Gündem

Hasan Kaçar, 260 kişinin öldüğü cezaevlerinde tahliye bekleyen 330 ağır hastadan biri

Ağır hasta mahkum Hasan Kaçar'ın kardeşi, hasta mahpusların kaldığı Metris R Tipi’nde refakatçi olmadığını, hastaların birbirine bakarak yaşamaya çalıştığını söyledi

31 Ekim 2013 09:59


Ankilozan Spondolit hastası Hasan Kaçar’ın durumuyla beraber hasta mahpuslar konusu tekrar gündeme geldi. Sadece geçen yıl 260 kişinin öldüğü cezaevlerinde tahliye bekleyen 330 ağır hastadan biri olan Kaçar 2003 yılında 19 yaşındayken tutuklanarak hakkında müebbet hükmü verilmiş ve şu an 29 yaşında. Ankilozan Spondolit hastalığı nedeniyle hareket edemez halde, artık yürüyemiyor.

Hasan Kaçar, müebbet hapse mahkûm, 10 yıldır cezaevinde. Ankilozan spondilit hastası. Umay Aktaş Salman'ın radikal.com.tr'de yer alan haberine göre Hasan Kaçar, 30 gün önce yürüyebiliyordu. Artık yürüyemiyor, ellerini çok az hareket ettirebiliyor, boynunu çeviremiyor ve kaburgaları iç organlarına baskı yapıyor. Ayrıca bağırsaklarından da rahatsız. Safrakesesinde de ciddi sorunlar var. Yemek yiyemediği için çorba ve meyveyle besleniyor. Kaçar bu halde cezaevinde. Beş ay önce adli tıp gözetiminden geçmesi için hasta mahpuslar için düzenlenen Metris R Tipi Cezaevi’ne sevk edildi. Ancak aradan geçen sürede adım atılmadı. Kaçar cezaevinde tedavi süreci aksayan, yavaş ilerleyen rapor ve adli tıp süreci nedeniyle mağdur hastalardan sadece biri. Cezaevlerinde ağır hasta ve kendine bakamayacak durumda olan 330 kişi var. 2012 yılında ise 260 kişi cezaevinde öldü. Ailesi ve Ceza İnfaz Sistemi’nde Sivil Toplum Derneği (CİSST), çözüm istiyor. CİSTT, “ Türkiye hapishanelerinden her hafta 5 tabut çıkıyor” diyor.

 

Önce yanlış tedavi

 

19 yaşında PKK davasından tutuklanarak cezaevine konulan Hasan Kaçar, kardeşi Asiye Kaçar ve CİSST’nin verdiği bilgilere göre, Van F Tipi Cezaevi’ndeyken 2006 yılında rahatsızlandı. İki yıl boyunca bağırsak iltihabı tedavisi uygulandı. Ancak teşhis ve tedavinin yanlış olduğu ortaya çıktı. Kaçar, ankilozan spondilit hastası (Prof. Ahmet Mete Işıkara ve sanatçı Suna Pekuysal’ın rahatsızlığı). Kronik, ağrılı bir hastalık olan ankilozan spondilit, başta kalça ve omuz olmak üzere eklem ve çevre yapılarında ortaya çıkıyor.

İlerleyen aşamada omurga kemikleri birbirine kaynıyor ve sırt kamburlaşıyor. Bu nedenle bağırsak, böbrek, kalp ve akciğerler gibi yumuşak dokulara da zarar veriyor. Tedavi için kullandığı ilaçların kan kanseri yapma riski de var.

Bağışıklık sistemi de çöken Kaçar, beş ay önce Adli Tıp Kurumu’ndaki birkaç dakikalık muayene sonrasında hasta mahpuslar için yapılmış Metris R (Rehabilitasyon) Tipi Cezaevi’ne yönlendirildi. Üç ay sonra durumunu gösterir tıbbi evrakı ile birlikte muayene edilmek üzere tekrar adli tıbba gönderilmesi istendi. Kaçar Rize’deki cezaevinden Metris R Tipi’ne geleli 5 ay oldu ama hâlâ tedavi ve rapor sürecinde adım atılmadı.

