Kültür-Sanat

Harem-selamlık homoseksüelliği artırıyor

Ece Vahapoğlu “Öteki” adlı kitabında kutuplaşma konusunu iki kadının hikâyesi çerçevesinde anlatıyor.

25 Ekim 2009 03:00

Gazetecilik, sunuculuk ve köşe yazarlığı yapan Ece Vahapoğlu yazdığı romanı için tesettürlü kadınları incelediğini, hatta türban takıp sokaklarda gezdiğini anlatıyor.Vahapoğlu  yerli Sex and the City karakteri gibi. Ece Vahapoğlu “Öteki” adlı kitabında son yıllarda en çok konuştuğumuz kutuplaşma konusunu iki kadının hikâyesi çerçevesinde anlatıyor.

Şimdiye kadar kitap üzerine söylenenler lezbiyenlik konusuna odaklandı. Kitapta lezbiyenlik kokusu var, o kadar. Tarikatlar da var, muhafazakâr kesimin marka merakı da, örtülü cinsellik de var.Gazete Vatan Ece Vahapoğlu’yla kitabını konuştu.

Bu kitabı yazmadan önce başı örtülü bir arkadaşın oldu mu? Arkadaş derken evine gidip geldiğin, birlikte sosyalleştiğin demek istiyorum.

Hayır, hiç başı kapalı samimi olduğum bir tanıdığım yoktu.

Neden röportaj değil de roman? Söyleşi yapmayı düşünmedin mi bu konuda?

Röportajı yıllardır yapıyorum. İş gibi geliyor. Roman yazmak ruhumu daha mutlu etti. Köşemde yazamadıklarımı ve içimde biriktirdiklerimi en rahat roman yoluyla aktarabilirmişim, onu fark ettim. Ve eğlenceli de bir kitap çıktı ortaya.

Neden “Öteki” dedin... Kitap aynı zamanda aslında ‘öteki’ ayrımına karşı da durma amacıyla kaleme alınmadı mı?

Aynen; kitap “ötekileştirmeye” karşı... “Öteki” kelimesi, romanın konusu zihnime düştüğü an belliydi zaten. Planlamadım, ama ters kroşe hareketi oldu. Bekleneni vermedim; ama sarsarak doğrusunu gösterdim.

Hasan Doğan’ın eşi bana ilham verdi

Öteki demek aynı zamanda ötekileştirmiyor mu?

İroni de burada zaten... Okuyucu düşünsün istedim. “Öteki” dediğimiz kim? Kim kime göre öteki? Öyle çok boyutlu bir kelime ki bu, benim zihnime düştüğü için şanslı hissediyorum.

Bu konuyla ilgili bir kitap yazmaya nasıl karar verdin?

Daha önce yayınlanmış üç kişisel gelişim kitabım vardı. Bir yandan gazetecilik ve köşe yazarlığı sürerken beynimde çok bilgi depolanmış. Bir vatandaş olarak da ülkemin sorunlarına hassasım. Öğrenmek ve bildiklerini paylaşmak heyecan verici. Yurt dışında yayınlanmak üzere Türkiye hakkında bir kitap yazmak istiyordum. Bir gün Hırvatistan-Türkiye futbol maçını seyrederken rahmetli Hasan Doğan’ın gole sevinen türbanlı eşini ekranda gördüm. Tüm dünyanın izlediği bir maçta “Türk kadını böyle mi yansıyor?” diye ön yargılı düşüncelerdeyken maç spikerinin, “Nasıl da güzel seviniyor?” yorumu üzerine durdum. Aynı kareye iki farklı yorum. “Acaba çok mu ön yargılıyız?” diye düşündüm. Türkiye’de iki farklı kadın mı var yoksa aynılar mı? O an iki genç kadın canlandı gözümde; biri başı açık, biri kapalı. Bu kadar! Ertesi gün evime kapandım; aylar sonra masamdan kalktım.

Sen nasıl büyütüldün? Baban “Kızım kapan” dese nasıl bir hayatın olurdu?

Modern bir ailede, ancak oldukça otoriter bir babayla büyüdüm. Babam dindar değildir. Asker de değildir. İş adamıdır. Fakat en muhafazakâr babadan daha sert kurallarla büyüttü beni ve kız kardeşimi. Okul arkadaşlarım, eğer erkekse evi arayıp ödev soramazdı. Okuldan hemen eve dönmek zorundaydım. Tiyatro kursuna katılmak istedim, izin vermedi. Ama ben ne yaptım? Gizli gizli bir sene tiyatro kursuna gittim, sonunda da başrolde oynadım. Babam eskiden sertti ama ben yine istediğimi yapıyordum. Babam her şeyimi engelleyebilir, ama giyimime asla karışamaz. Ha, arada bir dekolte giydiğimde “Kapat onu” derdi ama zaten kendisi tesettüre karşı.

