Gündem

Hasan Cemal: Balbay'ın günlükleri haberin Allah'ı

Hasan Cemal, Balbay'a ait olduğu öne sürülen günlüklerin, Türkiye'de 2000'li yıllarda ciddi bir askeri darbe tehlikesi atlatıldığını gösterdiğini yazdı.

20 Mart 2009 02:00

Tempo24'ün yayımladığı Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Cumhuriyet Gazetesinin Ankara Temsilcisi ve yazarı Mustafa Balbay'a ait olduğu öne sürülen günlükler tartışılmaya devam ediyor. 

Günlüklerle ilgili kim ne yazdı? Yazarlardan özetler...

Milliyet gazetesi yazarlarından Hasan Cemal de konuyu köşesine taşıdı.  Günlüklerin, Türkiye'de 2000'li yıllarda ciddi bir askeri darbe tehlikesi atlatıldığını gösterdiğini belirten Cemal, "Balbay günlükleri haberin Allah’ıdır. Böylesine büyük bir haberi tümüyle görmezlikten gelmenin gazetecilikte yeri yoktur" dedi.

İşte Hasan Cemal'in günlükler kornusunda görüşlerini 13 başlıkta sıraladığı (20 Mart 2009) yazısı:

Bir kez daha Balbay günlükleri ve medyanın halleri üzerine...
 

Önce sözü uzatmadan bir kez daha belirtmek istiyorum. Mustafa Balbay günlükleri, her şeyden önce Türkiye’de rejimin 2000’li yıllarda ciddi bir askeri darbe tehdidi yaşadığını iyice gözler önüne sermiş durumda...
Balbay günlükleri, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek günlükleriyle birlikte okunduğunda tablo çok daha netleşiyor.
Bir başka deyişle:
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en üst düzey komutanlarının özellikle 2003-2004 döneminde şöyle ya da böyle karıştığı, isimlerinin geçtiği darbe tertipleri konusunda artık pek öyle kuşku kalmamış durumda.
Uzun lafın kısası:
Balbay günlükleri, Ergenekon olayıyla davasını baştan beri sulandırmaya, önemsizleştirmeye çalışanlar açısından kötü bir haber oldu.
Kimilerinin kafası karıştı.
Kimilerinin ezberi bozuldu.
‘Balbay günlükleri’nin ardında yatan gerçek karşısında bugün hâlâ kıvırmaya çalışanların inandırıcılığı fena törpülendi. Minareyi kılıfına uydurmak bugün artık çok daha güç...
Şu rahatça söylenebilir:
Balbay günlükleri, Ergenekon olayı açısından bir dönüm noktasıdır. Böylece Türkiye belki tarihinde ilk defa darbecilikle yüzleşebilecek, darbe ve darbecileri yargılayabilecektir.
Bu kapı aralanmış durumda...
Balbay günlüklerinin bir boyutu daha var önem taşıyan:
Medya...
Bu konuda bazı düşüncelerimi satır başlarıyla özetlemek istiyorum.
(1) Balbay günlükleri haberin Allah’ıdır.
(2) Böylesine büyük bir haberi tümüyle görmezlikten gelmenin gazetecilikte yeri yoktur.
(3) Balbay günlüklerini yok sayan medya yöneticilerinin gazetecilik dersinden alacakları not sıfırdır.
(4) Balbay günlüklerine burun kıvıran ya da haberi kerhen, yasak savarcasına gören gazete yöneticilerinin notu da kırıktır.
(5) Gazeteci milletini de bağlar hukuk. Ama hukukçu değildir gazeteci! Bazen kamu yararı öylesine ağır basabilir ki, bedelini ödemeyi göze alır ve yürüyüp gider gazeteci, eğer gerçekten gazeteciyse...
(6) Ulusal çıkarlar, ulusal güvenlik... Ve gazetecilik, basın özgürlüğü... Avrupa’sı da, Amerika’sı da dahil bizim mesleğin hiç bitmeyen tartışma konusudur bu. Devletler ve hükümetler, bu klişelerin arkasına sığınıp bizim mesleğin kolunu kanadını kırmaya çalışırlar. Bazen başarılı, bazen başarısız olurlar.
(7) Bu bakımdan Türkiye’de ise siyasal iktidarların başarı oranı çok yüksektir. ‘Devletin âli menfaatleri’ dendi mi, bizde akan sular sular durur. Türkiye’de özellikle asker kaynaklı baskı ve ricalar, basın özgürlüğünün alanını fazlasıyla daraltır.
(8) Oysa neyin haber, neyin haber olmadığına karar verecek olan gazetecilerdir; ne iktidar sahipleridir, ne büyük paşalardır, ne de patronlardır.
(9) Mustafa Balbay günlüklerinin içeriği, bir gazetecinin, bir gazete başyazarının ne yapmaması,(veya bir gazetenin ne olmaması) gerektiği konusunda çarpıcı örneklerle doludur.
(9) Bu örnekler, gazeteciyle haber kaynakları arasındaki olağan ilişkinin ne kadar aşıldığını sergiliyor. Bu örnekler, darbe tertipleri konusunda ‘askere hizmet arzı‘nın hüzünlü ipuçlarını veriyor. Bu örnekler, ne yazık ki, darbe tertiplerinde taraf olmanın çizgilerini de taşıyor.
(10) Gazetecilik nedir diye sorduğunuz vakit, gerçek bir gazeteciden ancak, “Balbay günlüklerinde okuduklarınız gazetecilik değildir” diye yanıt alırsınız.
(11) Darbeye teşebbüs suçlamasına muhatap olanları, ‘basın özgürlüğü’ne sokarak savunmaya kalkışmak ise bir başka yanlıştır, talihsizliktir.
(12) Tayyip Erdoğan iktidarı Türkiye’de ‘sivil darbe’ kotarıyor, buna karşı ‘askeri darbe’ meşru ve haklıdır diyenleri biliyorum. Onlara karşı yıllardır elimden geldiğince demokrasi mücadelesi veriyorum. Bu yazı bu gibiler için değil.
(13) Bu yazı daha çok kafası karışıklar için; laiklik ve demokrasiden yanayım derken darbeseverlik çizgisine düşenler için...
Cumhuriyet gazetesindeki selefim ve gazetecilikte benim elimi tutanlardan biri olan Genel Yayın Müdürü rahmetli Oktay Kurtböke‘nin böyleleri için sempatik bir deyimi vardı:
Safoşlar!
Balbay günlükleri inşallah böylelerinin ayılmasına, uyanmasına yol açar.


İlgili haberler

Sabah'ta ‘otosansür’ tartışması

Hıncal Uluç kime 'muhbir' dedi