HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar 3 milletvekilinin vekilliklerinin düşürülmesine dair yaptıkları toplantıda mücadeleye devam edeceklerini vurgulayarak demokrasi güçlerine çağrıda bulundular. CHP'nin tutumunu eleştiren Sancar, çarenin ortak mücadeleden geçtiğini tekrarlayarak, "Dünkü açılamadan milletvekillerimizin isminin geçmemesini şüphesiz doğru bulmuyoruz. Bu konuda ayrım yapma niyeti olsun olmasın, tablonun bir kısmını görmemenin iktidarın siyasi oyunlarını biraz daha cesaretlendirme ihtimali olduğunu da hatırlatmak istiyoruz" ifadelerini kullandı.
Buldan ve Sancar “Sine-i millet”in gündemlerinde olmadığını belirterek, "İktidarın bu yönde harekete geçirdiği mekanizmalar ne olursa olsun biz büyük emekler sarf ederek kazandığımız mevzileri öyle kendilerine terk etmeyeceğiz” ifadelerini kullandılar.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven, HDP Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları ile CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun, vekilliklerinin düşürülmesi ve tutuklanmasına ilişkin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sırasında, partinin Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.
Buldan, “Bir kez daha AKP tarafından bir darbe yapıldı. 3 milletvekilinin, milletvekilliği düşürülerek, gözaltına alındı ve tutuklandı. Her 3 milletvekiline yapılan AKP’nin darbesidir. Bu darbe süreci uzun süredir süre gelen bir yönetim anlayışı haline gelmiştir. Seçimle elde edemediğini baskılarla, darbelerle muhalefetin elinden almaya çalışıyor” dedi.
"İktidarın hiçbir kazanımı meşru değildir"
HDP’nin seçime girdiği her yerde AKP’nin büyük bir hezimet ve kayıp yaşadığını ifade eden Buldan, “Zor baskı ve hile iktidarını ayakta tutmaya çalışmıştır. Özellikle son dönemlerde iktidarın kazandığı hiçbir seçim meşru değildir. Hiçbir kazanım meşru değildir. Her bir seçim binlerce hilenin binlerce dalaverenin ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bu yerel seçimler için de genel seçimler için de geçerlidir. Dün yapılan darbe tıpkı 4 Kasım tarihinde dokunulmazlıkların kaldırılmasına yapılan darbe ile eşdeğerdir. Dün yapılan darbenin 20 Temmuz OHAL darbesinden hiçbir farkı yoktur. Dün yapılan darbe 2 Mart 1994 tarihinde DEP’li milletvekillerine yapılan darbeden hiçbir farkı yoktur” ifadelerinde bulundu. Buldan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
“Darbelere karşı çıkanlar ‘seçim ile gelen seçim ile gitmesini esas alırız’ diyenler, dün bir kez daha halkların iradesine darbe vurmuşlardır. Leyla Güven'in milletvekilliğinin düşürülmesi ve tutuklanması başta Kürt halkı olmak üzere Hakkari halkının iradesine darbedir. Musa Farisoğlları’nın milletvekilliğinin düşürülmesi ve tutuklanması başta Kürt halkı olmak üzere Diyarbakır halkının iradesine bir darbedir. Yine aynı şekilde Enis Berberoğlu’nun tutuklanması da Türkiye halklarının İstanbul halkının seçtiği iradeye büyük bir darbedir.”
"Mevziyi AKP'ye terk etmeyeceğiz"
Şunu çok açık ifade etmek isteriz. Bu darbe baskı ve şiddet politikası ile AKP istediğini elde edemeyecek istediği sonuca varamayacaktır. Bizler Türkiye’de siyaset yapan demokrasi güçleri olarak kendimizi bir yere oturtan ve Türkiye’nin demokratikleşmesi, Türkiye’nin özgürlükleri için mücadele eden bir partinin eş genel başkanları olarak şunu söylemek isteriz ki; biz kazandığımız hiçbir mevziiyi AKP’ye terk etmeyeceğiz. TBMM’de tek bir kişi kalsak bile bu mücadele devam edecektir.
"Demokrasi güçlerini birlikte hareket etmesi gereken en yoğun sürece giriyoruz"
Bu darbe sadece TBMM’de değil yerellerde seçilmiş belediye eş başkanlarımıza da uygulandı. Belediyelerimiz teker teker gasp edildi, eş başkanları darbeyle görevden alındı ve tutuklandılar. Ama tek bir belediyemiz kalana kadar bu mücadele devam edecek. İşte şimdi tam da demokrasi güçlerini birlikte hareket etmesi gereken en yoğun sürece giriyoruz. Birlikte hareket etmezsek birlikte mücadele etmezsek AKP’nin faşizmi AKP’nin darbe anlayışı her yere sirayet edecek, herkesi etkisi altına alacak ve Türkiye’de herkes tecrit altında yaşayacaktır.