 

Hasta, hastaya bakıyor

 

Cezaevinde bir hafta önce ağabeyini gören Asiye Kaçar, üç ay önce yürüyebilen ağabeyinin şimdi yürüyemediğini söylüyor:

“R tipine geldiğinden beri daha da kötüleşti. Rize’deyken yürüyebiliyor, konuşabiliyordu. Orada kendisine bakan sağlam arkadaşları vardı. R Tipi’nde ise hastalarla kalıyor. Oda arkadaşı bacağı olmayan bir kişi. Geceleri ağrıları nedeniyle sürekli terliyormuş. Kendi haline rağmen, arkadaşına ulaşıp üstünü değiştiriyormuş. Buradan hastaneye ama acil servise götürüyorlar. Burada ayakta tedavi oluyor. Doktorlar da yatarak tedavi olması gerektiğini söylüyor. Ankilozan spondilit çok zor ve ciddi bir hastalık. Adı kanser değil ama onun kadar zor. Mesela ileride göğüs kemiğini çıkarmak gerekecek çünkü organlara baskı yapıyor. Ağabeyim tek hasta değil. Biz sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Sesini duyuramayanlar da var.”

 

Uzun bir prosedür

 

Ağır hasta mahkûm ve tutukluların tahliyesinde iki yol var. Birincisi, adli tıp raporu, savcılıktan görüş istenmesi ve Cumhurbaşkanı affını kapsayan uzun bir bürokratik süreç. Zaten durumları ağır olanlar adli tıp raporu için farklı illerden ring adı verilen hapishane araçlarıyla İstanbul ’a gelmek zorunda bırakılıyor. CİSST, “Bulunduğu ildeki devlet hastanelerinden alacağı heyet raporları yeterli görülmeli” diyor. Şubat 2013’te de ‘ağır hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının iyileşinceye kadar geri bırakılacağı’ hükmü çıkarıldı. Ancak düzenlemeye rağmen ağır hastalık nedeniyle tahliye başvurularından sadece yüzde 9.5’ine olumlu yanıt verildi.

 

Hasta mahkûm yakınlarına göre ‘toplama kampı’ gibi

 

CİSST Başkanı Zafer Kıraç, hasta mahpus yakınlarının Metris R tipi Hapishanesi’nin adındaki ‘rehabilitasyon’ ifadesinden uzak olduğunu düşündüğünü söylüyor:
“Hasta yakınlarının ifadelerine göre burası ‘toplama kampı’na dönüşmüş durumda. Normal hapishanede yanındaki sağlıklı mahpuslar tarafından bakılan hasta mahpuslar Metris R Tipi Hapishanesi’nde diğer hastalarla iç içe tutulduğu için bu bakımdan da mahrumlar. Hatta durumları gerekçe gösterilerek tek kişilik birimlerde tutulabiliyorlar.

 

460 hastadan 43’ü çıktı, 14’ü Adli Tıp raporu beklerken öldü

 

İHD Cezaevleri Komisyonu’nun Eylül 2013 tarihli açıklamasına göre hapishanelerde, kendilerinin tespit ettiği, 154’ü ağır durumda 526 hasta var. CİSST’in Adalet Bakanlığı verilerine göre, cezaevlerinde kendine bakamayacak durumda olan ağır hasta sayısı 330.

Şubat 2013’te kanuna ‘ağır hastalık veya sakatlık nedeniyle cezaevinde hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının iyileşinceye kadar geri bırakılacağı’ hükmü eklendikten sonra Mayıs 2013’e kadar 460 tutuklu ve hükümlü tahliye talebiyle başvuru yaptı. Sadece 43’ünün cezasının infazı geri bırakıldı. 417 kişinin talebi de reddedildi. 14 kişi ise adli tıptan rapor beklerken cezaevinde hayatını kaybetti.
113 kişi hasta mahkûm Adli Tıp Kurumu raporu bekliyor.

Haberin tamamı