Gazetecilik, sunuculuk ve köşe yazarlığı yapan Ece Vahapoğlu yazdığı romanı için tesettürlü kadınları incelediğini, hatta türban takıp sokaklarda gezdiğini
anlatıyor.Vahapoğlu yerli Sex and the City karakteri gibi. Ece Vahapoğlu “Öteki” adlı kitabında son
yıllarda en çok konuştuğumuz kutuplaşma konusunu iki kadının hikâyesi
çerçevesinde anlatıyor.
Şimdiye kadar kitap üzerine söylenenler
lezbiyenlik konusuna odaklandı. Kitapta lezbiyenlik kokusu var, o
kadar. Tarikatlar da var, muhafazakâr kesimin marka merakı da, örtülü
cinsellik de var.Gazete Vatan Ece Vahapoğlu’yla kitabını
konuştu.
Bu kitabı yazmadan önce başı örtülü bir arkadaşın
oldu mu? Arkadaş derken evine gidip geldiğin, birlikte sosyalleştiğin
demek istiyorum.
Hayır, hiç başı kapalı samimi olduğum bir tanıdığım yoktu.
Neden röportaj değil de roman? Söyleşi yapmayı düşünmedin mi bu konuda?
Röportajı
yıllardır yapıyorum. İş gibi geliyor. Roman yazmak ruhumu daha mutlu
etti. Köşemde yazamadıklarımı ve içimde biriktirdiklerimi en rahat
roman yoluyla aktarabilirmişim, onu fark ettim. Ve eğlenceli de bir
kitap çıktı ortaya.
Neden “Öteki” dedin... Kitap aynı zamanda aslında ‘öteki’ ayrımına karşı da durma amacıyla kaleme alınmadı mı?
Aynen;
kitap “ötekileştirmeye” karşı... “Öteki” kelimesi, romanın konusu
zihnime düştüğü an belliydi zaten. Planlamadım, ama ters kroşe hareketi
oldu. Bekleneni vermedim; ama sarsarak doğrusunu gösterdim.
Hasan Doğan’ın eşi bana ilham verdi
Öteki demek aynı zamanda ötekileştirmiyor mu?
İroni
de burada zaten... Okuyucu düşünsün istedim. “Öteki” dediğimiz kim? Kim
kime göre öteki? Öyle çok boyutlu bir kelime ki bu, benim zihnime
düştüğü için şanslı hissediyorum.
Bu konuyla ilgili bir kitap yazmaya nasıl karar verdin?
Daha
önce yayınlanmış üç kişisel gelişim kitabım vardı. Bir yandan
gazetecilik ve köşe yazarlığı sürerken beynimde çok bilgi depolanmış.
Bir vatandaş olarak da ülkemin sorunlarına hassasım. Öğrenmek ve
bildiklerini paylaşmak heyecan verici. Yurt dışında yayınlanmak üzere
Türkiye hakkında bir kitap yazmak istiyordum. Bir gün
Hırvatistan-Türkiye futbol maçını seyrederken rahmetli Hasan Doğan’ın
gole sevinen türbanlı eşini ekranda gördüm. Tüm dünyanın izlediği bir
maçta “Türk kadını böyle mi yansıyor?” diye ön yargılı düşüncelerdeyken
maç spikerinin, “Nasıl da güzel seviniyor?” yorumu üzerine durdum. Aynı
kareye iki farklı yorum. “Acaba çok mu ön yargılıyız?” diye düşündüm.
Türkiye’de iki farklı kadın mı var yoksa aynılar mı? O an iki genç
kadın canlandı gözümde; biri başı açık, biri kapalı. Bu kadar! Ertesi
gün evime kapandım; aylar sonra masamdan kalktım.
Sen nasıl büyütüldün? Baban “Kızım kapan” dese nasıl bir hayatın olurdu?
Modern
bir ailede, ancak oldukça otoriter bir babayla büyüdüm. Babam dindar
değildir. Asker de değildir. İş adamıdır. Fakat en muhafazakâr babadan
daha sert kurallarla büyüttü beni ve kız kardeşimi. Okul arkadaşlarım,
eğer erkekse evi arayıp ödev soramazdı. Okuldan hemen eve dönmek
zorundaydım. Tiyatro kursuna katılmak istedim, izin vermedi. Ama ben ne
yaptım? Gizli gizli bir sene tiyatro kursuna gittim, sonunda da
başrolde oynadım. Babam eskiden sertti ama ben yine istediğimi
yapıyordum. Babam her şeyimi engelleyebilir, ama giyimime asla
karışamaz. Ha, arada bir dekolte giydiğimde “Kapat onu” derdi ama zaten
kendisi tesettüre karşı.
Sevgilim ‘kapan’ derse kapanmam, ayrılırım
Sevgilin kapanmanı istese ne yaparsın?
Kapanmam. Sevgilisi olmayı bırakırım. Aynı hayat görüşünde değilmişiz demek ki...
Kitap için hazırlanırken neler yaptın?
Önce
modern kız Esin’in yaşamını yazdım, türbanlı Kübra’yı yazmak için ise
çok fazla okudum. Kitabı yazma sürecinde sırf bu konular üzerine 30
kitap okudum. Kuran-ı Kerim’i inceledim. Daha sonra türbanlı arkadaşlar
edindim. Her gördüğüm kapalı kadına yaklaştım, sohbet ettim. Her eğitim
seviyesinden kadınla konuştum. Radikal İslamcı arkadaşlarımla buluştum;
onlarla gezdim. Yazmaktan ziyade araştırma yapmak da zevkliydi.
Bir
seyahatimizde benimle paylaşmıştın, aslına bakarsan tesettüre girip
sokaklarda dolaşan ilk gazeteci Ayşe Arman değil, senmişsin!
İşin
sadece görselliğiyle değil, derinliğiyle de ilgilendim. Empati kurmaya
çalıştım. Bazı anlar kendimi gerçekten Kübra gibi hissettim. Bazen
sanki Kübra diye narin bir kız varmış gibi geliyor. Ayşe Arman
mevzusuna gelince gazetede ilk gördüğümde şok oldum. Kitabımın artık
baskıya gittiği günlerdi.
Tesettürlü turların nasıl geçti? Sen neler öğrendin?
Evde
ayna karşısında sürekli kayan bir kumaşı başınıza oturtmaya çalışmak
kolay değilmiş. Bonesine kadar takmama rağmen istediğim şekli
veremedim. Pantolon üzeri tunikle tamamen kapandım. Arabama binerken
komşular görmesin diye hızlı hareket ettim. Etiler’de arabanın
içindeyken sanki tüm araçlardakiler bana bakıyormuş gibi geldi.
Gerginliğim geçince halime gülmeye başladım. Park edip arabadan
çıkmadan önce birkaç derin nefes aldım; sonra kendimi sokaklara
bıraktım. İlk yarım saat yanaklarımın kızardığını hissettim. Başım öne
eğik yürüdüm. Gözlerimle karşılaşan bir çift göz beni tanıyacak diye
korktum. Hava sıcakken baş örtüsü ve uzun kolluyla dolaşmak hiç de
kolay değil. Bir de boynumun sıkıca kapalı olması rahat değil.
Esin’i kendime benzettim
Kitabının ana karakteri Esin sana çok benzemiyor mu?
Evet,
çok benziyor. Yazarlar genelde ilk romanlarına kendilerinden çok izler
taşırlar. Modern bir genç kadını yazmak için kendi hayatımı ve
karakterimi uygun buldum. Bazı detayları yazarken çok da eğlendim. En
büyük fark, Esin yakışıklı bir adamla evli... Ben bekarım.
Kapalı kesim kitabı çok beğendi devamını da yazacağım
Kitap
okuyucudan çok iyi tepki aldı. Kitabın web sitesi www.oteki.com.tr’ye
mesajlar yağıyor. Beni anlamışlar, kitabı çözmüşler. Hatta devamını
isteyen çok. Seneye devamını yazacağım gibi... Risk almayı seven cesur
biriyim. Hayal dünyam da çok geniş. Eleştirilere hazırdım ama
beklediğimden daha az olumsuz tepki geldi. Kapalı kesimin romanı çok
beğenerek ruhlarını yansıttığını söylemesi benim için büyük bir tatmin.
Tarikatlara sızdım, tekkede zikre katılıp kendimden geçtim
Tarikatlarla temas kurduğunu söylüyorsun. Kimler sana yardımcı oldu?
Tarikat
sahnelerini yazmak için eski radikal İslamcı dostlarımı aradım.
Erkeklerin arasında tek kadın olarak belli yerleri bana gezdirdiler.
İçeriye girip zikirleri seyretmem için de türbanlı kız arkadaşlarımdan
rica ettim. Beraberce gittik; başımı kapattım ve izledim. Aşırı
şeylerin yapıldığı yerler değil. “Tarikat” kelimesi ürkütücü, yoksa
çoğu huzur yuvası. Bir başka tekkede de kendimden geçip zikre katıldım.
Öteki dediğin kesimin kadınlarıyla benzeyen benzemeyen yönleriniz...
Kadın,
her yerde kadın. Bakımına önem verir. Erkeğine seksi görünmek ister.
Erkeğini kıskanır. Tek fark, kapalı kesimin kadınları sadece evlerinde
açık; dişiliklerini sadece kocasına gösteriyorlar. İkili bir yaşam
sürüyorlar.
Tesettürlü kesimin zenginlerinin marka tutkusunu yakından gözlemlemişsin, nedir izlenimlerin?