"Bu darbe sadece HDP'ye değil herkese vurulmuştur"
İşte tam da mücadeleyi büyütmenin demokratik mücadele yol ve yöntemlerini tartışmanın zamanıdır. Hiç kimse bu yapılanların sadece HDP’ye yapıldığını düşünmemelidir. Bu yapılan Türkiye halklarına, Türkiye’nin bir bütününe yapılmıştır. Bu darbe herkese vurulmuştur. Dolayısıyla bu darbeyi asla tanımadığımızı tutuklu milletvekilli arkadaşlarımızın geçmişte tutuklanan arkadaşlarımızın Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer arkadaşlarımızın Leyla Güven ve Musa Farisoğulları gibi halklarımızın iradesi olduğunun altını çiziyoruz.
İşte tam da mücadeleyi büyütmenin, demokratik mücadele yol ve yöntemlerini tartışmanın zamanıdır. Hiç kimse bu yapılanların sadece HDP’ye yapıldığını düşünmemelidir. Bu yapılan Türkiye halklarına Türkiye’nin bir bütününe yapılmıştır. Bu darbe herkese vurulmuştur. Dolayısıyla bu darbeyi asla tanımadığımızı tutuklu milletvekili arkadaşlarımızın geçmişte tutuklanan arkadaşlarımızın Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer arkadaşlarımızın Leyla Güven ve Musa Farisoğulları gibi halklarımızın iradesi olduğunun altını çiziyoruz. Hiçbir şekilde bu mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizin altını çizmek istiyoruz.”
Sancar: Süreç 7 Haziran'dan sonra başladı
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, AKP’nin, yanına MHP ve başka güçleri de alarak bu planı adım adım hayata geçirecek yöntemleri geliştirdiğini belirtti. Bu sürecin ilk olarak 7 Haziran seçimlerinin fiilen sonuçsuz kılınmasıyla başladığını kaydeden Sancar, şunları söyledi: “Çeşitli tezgah ve provokasyonlar yaratarak, erken seçim kararı alındı. 1 Kasım’da seçime gidildi, bugün 5 Haziran unutmayalım. 5 Haziran’ın önemli bir yıl dönümü olduğunu da hatırlatalım. AKP’nin başlattığı darbe sürecinin önemli bir işareti de o dönem yaşanmıştı. Bizim Diyarbakır mitingimize yönelik bombalı saldırı yaşanmıştı.
Daha sonra 1 Kasım seçimlerinden sonra bir otoriter sistemin giderek faşizan bir yönetimi inşa etmek için adım adım çalışmaları yürüttü. AKP ve birlikte hareket ettiği ortakları 15 Temmuz darbe girişimi hepimizin lanetlediği bir girişimdi. Her türlü darbe girişiminin en açık bir şekilde lanetleyen bunlara karşı en açık tutumu alan bir siyasi geleneği temsil ediyoruz. O zaman da tutumumuzu tereddütte yer bırakmayacak, şekilde ortaya koyduk.”
"Bütün bunlarda hedefin HDP’yi tasfiye etmek"
Sancar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “20 Temmuz 2016’da yeni darbe süreci başlatıldı. Daha doğrusu darbe sürecinin yeni aşaması başlatıldı. Daha sonra dokunulmazlıklar kaldırıldı, başta Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere milletvekillerimiz rehin alındı. Büyük bir kısmı hala siyasi rehine durumunda tutuluyor. Bütün bunlarda hedefin HDP’yi tasfiye etmek olduğu açıktır. Neden HDP’yi bu kadar ısrarlı, inatla, öfke ve kin ile hedefe koyuyor bu iktidar? Çünkü kendisine kaybettirebilecek en büyük en etkili gücün HDP ve onun temsil ettiği siyasi çizgi olduğunu biliyor. 7 Haziran’da bunu yaşadık. 31 Martta tekrar bu gerçeklikle ile yüz yüze kaldı.
"HDP’de diz çökmeyecek"
O nedenle elindeki bütün imkanları HDP’yi tasfiye etmek için kullanmaya devam edeceğini zaten bekliyor, biliyoruz. Ama 7 Haziran’dan bu yana yaşananlar ve ondan önce 10 yıllardır yaşanan tecrübeler herkese şunu açıkça göstermelidir. HDP veya onun öncesi partiler bu tür yöntemlere susturulmaz. HDP ve bu siyasi geleneğin temsilcisi önceki partilerimiz diz çöktürtülemedi, susturulamadı, HDP’de diz çökmeyecek ve asla mücadeleden vazgeçmeyecektir.