Sevgilim ‘kapan’ derse kapanmam, ayrılırım

Sevgilin kapanmanı istese ne yaparsın?


Kapanmam. Sevgilisi olmayı bırakırım. Aynı hayat görüşünde değilmişiz demek ki...

Kitap için hazırlanırken neler yaptın?

Önce modern kız Esin’in yaşamını yazdım, türbanlı Kübra’yı yazmak için ise çok fazla okudum. Kitabı yazma sürecinde sırf bu konular üzerine 30 kitap okudum. Kuran-ı Kerim’i inceledim. Daha sonra türbanlı arkadaşlar edindim. Her gördüğüm kapalı kadına yaklaştım, sohbet ettim. Her eğitim seviyesinden kadınla konuştum. Radikal İslamcı arkadaşlarımla buluştum; onlarla gezdim. Yazmaktan ziyade araştırma yapmak da zevkliydi.

Bir seyahatimizde benimle paylaşmıştın, aslına bakarsan tesettüre girip sokaklarda dolaşan ilk gazeteci Ayşe Arman değil, senmişsin!

İşin sadece görselliğiyle değil, derinliğiyle de ilgilendim. Empati kurmaya çalıştım. Bazı anlar kendimi gerçekten Kübra gibi hissettim. Bazen sanki Kübra diye narin bir kız varmış gibi geliyor. Ayşe Arman mevzusuna gelince gazetede ilk gördüğümde şok oldum. Kitabımın artık baskıya gittiği günlerdi.

Tesettürlü turların nasıl geçti? Sen neler öğrendin?

Evde ayna karşısında sürekli kayan bir kumaşı başınıza oturtmaya çalışmak kolay değilmiş. Bonesine kadar takmama rağmen istediğim şekli veremedim. Pantolon üzeri tunikle tamamen kapandım. Arabama binerken komşular görmesin diye hızlı hareket ettim. Etiler’de arabanın içindeyken sanki tüm araçlardakiler bana bakıyormuş gibi geldi. Gerginliğim geçince halime gülmeye başladım. Park edip arabadan çıkmadan önce birkaç derin nefes aldım; sonra kendimi sokaklara bıraktım. İlk yarım saat yanaklarımın kızardığını hissettim. Başım öne eğik yürüdüm. Gözlerimle karşılaşan bir çift göz beni tanıyacak diye korktum. Hava sıcakken baş örtüsü ve uzun kolluyla dolaşmak hiç de kolay değil. Bir de boynumun sıkıca kapalı olması rahat değil.

Esin’i kendime benzettim

Kitabının ana karakteri Esin sana çok benzemiyor mu?


Evet, çok benziyor. Yazarlar genelde ilk romanlarına kendilerinden çok izler taşırlar. Modern bir genç kadını yazmak için kendi hayatımı ve karakterimi uygun buldum. Bazı detayları yazarken çok da eğlendim. En büyük fark, Esin yakışıklı bir adamla evli... Ben bekarım.

Kapalı kesim kitabı çok beğendi devamını da yazacağım

Kitap okuyucudan çok iyi tepki aldı. Kitabın web sitesi www.oteki.com.tr’ye mesajlar yağıyor. Beni anlamışlar, kitabı çözmüşler. Hatta devamını isteyen çok. Seneye devamını yazacağım gibi... Risk almayı seven cesur biriyim. Hayal dünyam da çok geniş. Eleştirilere hazırdım ama beklediğimden daha az olumsuz tepki geldi. Kapalı kesimin romanı çok beğenerek ruhlarını yansıttığını söylemesi benim için büyük bir tatmin.

Tarikatlara sızdım, tekkede zikre katılıp kendimden geçtim

Tarikatlarla temas kurduğunu söylüyorsun. Kimler sana yardımcı oldu?


Tarikat sahnelerini yazmak için eski radikal İslamcı dostlarımı aradım. Erkeklerin arasında tek kadın olarak belli yerleri bana gezdirdiler. İçeriye girip zikirleri seyretmem için de türbanlı kız arkadaşlarımdan rica ettim. Beraberce gittik; başımı kapattım ve izledim. Aşırı şeylerin yapıldığı yerler değil. “Tarikat” kelimesi ürkütücü, yoksa çoğu huzur yuvası. Bir başka tekkede de kendimden geçip zikre katıldım.

Öteki dediğin kesimin kadınlarıyla benzeyen benzemeyen yönleriniz...

Kadın, her yerde kadın. Bakımına önem verir. Erkeğine seksi görünmek ister. Erkeğini kıskanır. Tek fark, kapalı kesimin kadınları sadece evlerinde açık; dişiliklerini sadece kocasına gösteriyorlar. İkili bir yaşam sürüyorlar.

Tesettürlü kesimin zenginlerinin marka tutkusunu yakından gözlemlemişsin, nedir izlenimlerin?

