bir şey söyleyebilir miyim, bitirdiyseniz?

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Buyurun.

BAŞKAN – Veya toparlayın veya ben tamamlayayım.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Yani, benim toparlayacağım şudur…

BAŞKAN – Bakın, o zaman ben söyleyeyim.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Bu mesele, Kürt sorunu çözülmediği müddetçe… Değerli arkadaşlar, şunu görelim: Bakın, Saddam çözemediği için Saddam gitti. Bakın, Suriye’nin durumuna bakın, ne hâle geldi. Herkes burada “Emperyalist.” diyor. 1952’den beri NATO üyesi bu ülke. Herkes şimdi Amerika’ya, Avrupa’ya “Emperyalistler şöyle, bizi böyle yapacaklar…” Yıllardır yanındaydık hep birlikte ama bugün itibarıyla bu ülkeleri bölmek, halkları çatıştırmak, düşürmek istiyorlar. Bunun içerisinde İran da var, Türkiye de var. Biz kendi sorunumuzu barışçıl yönden çözmezsek bu işin şiddetle çözülme imkânı yoktur. Zararın neresinden dönersek kârdır. Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Şunu söylemek istiyorum -özür dilerim- bakın: Hem şahsi kanaatim hem tecrübelerime dayanarak söylüyorum. PKK terör örgütü Türkiye'nin, demokrasinin gelişiminin de önündeki en büyük engeldir, bölge kalkınmasının ilerletilmesinin de önünde en büyük engeldir; “Kürt sorunu.” diyorsunuz, Kürt sorununun çözümünün de önündeki en büyük engeldir. Devlet bu örgütle ciddi bir şekilde mücadele mücadele ediyoruz yöntemlerimizle. Ama ben yürekten inanıyorum ki Kürt halkı da –büyük ekseriyetiyle- tasvip etmiyor, çözülsün istiyor, konuşularak çözülsün istiyor, demokrasiyle çözülsün istiyor ama maalesef, önümüzde, karşımızda hiçbir kural tanımayan ve çok açık bir şekilde belli ki süper güçlerin gizli servisleriyle irtibatlı olan “dört parçalı Kürdistan” diye adlandırılan İran’da, Irak’ta, Türkiye’de kural tanımadan savaşan eli kanlı bir örgüt var. Bu örgüte karşı hepimizin çok duyarlı olması gerekiyor. Bu bir parti meselesi değildir, ülkenin geleceğini kurtarma adına, demokrasiyi geliştirme adına bu örgüte bir kere “ama”sız, “ancak”sız, “lakin”siz –bakın- bir tavır geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum.