Liberal Demokrat Parti’nin aldığı oy oranında partilere hazine yardımı yapılmasıyla ilgili talebi Anayasa Mahkemesi’nde 5’e karşı 6 oyla reddedildi.
Anayasa Mahkemesi, tüm partilere aldığı oy oranında hazine yardımı yapılmasını reddederken, ‘Yeterli oranda seçmen kitlesinin güvenini kazanamayan bir partinin, milli iradenin oluşumuna güçlü partiler gibi katkısı düşünülemez’ denildi
Seçimde sadece yüzde 7’nin üzerinde oy alan partilere değil, tüm partilere aldıkları oy oranında hazine yardımı yapılmasına yönelik başvuruyu reddeden Anayasa Mahkemesi, gerekçeli kararında tartışma yaratacak yorumlara imza attı.
Kararda, yeterli seçmenin güvenini kazanamayan bir partinin milli iradeye katkısının, yüksek oy alan parti kadar olmadığı belirtilerek, belirlenen ölçütün objektif ve makul olduğu savunuldu. 5’e karşı 6 oyla alınan karara muhalif kalan üyeler, mevcut düzenlemenin eşitliğe aykırı olduğunu vurguladı.
Liberal Demokrat Parti’nin, sadece yüzde 7’nin üzerinde oy alan partilere değil, her partiye, seçimde aldığı oy oranına göre hazine yardımı yapılması istemiyle açtığı dava, Ankara İdare Mahkemesi’nce Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Dilekçede, sadece yüzde 7’nin üzerinde oy alan partilere yardım yapılacağı yönündeki hükmün iptal edilmesi istendi. Bu talebi 5’e karşı 6 oyla reddeden mahkemenin gerekçeli kararı tamamlandı.
Kararda, yasaya göre, partilere yapılan devlet yardımının “yeterli düzeyde” ve “hakça” olması gerektiği, “yeterli düzeyde” yardımın ölçüsünün de “partilerin devletin, özel kişi ve kuruluşların güdümüne girmesini engelleyici ve toplumsal ilişkisini destekleyici miktar” olarak ifade edildiği vurgulandı. “Hakça” ifadesinin, hangi partilere ne oranda yardım yapılacağını gösteren ölçüt olduğu belirtilen kararda, “Bu ifade, belirli örgütlenme yaygınlığına ulaşmış ve belirli toplumsal onaya mazhar olmuş partilerin, seçimlerde elde ettiği başarı düzeylerine göre devlet yardımından yararlanacağı biçiminde anlaşılmalıdır” denildi.
Milli iradeye katkı
Kararda, şunlar kaydedildi:
“Siyasi partilerin temel amacı, seçimlere katılarak milli iradenin ortaya çıkmasına aracılık etmek ve yeterli seçmen desteğini elde ederek yönetime katılmaktır. Seçimlere katılabilme koşullarını sağlayamayan ve seçimlere katıldığı halde aldığı oyla yeterli oranda seçmen kitlesinin güvenini kazanamadığı anlaşılan bir siyasi partinin milli iradenin oluşumuna, daha büyük seçmen kitlesinin güvenini kazanan güçlü partiler gibi katkıda bulunacağı düşünülemez.
Dava konusu düzenlemeyle, partilerin büyüklük ve güçlerine göre demokratik siyasi hayata katkıları ölçüt olarak dikkate alınmak suretiyle devlet yardımından yararlanmaları öngörülmüştür. Bu ölçütün objektif ve makul olmadığı söylenemeyeceği gibi, itiraz konusu kurallarda yer alan oranların da ölçüsüz olduğu sonucuna ulaşılamaz.”
Kılıç ve Paksüt muhalif
Karara, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Başkanvekili Osman Paksüt, üyeler Sacit Adalı, Fulya Kantarcıoğlu, ve Ayla Perktaş muhalif kaldı. Kılıç, Adalı, Perktaş ve Kantarcıoğlu, sadece belli partilere yardım yapılmasının fırsat eşitliğini bozduğunu belirtti. Paksüt, karşı oy yazısında şöyle dedi:
“Yüzde 7 sınırlaması çok yüksektir. Hangi partilerin ‘milli iradenin oluşumuna katkıda bulunduğu’ gibi, nesnellikten uzak, kişilerin siyasal görüşlerine göre değişkenlik gösteren ölçütlere başvurulması veya daha küçük partilere de yardım yapılmasının parti enflasyonuna yol açacağı yolunda peşin hükümlere dayanılması, herkesin eleştirdiği, ancak ortak paydalarda bir türlü buluşamadığı demokratikleşme sorunlarının halledilmesine yardımcı olmamaktadır.”