Medya

Hayrettin Karaman: Okuyucu şikâyet etti, Yeni Şafak halkla temas kurmalı

"Müslümanların çıkardıkları gazetelerin ilmihal kitabı, fetva mercii ve İslami hayatın aynası değil"

14 Temmuz 2016 17:34

Yeni Şafak gazetesi yazarı Prof. Hayrettin Karaman, bir okuyucunun şikayeti üzerine gazetesine “Halk ile temas kurun” tavsiyesinde bulundu. Müslümanların çıkardıkları gazetelerin ilmihal kitabı, fetva mercii ve İslami hayatın aynası olmadığını belirten Karaman, “Bu maksatla ve bu nitelikte gazete olmak isteyenler de bulunabilir, ama meşru bir amaca, zaruretin meşru kıldığı araçlarla ulaşmak isteyen gazeteler de olabilir. Böyle olunca da tenkitlerin, daha geniş bir anlayış, farklılığa tahammül çerçevesinde ve taassuptan ârî olması gerekir” ifadelerini kullandı. 

Hayrettin Karaman’ın bugün (14 Temmuz 2016) yayımlanan “Gazeteden şikâyet” başlıklı yazısı şöyle:

Kul kusursuz olmaz”, “Her güzelin bir kusuru vardır” gibi cümleler boşuna kurulmamıştır.

Bir kutsi hadiste de mealen şöyle buyurulur: “Eğer siz günah işler olmasaydınız sizi gönderir, günah işleyebilenleri yaratırdım”. Evet kul, “Bir de günahım olsun” diye günah işlemez, kulluk daima Allah'a itaat ve O'nun rızasını gözetme şuuru ve mümkün olduğunca uygulaması içinde gerçekleşir, ama mümin nefse mağlûp olarak günah da işler. Günah işleyince kulluğun icabı tevbedir; tek sığınak, tek kurtarıcı ve tek bağışlayıcı Allah'a dönerek, “Bir daha yapmayacağım, beni bağışla” diye niyazda bulunmaktır. Kul bunu söyler ama yine de günah kabiliyeti ve hatta fiili tamamen ortadan kalkmaz; yine tevbe eder ve Allah dilerse bağışlanır.

Gazete de kul işidir, onun da günahları kusurları olur; ama “kime göre kusur ve niçin” sorusu da gündemde olmalıdır.

Ortak olanlar dışında herkesin bir mükemmel ve meşru anlayışı vardır. İşte o farklı anlayışlara göre kusur söz konusu olduğunda kesin konuşmamak, “bana, bize göre” demek gerekir.

Yakın bir zamanda bir tatil yerinde iyi niyetli ve Yeni Şafak'a da abone olduğu anlaşılan bir zat ile aramızda şu konuşma geçti:

-Hocam bu gazeteyi bırak!

-Niçin?

-Yahu bir gün de şu gazetede halkın ve esnafın sıkıntıları ve şikâyetleri ile ilgili bir haber, bir yazı çıksın ne olur!

-Her güzelin bir kusuru olur, ben bu gazeteyi genel olarak güzel bulduğum için yazmaya devam ediyorum, ben gazeteden çıkmasam da senin istediğin yazılar orada çıksa daha iyi olmaz mı?

Tebessüm ederek:

-Öyle olsun hocam!

Gazeteye tavsiye ediyorum, gazetenin bir yerinde “halk ile” kabilinden bir bölüm ayrılsın, çeşitli kesimlerden halk ile temaslar kurulsun, tenkitler, şikâyetler ve takdirler alınsın gazeteye yansıtılsın, gerektiğinde değerlendirmeler de yapılsın.

Tabii bu gazete çıkmaya başladığı günden bu yana o faklı bakış açısına ve değerlendirme ölçütlerine sahip insanlardan daha ağır tenkitler ve şikâyetler de oldu, oluyor. Tenkit haklarına saygımı koruyarak şunu söylemek isterim:

Bu ülkede belli bir amaçla ve yöntem anlayışıyla Müslümanların çıkardıkları gazeteler İlmihal kitabı da, fetva mercii de, İslâmî hayatın aynası da değildir. Bu maksatla ve bu nitelikte gazete olmak isteyenler de bulunabilir, ama meşru bir amaca, zaruretin meşru kıldığı araçlarla ulaşmak isteyen gazeteler de olabilir. Böyle olunca da tenkitlerin, daha geniş bir anlayış, farklılığa tahammül çerçevesinde ve taassuptan ârî olması gerekir.