"Kürt halkı mücadeleyi sonuna kadar sürdürür"
Bu yöntemlerin hiçbiri en ufak bir şekilde demokratik siyaset kararlığımızı etkilemeyecektir. Demokratik siyasette bütün meşru yollarla bu darbeci zihniyete karşı mücadeleniz artan kararlılıkla devam edecektir. Bir başka gerçeği burada bir kez daha hatırlatalım. Hakkari Milletvekili Leyla Güven ve Diyarbakır halkı şahsında Kürt halkına diz çöktüreceklerini sananlar yanılacaktır. Kürt halkı bu tür baskılara boyun eğmez, bu tür dayatmalara karşı da alnı açık başı dik, mücadeleyi sonuna kadar sürdürür. Bunu görmek için tarihe sadece kısa bir bakış yeterlidir. Bugüne de bakarlarsa, bu gerçeği görürler.
"En etkili mücadele hakların birlikteliğidir"
Öte yandan Enis Berberoğulu’nun şahsında İstanbul seçmenin ve Türkiye halkının iradesi gasp edilmek istendi. Bu darbe o nedenle halklarının iradesine bir darbedir diyoruz. Türkiye halklarının iradesini yok sayma, gasp etme girişimidir. Buna karşı en etkili mücadele hakların birlikteliğidir. Ortak ve kararlı duruşudur. Biz kendimize, halkımıza ve demokratik kamuoyunun kararlılığına güveniyoruz. Biz HDP olarak gücümüze güveniyoruz. Biz HDP olarak halkımıza en başta Kürt halkına, Kürt halkının inancına ve kararlılığına sonsuz güveniyoruz. Türkiye halklarının demokratik temsilcilerinin ve demokratik güçlerinin kararlığını güveniyoruz. Biz kendi gücümüzle elbette bu darbeci anlayışa karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.
Demokrasi güçlerine çağrı
Buna karşı etkili mücadele yolu birliktelikten geçer. Türkiye halklarının ortak mücadelesinden demokrasi güçlerinin kararlı birlikteliğinden geçer. Tekrar tutum belgemizdeki çağrıyı burada hatırlatmak istiyoruz. Gelin hep birlikte demokrasi barış adalet için hukukun üstünlüğü için, aş ve iş için mücadelemizi yükseltelim. En başta bu darbeye karşı bir demokrasi bloğu kuralım. Bu darbe aynı zamanda Türkiye’de toplumsal barışa kast eden bir girişimdir. O nedenle gelin hep birlikte barış mücadelesini yükseltelim.
HDP olarak bu konuda üzerimize düşen her türlü sorumluluğu tereddütsüz yerine getirmeye hazır olduğumuz bir kez daha hatırlatalım. Sorumluluklarını bilerek hareket etme konusunda herkese bu hatırlatmayı yapalım. Türkiye demokrasi güçleri sorumlulukları çerçevesinde durumun aciliyetini ve tehlikenin artan vahametini gözeterek, ortak mücadeleye geçmeye çağırıyoruz.”
"Milletvekillerimizin isminin geçmemesini şüphesiz doğru bulmuyoruz"
Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Sancar, CHP’nin tutumuna dair bir soruya, “CHP’nin tutumunu, kamuoyu ayrıntılı değerlendiriyor. Dün Meclis’te yaşanan darbenin tüm demokrasi güçlerine yönelik olduğunu ve çarenin ortak mücadeleden geçtiğini yineliyoruz” yanıtını verdi.
CHP’nin tüm tabloyu bütünlüklü olarak değerlendirilmesinin anlamlı olacağını vurgulayan Sancar, “Dünkü açılamadan milletvekillerimizin isminin geçmemesini şüphesiz doğru bulmuyoruz. Bu konuda ayrım yapma niyeti olsun olmasın, tablonun bir kısmını görmemenin iktidarın siyasi oyunlarını biraz daha cesaretlendirme ihtimali olduğunu da hatırlatmak istiyoruz. Ancak aceleci davranmanın doğru olmadığını düşünüyoruz. CHP kurullarında bu meseleyi ayrıntılı değerlendirirken sonra farklı bir tavır da ortaya koyabilir. O nedenle biz hala yolun sadece CHP değil bütün demokrasi güçlerini kapsayan bir mücadele hattından geçtiği konusundaki ısrarımızı sürdürüyoruz” diye konuştu.
Sine-i Millet yanıtı
“Sine-i millet” yönünde bir soruya da Buldan, kesin bir dille “böyle bir gündemimiz yok” yanıtını verdi. Söz alan Sancar da, “Bu gündemimize 4 Kasım’dan sonra çok uzun tartışmalar yaparak tabanımızı büyük bir kısmı ile temas ederek değerlendirip tüketmişti. Biz Türkiye’ye demokrasi, özgürlük ve barış ancak demokratik siyasetle getireceğimiz konusunda tereddüt duymayan bir çizgiye sahibiz. O nedenle iktidarın bu yönde harekete geçirdiği mekanizmalar ne olursa olsun biz büyük emekler sarf ederek kazandığımız mevzileri öyle kendilerine terk etmeyeceğiz” diye konuştu.