Politika

HDP'li Bilgen: Kars Belediyesi'nde geriye dönük belgeler hazırlanıyor

"Siyasetteki yozlaşma HDP'yi de etkiliyor"

06 Nisan 2019 12:14

Resmi olmayan sonuçlara göre, Kars'ta oyların yüzde 29.58'nin alarak HDP'den belediye başkanı seçilen Ayhan Bilgen, MHP'nin seçimlerin iptali için yaptığı başvuruya ilişkin olarak "Oyalamaya çalışıyorlar. Çünkü belediyede 360 civarında çalışmayıp maaş alan personel var. Bunların işyerlerine geldiğine dair geriye dönük belgeler hazırlanıyor. Bugün bizzat buna tanıklık ettik. Ayrıca çeşitli borç ve ödemelerle ilgili girişimler yapıyorlar" dedi. 

Gazete Duvar'dan İrfan Aktan'a konuşan Bilgen, HDP'nin bu seçimde elindeki çok sayıda kaybetmesiyle ilgili olarak "Bir kere sonuçlara özeleştirel yaklaşma konusunda net bir ortaklaşmamız var. Halkı suçlayarak demokratik mücadele yürütülemez. Eğer bir eksiklik varsa bize, suç varsa da bu baskı ortamını yaratan, demokratik koşulları işlevsizleştiren siyasi iktidara aittir. 31 Mart Türkiye siyasi hayatında muhtemelen bir dönemeçtir. Bu dönemeçte Kürtlerin özgül ağırlığıyla ilgili potansiyel yükseldi. Ama bu potansiyelin somut tezahürü seçimden hemen sonra olmasa da, orta ve uzun vadede hissedilecektir" değerlendirmesinde bulundu. 

Gazete Duvar'da yer alan Bilgen söyleşinin bir bölümü şöyle: 

Öncelikle İstanbul’daki krizi konuşalım. 31 Mart akşamından beri herkesi diken üstünde tutan bir “sayım krizi” yaşanıyor. İstanbul’da düğümün çözülmemesinin veya bir şekilde belediyenin AKP’ye geçmesinin siyasi etkileri, sonuçları ne olur?

Çok kaotik bir süreçle karşı karşıya kalabiliriz. Bu kaosu AKP çevreleri de bir tehdit unsuru olarak kullanıyorlar. Seçildiği zaman seçmen iradesine saygı gösteren ama seçilmediğinde de bırakmak istemeyen bir yaklaşımla karşı karşıyayız. Bu, demokrasinin asgari standartlarının yok edilmesidir. Seçimle gitmeyi bilmek lazım. Aksi halde bu hem uluslararası arenada farklı bir anlama gelir hem de iç politikada ciddi bir meşruiyet tartışması yaratır. Umarım böylesi bir macerayla karşı karşıya kalmayız. Uluslararası alanda Türkiye’de seçimlerin şaibeyle yapıldığı kanaatinin güçlenmesi ekonomi dâhil her şeyi etkiler.

HDP 31 Mart seçimlerinin belirleyici aktörü olmasına rağmen bir önceki yerel seçimlere göre çok sayıda belediye kaybetti. Parti olarak bu tabloya yorumunuz ne?

Bir kere sonuçlara özeleştirel yaklaşma konusunda net bir ortaklaşmamız var. Halkı suçlayarak demokratik mücadele yürütülemez. Eğer bir eksiklik varsa bize, suç varsa da bu baskı ortamını yaratan, demokratik koşulları işlevsizleştiren siyasi iktidara aittir. 31 Mart Türkiye siyasi hayatında muhtemelen bir dönemeçtir. Bu dönemeçte Kürtlerin özgül ağırlığıyla ilgili potansiyel yükseldi. Ama bu potansiyelin somut tezahürü seçimden hemen sonra olmasa da, orta ve uzun vadede hissedilecektir.

"Kürt illerindeki iki kutuplu siyaset, yeniden çok parçalı siyasete kayıyor"

Peki Kürdistan’daki oy düşüşünüzü nasıl izah ediyorsunuz?

