Politika

HDP'li Paylan: Depremin yaralarını sarmak için 2 trilyon TL’lik bir kaynağa ihtiyaç var; bunun yükünü AKP döneminde yaratılan ranttan almalıyız

“Yara o kadar büyük ki bu yarayı sarmak için ortak akılla hareket etmemiz gerekiyor”

23 Şubat 2023 13:49

HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, depremin hem maddi hem de sosyal yaralarını sarmak için 2 trilyon TL’lik bir kaynağa ihtiyaç olduğunu söyledi. Paylan, “AKP döneminde trilyonlarca TL’lik rant yaratıldı. İşte bu deprem bütçesini ortaya koyup bütün yaraları sarmalıyız. Ama bunun yükünü de AKP döneminde yaratılan ranttan almalıyız” dedi.

Paylan, bugün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında; deprem bölgesindeki yaptıkları incelemeler ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla dün Resmi Gazete’de yayımlanan, "OHAL kapsamında çalışma ve sosyal güvenlik alanına ilişkin alınan tedbirlere dair kararname" ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

"Bu kaynaklar temel atılır ama o evler yapılamaz"

Deprem bölgelerini gezerek tespitler yaptıklarını belirten Paylan, bir deprem bütçesi hazırlanması gerektiğini söyledi. Paylan, "Benim hesaplamalarıma göre hem maddi hem sosyal anlamda yaraları sarmak için 2 trilyon TL’lik bir kaynağa ihtiyaç var. 2 trilyon TL, mevcut bütçenin neredeyse yarısı. Ama saraya bakıyorsunuz, kamu kaynaklarından şu ana kadar çok küçük bir bütçe elde etmiş durumda. Bu kaynakla temel atılır belki ama o evler yapılamaz" diye konuştu.

Paylan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

"Depremin etkilediği 10 ili gezdik. İl il, ilçe ilçe, mahalle mahalle tespitlerimizi yaptık. Depremin etkilediği 10 ildeki 14 milyon yurttaşımız büyük bir felaket yaşamış durumda. Ülke olarak yaralıyız. Bu yaraları sarmak için şu ana kadar TBMM sorumluluk almadı, alamadı. Çünkü AKP ve MHP, TBMM’yi üç haftadır kapalı tutuyor. Tamam, ilk hafta anlaşılabilir. İlk hafta Meclis kapalı tutulmalıydı ama şu anda toplum yaralı, geleceğini göremiyor. Evini, iş yerini, eşyasını, hayatını, yaşamını kaybeden 14 milyon yurttaşımız büyük bir belirsizlik yaşıyor. Buna karşı TBMM herhangi bir sorumluluk almıyor.

“Yara o kadar büyük ki bu yarayı sarmak için ortak akılla hareket etmemiz gerekiyor”

Bir olağanüstü hâl (OHAL) belirlendi. Ülke yeniden OHAL kararnameleri ile yönetilen bir ülke haline geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir OHAL kararnamesi yayınladı. OHAL kararnamesi ile yaraları saracağını düşünüyor ama çok ciddi eksiklikler var. Bölgede 300 bin esnaf, esnafın büyük çoğunluğu iş yerini kapatmış durumda. Milyonlarca işçi işini kaybetmiş durumda. Milyonlarca yurttaşımız evini kaybetmiş durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor ki; 'Meclis’e gerek yok, ben OHAL kararnameleri ile ülkeyi yönetirim…' Oysa yara o kadar büyük ki bu yarayı sarmak için ortak akılla hareket etmemiz gerekiyor.

“Erdoğan’ın bir işveren, işçisini ücretsiz izne çıkardığında o işçiye 133 TL’yi reva görüyor”

Diyor ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'evet iş yerleri hasarlı olanlar da var olmayanlar da var, ben depremin etkilediği 10 ilde işten çıkarma yasağı getiriyorum…' Evet, doğru. Bu getirilmeliydi. Ama işverene tek taraflı ücretsiz izne çıkarma hakkı veriyor. Peki tek taraflı ücretsiz izne çıktığında işçi ne kadar maaş alacak? Günlük 133 TL ücret alacak. Günlük 133 TL. Bütün Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları duysun. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir işveren, işçisini ücretsiz izne çıkardığında o işçiye 133 TL’yi reva görüyor. Evi yıkılmış, iş yeri yıkılmış, hayatı yıkılmış yurttaşlarımıza günde 133 TL. Aylık 3 bin 972 TL. Düşünün. İş yeriniz, eviniz yıkılmış, işiniz gitmiş, hayatınız bitmiş, yakınlarınızı kaybetmişsiniz. Ayda 3 bin 972 TL alacaksınız.

“Depremden etkilenen, evi, iş yeri yıkılan, işi biten yurttaşlarımıza toplu bir ödeme yapılmalıydı”

Milyonlarca yurttaşımız, bu deprem illerini terk ettiler. Mersin’e, İstanbul’da, Ankara’ya, Aydın’a, Manisa’ya gittiler. Oralarda Cumhurbaşkanı Erdoğan onlara diyor ki sana 3 bin 972 TL vereceğim… Bir bakıyorlar kiralara 10 bin TL, 15 bin TL. İşte böyle büyük bir vicdansızlıkla karşı karşıyayız. Bu yüzden TBMM toplanmalı diyoruz. Bu yüzden TBMM, yaraları sarmak için sorumluluk alması gerekir diyoruz. Depremden etkilenen evi, iş yeri yıkılan, işi biten yurttaşlarımıza toplu bir ödeme yapılmalıydı. Bu yaraları sarmak, hayata başlamak için onların barınabilecekleri konutların kamu tarafından sağlanması gerekiyordu. Onlara kiralık ev tutmamız, onların elektrik, su, doğal gaz, internet gibi temel ihtiyaçlarını karşılamamız gerekiyordu. Ama OHAL Kararnamesi’nde bu var mı, hayır yok.

