Ekonomi

HDP’li Katırcıoğlu: Hukuka hiçbir saygısı olmayan bir ülkeye sıcak paranın gelme şansı yok

“Davutoğlu’ndan çok umudum yok ama Ali Babacan’ı daha ciddiye almak gerektiğini düşünüyorum”

10 Mayıs 2019 12:02

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) İstanbul seçimleri kararından sonra Türk Lirası'nda yaşanan sert değer kayıplarının ardından Merkez Bankası ilk adımda bir hafta vadeli repo ihalelerine ara verdi, ardından ikinci bir adım olarak zorunlu karşılıklarda değişikliğe gitti. Buna göre Türk Lirası zorunlu karşılıkların döviz cinsinden tesis edilebilmesi imkânı azami oranı yüzde 40'tan yüzde 30'a indirildi. Yabancı para zorunlu karşılık oranları ise tüm vade dilimlerinde 100 baz puan artırıldı.

HDP İstanbul Milletvekili, Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Erol Katırcıoğlu, ekonomideki son durumu T24’e değerlendirdi. AKP’nin, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi geldikten sonra ‘hükümetleştirme’ yaparak bütün bağımsız devlet kurumlarını kendine bağlı hale getirdiğini, bunun Türk devlet sistemini kırılgan bir hale getirdiğini söyledi.

Geçen yıl yüzde 2.5 olan küçülmenin bu çeyrekte yüzde 4 civarında beklendiğini ve üçüncü çeyrekte devam edeceği beklentisi olduğuna dikkat çeken Katırcıoğlu, Dolayısıyla da böyle bir ekonomi yönetilemez ekonomidir. Bu ekonominin yönetilme şansı yok. Hukuka hiçbir saygısı olmayan, ülkeyi bir tür diktatörlük gibi bir yönetim tarzına evrilen bir ülkeye sıcak paranın gelme şansı yok” diye konuştu.

Öte yandan HDP'li Katırcıoğlu, AKP çevresinden gelen yeni parti sinyallerine de dikkati çekti. “Davutoğlu’ndan çok umudum yok ama Ali Babacan’ı daha ciddiye almak gerektiğini düşünüyorum" diyen Katırcıoğlu, "Çünkü Babacan dünyayı bilen bir insan, liberal bir insan sanıyorum, muhafazakar insan ama konuşabilir bir insan. Davutoğlu çok fazla ideolojik arka planı olan bir insan onunla konuşmak ve onunla bir şeyler anlaşmak  mümkün değil gibi geliyor bana. Önümüzdeki dönemde sanıyorum bu meselede de önemli bir değişim göreceğiz gibi geliyor bana” değerlendirmesinde bulundu.

 HDP’li Erol Katırcıoğlu’nun T24’e değerlendirmeleri şöyle.

“6 Mayıs YSK kararı bir darbe kararı niteliğinde”

AKP’nin, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi geldikten sonra ‘hükümetleştirme’ yaparak bütün bağımsız devlet kurumlarını kendine bağlı hale getirdiğini böylelikle Türk devlet sistemini kırılgan bir hale getirdiğini söyledi.

Bu 6 Mayıs YSK kararı bir darbe niteliğinde. Hukuki olmayı bırakalım mantıklı bir nedeni yok. CHP ve İYİ parti itiraz yaptı, yani o zarflar eğer sorunluysa o zarfın içindeki evrakları da sorunludur o zaman da ilçe belediyelerinin de yeniden seçilmesi gerekiyor argümanı doğru bir argümandır. Ama öyle anlaşılıyor ki, AKP’nin Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin esas itibariyle bununu nedeni olduğu kanaatindeyim çünkü bu hükümet tarzıyla toplumun ortak iradesini temsil eden tarafsız olması gereken devlet kurumları hükümet kurumları haline dönüşmüş durumda. Nasıl ki özelleştirme var, devleştirme var, hükümetleştirme diyorum ben buna.