Tek tek şehir analizleri yapıyoruz ama aynı şehirde hem HDP’nin hem de AKP’nin düştüğünü görüyoruz. Bunun bir sebebi sahaya başka partilerin de girmesidir. Nitekim bazı şehirlerde Saadet’e, CHP’ye hatta MHP’ye oy gittiği görülüyor. Kürt illerindeki iki kutuplu siyaset, yeniden çok parçalı siyasete kayıyor. HDP’den eksilip AKP’ye gittiği algısı doğru değil. Çünkü HDP’nin de AKP’nin de oylarının düştüğü şehir sayısı çok daha fazla. Bunun bir nedeni diğer partilerin de sahaya girmesiyse, başka nedenleri de adayların ve aşiret ilişkilerinin yereldeki güçlü tezahürüdür. Bir önemli boyut da seçmenin motivasyonuyla ilgili sorunlardır. HDP seçmeninin motivasyonunu kıran meselelerle yüzleşmemiz gerekiyor. Belli bir kitle karşı tarafa, AKP’ye kaymıyor ama HDP lehine de çok motive olmuyor.

Neden?

Başka değerler adına HDP’ye sahip çıkarken, pratik nedenler konusunda tavrını yüksek katılım sağlamayarak gösteren bir seçmen kitlesi var çünkü. Bu belki de Kürt siyasetini, değerler dünyasıyla pratiği arasındaki çelişkiye dikkat çeken bir uyarı olarak okunabilir. Bu kesim HDP’yi başkalarına yem etmiyor ama eksikliklerine de rıza göstermiyor. Elbette Dersim, Şırnak, Ağrı gibi nedenleri farklı olan istisnaları hariç tutarak söylüyorum.

Peki sandığa gitmeyen veya ne size ne de AKP’ye oy veren seçmenin HDP’nin belediyeciliğini sorguladığını mı düşünüyorsunuz?

Doğrusu siyasetin kendi sınırları içindeki asgari popülizm konusunda HDP belediyeciliğinin ürettiklerini sunma ve pazarlamada bir eksikliğinin olduğunu kabul etmesi gerekiyor.

"Siyasetteki yozlaşma HDP'yi de etkiliyor"

Sizce oy kaybınızın esas sebebi devlet baskısı ve sizin kendi çalışmalarınızı iyi anlatamamanız mı?

İnsanlar burada çok zor şartlar altında siyaset yapıyor. Belediye başkanı, milletvekili, il, ilçe yöneticisi olmanın kendisi büyük bir bedel gerektiriyor ama genel olarak siyasetteki yozlaşma, çürüme, diğer partilere nazaran çok daha az olsa da HDP’yi de etkiliyor. Bu mücadeleyi karşılık beklemeden, değerleri uğruna sahiplenen halk kesimleri parti içi adaleti, ehliyeti, aday belirleme süreçlerini, ya da zor dönemlerde gözükmeyip sadece seçim dönemlerinde ortaya çıkan insanların bazen hak ettiklerinden fazla pozisyon yakalıyor olmasını sorguluyor. HDP başka partilerle değil, kendi iddialarıyla yarışır, başka partilerle değil, kendi ilke ve iddiaları üzerinden test edilir. Halktan koptuğunuzda, kariyerizme bulaştığınızda, kapalı kapılar ardında kulis siyasetine, ahbap-çavuş ilişkilerine prim verdiğinizde halk bunu görür, özellikle de küçük yerlerde bunu rahatlıkla hisseder ve mesajını bir şekilde verir.

"MHP itiraz etti oyumuz 17 arttı"

HDP’nin 43 oy farkla kaybettiği Gercüş’teki itirazı reddedilirken, AKP’nin sadece 19 oy aldığı Batman’ın Bekirhan kasabası için yaptığı itirazı kabul edildi…

Tabii. Kars’ta MHP, normalde ilk itirazı sandık başında yapmaları gerekirken bunu yapmayıp ilçe seçim kuruluna başvurarak tümden sayım kararı aldırdı. Oysa tümden sayım için çok somut gerekçelerin olması lazım. Çünkü MHP’nin sandık görevlileri de tutanakları imzalamışlar. Dolayısıyla akşam, kendi imza attıkları tutanaklara itiraz edebilmeleri için çok somut argüman sunmaları gerekiyor. Fakat buna rağmen kararı aldırdılar, tekrar sayım yapıldı. Sonuçta bizim 17 oyumuz arttı, MHP’nin 30 ayı düştü! Bunun üzerine bu sefer Kars seçimlerinin iptali için başvurdular!