Kübra’nın ailesi son dönemde zengin olmuş Anadolulu bir aile... Şirketleri büyümüş. İstanbul’da lüks bir villada yaşıyorlar. Marka tutkusu had safhada. Evlerindeki mobilyalardan üzerlerindeki kıyafetlere, otomobillerinden cep telefonlarına... Evler çok şaşaalı, kendilerini gösterebilecekleri tek mekan orası. Gece kulübüne gidip şampanya açtıramayacaklarına göre...

Sosyalleşmek için otelin bir katını kapatıp kına gecesi yapıyorlar, Umre’ye gidiyorlar

İran’a gitmişsin. İran’daki kadınlar hayatın içinde. Bizde ise daha kapalı. Bunu sen de gözlemledin mi?


İran İslam Cumhuriyeti’nde kadınlar Şeriat Kanunu’na göre kapalı. Yani hepsi kendi iradesiyle kapanmamış. Türkiye ortalamasından çok daha eğitimliler. Haklarını savunuyorlar. Söyleşi yaptığım kızlarla konuştuklarımı burada en yakın arkadaşımla konuşamam. Tabuları yok.

Kitabını okumadan önce lezbiyenlik konusu sanki ana konu gibi bir izlenimim vardı, oysa kitabında çok detay yok. Lezbiyen ilişkiye değmek kitaba hazırlandığın süreçte karşına çıkan bir şey miydi?

O kelimeyi hiç kullanmadım. Fakat iki kızın sıra dışı dostluklarını ve zamanla oluşan sevgi bağlarını anlatıyorum. Okuyanlar görüyor ki mesaj bambaşka. Bazı İslam ülkelerinde homoseksüellerin sayısının arttığına dair raporlar okumuştum. Bu bilgiyi çarpıcı bir hikayeyle dolaylı olarak kamuoyuna sunmak istedim.

Sosyalleşmek sence öteki dediğin kesim için ne anlam ifade ediyor?

Evde yapılan doğum günü partileri, otellerin bir katı kapatılarak yapılan kına geceleri, gençlerin bir kafeye gidip oturmaları, Umre seyahatleri... Modern kesimdeki gibi arkadaş grupları olarak tatile pek gitmiyorlar. İçkili restoran veya gece kulübüne gidip eğlenmiyorlar.

Kitabım Köşk’te okunuyor

Cumhurbaşkanımıza imzalı kitabımı, Kayseri’de sunuculuğunu yaptığım bir törende takdim ettim. Hanımefendi de zaten kitabımı duymuş ve merak ediyormuş. Kendilerine de imzalı gönderdim. Tahmin ediyorum şu sıralar Köşk’te okunuyor. Bundan da büyük mutluluk duyuyorum.

Erkekler ”Türbanlı kadınların orgazm olmadıkları bir şehir efsanesidir“ diyor

Kadın erkek ilişkileri boyutunda yaşananlar hangi noktalarda ayrılıyor? Kadınlar nasıl bir değişim içinde?


Aldatma her kesimde olabiliyor. Modern adam metres tutarak yapıyor. Dindar adam imam nikahına sığınarak yapıyor. Muhafazakâr kesimde evlenmemiş çiftler arasında daha az cinsellik yaşanıyor. Ama bekareti bozulmuş kapalı bir kız düğününden önce kliniğe gidip kızlık zarını diktirebiliyor. Detayını kitapta anlattım. Sevişmeler konusunda emin olamadım tabii ki... Ancak muhafazakâr erkekler kadınlarını koruyarak “Modernler ne yapıyorsa bizim karılarımız da yapıyor” diyor. Hatta “Türbanlı kadınların orgazm olmadıkları bir şehir efsanesidir” diyecek kadar ileriye götürenler oldu.

Evinde tesettürlü eşi olup da modern bir kadınla sevgili hayatı yaşayan erkeklerin olması, o kesimin kadınlarınca nasıl yorumlanıyor?

Hiçbir kadın üzerine gül koklansın istemez. Sevgiliyi öğrenince şartlara göre ya bilmezden gelir ya da boşanmaya kalkar. Acıdır ki tesettürlü eşlerini eve tıkıp dışarıda başka hayatlar süren erkekler var.

Cinsel hayat üzerine konuşulmaması ya da deneyimin olmaması ne gibi farklar doğuruyor?

Kitap için görüştüğüm psikologlar, evlense bile gerdeğe girmeyen kızların olduğu gerçek vakaları anlattılar. Bence en büyük sorun, harem-selamlık yaşamdan kaynaklanıyor. Hormonların en deli çağında kıza erkek, erkeğe kız yasak. Ne yapsınlar? Homoseksüellik oranı artıyor.

Kitabındaki dini bilgiler için otoritelerle görüştün mü?

Diyanet İşleri’nin ne kadar profesyonel çalıştığını bu kitapla anladım. İlahiyat profesörleri ile görüştüm. E-mail attım, cevap aldım. Telefonda cinsellikle ilgili haram konularını bile sordum.