Kübra’nın
ailesi son dönemde zengin olmuş Anadolulu bir aile... Şirketleri
büyümüş. İstanbul’da lüks bir villada yaşıyorlar. Marka tutkusu had
safhada. Evlerindeki mobilyalardan üzerlerindeki kıyafetlere,
otomobillerinden cep telefonlarına... Evler çok şaşaalı, kendilerini
gösterebilecekleri tek mekan orası. Gece kulübüne gidip şampanya
açtıramayacaklarına göre...
Sosyalleşmek için otelin bir katını kapatıp kına gecesi yapıyorlar, Umre’ye gidiyorlar
İran’a gitmişsin. İran’daki kadınlar hayatın içinde. Bizde ise daha kapalı. Bunu sen de gözlemledin mi?
İran
İslam Cumhuriyeti’nde kadınlar Şeriat Kanunu’na göre kapalı. Yani hepsi
kendi iradesiyle kapanmamış. Türkiye ortalamasından çok daha
eğitimliler. Haklarını savunuyorlar. Söyleşi yaptığım kızlarla
konuştuklarımı burada en yakın arkadaşımla konuşamam. Tabuları yok.
Kitabını
okumadan önce lezbiyenlik konusu sanki ana konu gibi bir izlenimim
vardı, oysa kitabında çok detay yok. Lezbiyen ilişkiye değmek kitaba
hazırlandığın süreçte karşına çıkan bir şey miydi?
O
kelimeyi hiç kullanmadım. Fakat iki kızın sıra dışı dostluklarını ve
zamanla oluşan sevgi bağlarını anlatıyorum. Okuyanlar görüyor ki mesaj
bambaşka. Bazı İslam ülkelerinde homoseksüellerin sayısının arttığına
dair raporlar okumuştum. Bu bilgiyi çarpıcı bir hikayeyle dolaylı
olarak kamuoyuna sunmak istedim.
Sosyalleşmek sence öteki dediğin kesim için ne anlam ifade ediyor?
Evde
yapılan doğum günü partileri, otellerin bir katı kapatılarak yapılan
kına geceleri, gençlerin bir kafeye gidip oturmaları, Umre
seyahatleri... Modern kesimdeki gibi arkadaş grupları olarak tatile pek
gitmiyorlar. İçkili restoran veya gece kulübüne gidip eğlenmiyorlar.
Kitabım Köşk’te okunuyor
Cumhurbaşkanımıza
imzalı kitabımı, Kayseri’de sunuculuğunu yaptığım bir törende takdim
ettim. Hanımefendi de zaten kitabımı duymuş ve merak ediyormuş.
Kendilerine de imzalı gönderdim. Tahmin ediyorum şu sıralar Köşk’te
okunuyor. Bundan da büyük mutluluk duyuyorum.
Erkekler ”Türbanlı kadınların orgazm olmadıkları bir şehir efsanesidir“ diyor
Kadın erkek ilişkileri boyutunda yaşananlar hangi noktalarda ayrılıyor? Kadınlar nasıl bir değişim içinde?
Aldatma
her kesimde olabiliyor. Modern adam metres tutarak yapıyor. Dindar adam
imam nikahına sığınarak yapıyor. Muhafazakâr kesimde evlenmemiş çiftler
arasında daha az cinsellik yaşanıyor. Ama bekareti bozulmuş kapalı bir
kız düğününden önce kliniğe gidip kızlık zarını diktirebiliyor.
Detayını kitapta anlattım. Sevişmeler konusunda emin olamadım tabii
ki... Ancak muhafazakâr erkekler kadınlarını koruyarak “Modernler ne
yapıyorsa bizim karılarımız da yapıyor” diyor. Hatta “Türbanlı
kadınların orgazm olmadıkları bir şehir efsanesidir” diyecek kadar
ileriye götürenler oldu.
Evinde tesettürlü eşi olup da modern
bir kadınla sevgili hayatı yaşayan erkeklerin olması, o kesimin
kadınlarınca nasıl yorumlanıyor?
Hiçbir kadın üzerine gül
koklansın istemez. Sevgiliyi öğrenince şartlara göre ya bilmezden gelir
ya da boşanmaya kalkar. Acıdır ki tesettürlü eşlerini eve tıkıp
dışarıda başka hayatlar süren erkekler var.
Cinsel hayat üzerine konuşulmaması ya da deneyimin olmaması ne gibi farklar doğuruyor?
Kitap
için görüştüğüm psikologlar, evlense bile gerdeğe girmeyen kızların
olduğu gerçek vakaları anlattılar. Bence en büyük sorun, harem-selamlık
yaşamdan kaynaklanıyor. Hormonların en deli çağında kıza erkek, erkeğe
kız yasak. Ne yapsınlar? Homoseksüellik oranı artıyor.
Kitabındaki dini bilgiler için otoritelerle görüştün mü?
Diyanet
İşleri’nin ne kadar profesyonel çalıştığını bu kitapla anladım.
İlahiyat profesörleri ile görüştüm. E-mail attım, cevap aldım.
Telefonda cinsellikle ilgili haram konularını bile sordum.