Gerekçeleri ne?

İlkinden daha da komik: Er ve erbaşlara ve mahallelerde baskıyla oy kullandırıldığı gerekçesiyle. Peki tümden sayımda MHP kazansaydı ne olacaktı? Kars’ta hepi topu 167 sandık var. 25 civarında okulda oy kullanıldı ve hepsinde polis vardı. Kim, onca polisin gözü önünde kime, nasıl baskı yaptı? Bu baskı vardı da, sandık kurulu üyeleri bununla ilgili neden bir tek şikâyet yapmadılar?

"MHP itirazları geriye dönük belge hazırlamak için yapıyor"

Sizce bu itirazla amaçlanan şey ne?

Oyalamaya çalışıyorlar. Çünkü belediyede 360 civarında çalışmayıp maaş alan personel var. Bunların işyerlerine geldiğine dair geriye dönük belgeler hazırlanıyor. Bugün bizzat buna tanıklık ettik. Ayrıca çeşitli borç ve ödemelerle ilgili girişimler yapıyorlar. Seçim akşamı bir kuyumcu, belediye başkanına sosyal medyadan çağrı yaparak borcunun ödenmesini istedi mesela. Yine seçimlere bir gün kala, Kars’ın en büyük tarihi binalarından olan Aynalı Köşk’ün icra yoluyla satışa çıkarıldığına dair bilgiye ulaştık. Bu olay Kars’ta büyük infial yarattı. Bu tarihi binayı, güya borçlu olunan bir şirkete, üstünü de daha sonra tahsil etmek üzere icradan satış kararı çıkarılmış. Bunun iptali yönünde baskı yaptık. Şehirde MHP bile buna tepki gösterdi.

"Maçoğlu'yla gerilim mutlaka sonlanmak zorunda"

Seçim süreci boyunca özellikle Dersim’de TKP’den aday olan ve seçimi kazanan Mehmet Fatih Maçoğlu’yla partiniz arasında gerilim yaşandı. Siz Dersim sonuçlarını nasıl yorumluyorsunuz?

Herkes kendi özeleştirisini yapmalı ama bundan sonrasına bakmak lazım. Fakat Dersim gibi en politik yerde bile marka değerinin bu kadar belirleyici olması, bence siyaset sosyolojisi bağlamında tartışılmaya değerdir. Maçoğlu’nun daha önce yönettiği Ovacık’ta aynı siyasetin kaybetmesi ama Dersim’de kazanması, kalıcı ve yapısal dönüşümün değil, günübirlik ve seçmen sempatisini elde etmeye dayalı siyasetin belirleyiciliğini gösteriyor. O yüzden söyleşimizin başında popülizm tartışmasına işaret ettim. Burada asla popülizme teslim olmaktan bahsetmiyorum ama kontrollü, dengeli, denetlenebilir bir siyasetin inşası bence sadece HDP’nin değil, dünya solunun genel sorunu. İtalya’da da Almanya’da da eğer popülizm hep sağ siyasete kazandırıyorsa, sol ise bunun karşısında yeterince etkili sonuç alamıyorsa, bu konuya yaklaşımı ve tartışmayı baştan bir kez daha yapmak lazım. Bunu asla ilkesizlik, değerler dünyasını aşındırmak olarak görmüyorum. Sonuç itibariyle kitleler, eğitimli, politik kadrolar gibi düşünmezler. Sizin kendi durduğunuz yerden değil, onların durduğu yerden okuma yapmanız gerekir. Dersim seçiminde de oradaki halkın tanınır, görünür olma beklentisinin belirleyici olduğu kanaatindeyim.

Peki Dersim’de partinizle Maçoğlu arasındaki gerilim sonlanacak mı?

Mutlaka sonlanmak zorunda. Seçim kampanyası sırasında kayyım konusunun hiç işlenmemesi bence Maçoğlu ve TKP açısından ciddi bir eksikliktir ama bunu bir kan davasına dönüştürmek de HDP açısından doğru olmaz. Nitekim parti adına yapılan açıklamada da Dersim için işbirliği ve dayanışma içinde hareket edilmesi gerektiğinin altı çizildi.


Söyleşinin tamamı için tıklayın