“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi Türk devlet sistemini kırılgan  hale getirdi”

AKP, özellikle cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi geldikten sonra hükümetleştirme yaparak bütün bağımsız devlet kurumlarını kendine bağlı hale getirmiş oldu. Böylelikle, Türk devlet sistemini kırılgan bir hale getirdi. Yani sadece AKP ve MHP’ilerin neredeyse her istediğini yapan toplumun gerisiyle takılmayan bir yapı ortaya çıkmış oldu. Bu kabul edilemez bir şey değil zannediyorum ki bu sürdürebilir bir şey değil. Bunu nereden anlıyoruz ekonomi iyi bir işaret veriyor bize. En tipik endekslerden biri CDS endeksi dediğimiz bu tür ülke riskini ifade eden endeksler 6 Mayıs’ta  425 civarındaydı, 7 Mayıs’ta 450’ye çıktı, 8 Mayıs itibariyle 463’e çıktı. Bu açıkça bu ülkeye portföy yönetimi olarak sermaye akımlarının duracağını, devam etmeyeceğini söylüyor.

“Kurların yükselmesinin önüne geçilmesi gerekenler var makro iktisatta ama bunlar onun da yapamayacaklar”

 Dolayısıyla kurların daha yükselme potansiyeli taşıdığını söylüyor. Kurların yükselmesinin önüne geçilmesi gerekenler var makro iktisatta ama bunlar onun da yapamayacaklar. Çünkü onları yapabilecek iradeleri de yok. Bunun ötesinde ekonomi yönetimi ekonomide ne olduğunu tam olarak anlamıyor. Yani öyle bir bilgi birikimimi yok veya görenler gördüklerini söyleyemiyorlar bilmiyorum.

Ama sonuç olarak alınması gereken tedbirler bunlar değil.  Ama aldıkları tedbirlerle işler iyi gidecekmiş gibi düşünüyorlar. Gördüğüm kadarıyla böyle bir şansları kalmadı, çünkü ekonomi çok daha ciddi bir sıkıntıya girecek. Geçen senenin son çeyreğinde eksi 2.5. civarında küçülmüştü yapılan tahminler bu çeyrekte yüzde 4 civarında küçülmeyi bekliyor. Bunun önümüzdeki i üçüncü çeyrekte devam edeceğini söylüyorlar. Dolayısıyla da böyle bir ekonomi yönetilemez ekonomidir. Bu ekonominin yönetilme şansı yok.

“Ülkeyi bir tür diktatörlük gibi bir yönetim tarzına evrilen bir ülkeye sıcak paranın gelme şansı yok”

Neden bu oluyor sorusunu cevabı büyük ölçüde Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olduğu gibi onun bir türevi olarak ortaya çıkan güven vermeyen bir yönetim tarzı var ekonomide.  Hukuku hiçbir saygısı olmayan, ülkeyi bir tür diktatörlük gibi bir yönetim tarzına evrilen bir ülkeye sıcak paranın gelme şansı yok.

Anladığım kadarıyla yılın başından bu yana Türkiye’den 1.8 milyar dolar civarında şu anda çıkmış durumda. Bence durum çok vahim, bu vahameti anlayacak bir yönetim kadrosu yok. MHP’nin tamamen kendi farklı amaçları doğrultusunda verdikleri destekle devam ediyor.

MHP desteğini çekse parlamentoda işler tamamen tersine döner, ama onlar bunu yapmayacaklar zaten ondan dolayı oylarını MHP’ye kaybediyorlar, ondan dolayı muhafazakar AK Parti çevresinden de yeni parti sinyali geliyor.

“Davutoğlu’ndan çok umudum yok ama Ali Babacan’ı daha ciddiye almak gerektiğini düşünüyorum”

 Ben bunun YSK kararından sonra daha mümkün hale geldiğini düşünüyorum. Davutoğlu’ndan çok umudum yok ama Ali Babacan’ı daha ciddiye almak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Babacan dünyayı bilen bir insan, liberal bir insan, muhafazakar insan ama konuşabilir bir insan. Davutoğlu çok fazla ideolojik arka planı olan bir insan onunla konuşmak ve onunla bir şeyler  anlaşmak  mümkün değil gibi geliyor bana. Önümüzdeki dönemde sanıyorum bu meselede de önemli bir değişim göreceğiz gibi geliyor bana. Yani o anlamda siyasi bir irade ortaya çıkacak gibi geliyor bana.