“Kısa çalışma ödeneği 6 bin TL; işçilere elektrik, doğalgaz, su, internet desteği sağlanmalı”

Evinizi, yakınlarınızı kaybetmişsiniz, kısa çalışma ödeneği 6 bin TL. Böyle bir şey olabilir ya. Böyle bir vicdansızlık olabilir mi? En azından taban asgari ücret olmalıydı. 8 bin 500 TL’ye yükseltilmesi gerekiyordu ve bunun yanında işçilerin barınma, kira yardımı, desteği gibi; elektrik, doğalgaz, su, internet desteği gibi haklarının sağlanması gerekiyordu.

“Hatay diye bir şehir artık var mı yok mu tartışılır”

Deprem illerine ben gittim. Adıyaman bitmiş durumda. Maraş merkez bitik durumda. Hatay diye bir şehir artık var mı yok mu tartışılır. Bu üç ilimiz felaket bir şekilde etkilenmiş durumda. Bunun yanında Malatya, Antep’in kuzey ilçeleri de felaket durumda. Ama diğer bölgelerinde, Antep’in merkezinde evet kayıplar var, ama hayat devam ediyor. İşveren şu anda işlerine devam edebiliyorlar. Bu 10 ilde de. Antep’te de yüzbinlerce işçi çalışmaya devam ediyor.

“Sarayda vicdan yok”

Peki bu OHAL kararnamesi işverene nasıl bir hak veriyor biliyor musunuz? Eğer ki sizin bir yakınınız ölmüşse ve oradan gitmek zorunda kalmışsanız; işverene diyor ki devamsızlık yapan işçini işten çıkarabilirsin. Böyle vicdansızlık olabilir mi ya. Düşünün ki eşinizi, dostunuzu, akrabanızı kaybetmişsiniz; şehri terk etmek durumunda kalmışsınız, Antep’teki patron ben çalışmaya devam edeceğim diyor, iş yerim sağlam diyor. İşçi, eğer ki devamsızlık yaparsa işçiyi işten çıkarma durumu ile karşı karşıya bırakıyor bu OHAL kararnamesi. Böyle bir vicdansızlıkla karşı karşıyayız. Sarayda vicdan yok.

“Diyor ki siz yakınınız ölse de eviniz yıkılsa da eviniz yoksa da patron çağırıyorsa gitmek zorundasın”

Saray, Koronavirüs döneminde de vicdansızdı, Koronavirüs döneminde işçilere ölümünüz pahasına çalışmaya devam edin dedi, patronlar karlarına kar kattılar. Şimdi de diyor ki siz yakınınız ölse de eviniz yıkılsa da eviniz yoksa da patron çağırıyorsa gitmek zorundasın. Yoksa, gitmezsen işini fesheder, ben de sana günde 133 TL, ayda 3 bin 972 TL veririm sen de susarsın oturursun diyor. İşte bu yüzden Meclis çalışsın diyoruz. Bu yüzden bu depremin yaralarının sarılma meselesi sarayın vicdansızlarına bırakılamaz diyoruz. Bütün bu meseleler Meclis’te konuşulmalıydı, gece gündüz çalışabilirdik ve daha vicdanlı, adaletli düzenlemeler yapabilirdik.

“Benim hesaplamalarıma göre 2 trilyon TL’lik bir kaynağa ihtiyaç var”

Bu depremin yaralarını sarmak için benim hesaplamalarıma göre 2 trilyon TL’lik bir kaynağa ihtiyaç var. Hem maddi hem sosyal anlamda yaraları sarmak için 2 trilyon TL’lik bir kaynağa ihtiyaç var. 2 trilyon TL, mevcut bütçenin neredeyse yarısı. Ama saraya bakıyorsunuz, kamu kaynaklarından şu ana kadar çok küçük bir bütçe elde etmiş durumda. Bu kaynakla temel atılır belki ama o evler yapılamaz. Bu kaynakla o yurttaşlarımıza elektrik, doğalgaz, su, internet sağlanamaz. Bu kaynakla işsiz, aşsız kalmış yurttaşlarımızın işi, aşı sağlanamaz. Bu kaynakla dükkânı yıkılmış 300 bin esnafın dükkâna geri verilemez. Bu kaynakla hayvanına yem yediremeyen çiftçiye destek verilemez. İşte bütün bu yaraları sarmak için deprem bütçesi yapmalıyız.

“Bunun yükünü de AKP döneminde yaratılan ranttan almalıyız”

Aynı zamanda bu 2 trilyon yükü kimin sırtına yükleyeceğimizi tartışmalıyız. AKP döneminde trilyonlarca TL’lik rant yaratıldı. İşte bu deprem bütçesini ortaya koyup bütün yaraları sarmalıyız. Ama bunun yükünü de AKP döneminde yaratılan ranttan almalıyız. Bunun yükünü oraya yüklemeliyiz. Bunun Meclis’te tartışılması gerekiyor, OHAL kararnameleri ile bu yaralar sarılmaz." (ANKA)