Ekonomi

Halkın borcu artsa da ödediği faiz azalıyor

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, vatandaşın 2009 yılında ödediği faizin, harcanabilir gelirine oranının yüzde 5 olduğunu söyledi.

04 Aralık 2011 02:00

T24 - Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, vatandaşın 2009 yılında ödediği faizin, harcanabilir gelirine oranının yüzde 5 olduğunu belirterek, “Bu yıl ise yüzde 4’ler civarında. Her ne kadar vatandaşın borcu artsa da ödediği faiz hane halkı geliriyle kıyaslandığında faiz yükü azalıyor” dedi.


Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2009 yılında hane halkının ödediği faizin, hane halkının harcanabilir geliriyle karşılaştırıldığında yüzde 5’in üzerinde olduğuna dikkat çekerek, “Bu yıl yüzde 4’ler civarında. Her ne kadar vatandaşın borcu artıyorsa da ödediği faizi hane halkı geliriyle karşılaştırdığınızda yükün artmadığını görüyorsunuz. Hane halkının bilançosunda iyileşmeler söz konusu” dedi. Şimşek, bu arada devletin bilançosunun çok iyi olduğunu, bu yıl Haziran sonu itibariyle devletin net dış borcunun sıfırlandığını vurguladı.



Döviz borcu yok, birikiyor


İstanbul Mali Müşavirler ve Muhasebeciler Derneğinin (İSMMMD) 4’üncü Olağan Genel Kurulu’nda konuşan Şimşek, şunları söyledi: “Genel ekonomiye bakıldığında özel sektörün döviz pozisyon açığı bulunuyor. Hane halkında ise böyle bir durum söz konusu değil. Hane halkının çok büyük bir döviz pozisyon fazlası bulunuyor. Son dönemlerde kurda önemli düzeltme yaşandı. Bunun değişik kesimlere yansımaları söz konusu. Biz vatandaşlarımızın dövizle  borçlanmasının önünü kapattık. Bugün itibariyle tüketici kredileri anlamında, hane halkının borcunun sadece yüzde 1’i döviz cinsinden. Bu çok önemli. Makro ihtiyati tedbir dediğimiz zaman bunu kastediyoruz.”



Cari açık sıkıntılı konu


Türkiye’nin genel olarak resmine bakıldığında ise, sıkıntılı olan bir cari açık konusu bulunduğuna dikkat çeken Şimşek, şöyle devam etti: “Gelişmekte olan ülkelere oranla reel efektif döviz kuru seviyesini, yani 100’ü baz alırsanız şu anda 90’ın altına inmiş durumda. Bunun tabii ki dış dengeye yansımaları olacak. Bunun da ötesinde, özellikle son 3-4 aydır aldığımız tedbirlerle kredi hacmindeki genişlemeye ciddi  sınırlar getirdik. Dolayısıyla bir yandan iç talepte bir normalleşme, bir yumuşama, makul düzeye gelme söz konusu, bir yandan kurdaki düzeltme etkili. Bütün bunları bir araya koyduğunuz zaman, iç talep kaynaklı cari açıkta çok önemli bir daralma başlamış durumda. Bu rakamlar, önümüzdeki senenin başında  çıktığı zaman çok açık bir şekilde görülecek. Bu tabii biraz ekonomide yavaşlamayı beraberinde getirecek.”



Krizde kötümserlik bulaşıcı


Krizde kötümserliğin bulaşıcı olduğunun altını çizen Şimşek şunları kaydetti: “2008 ve 2009 yılında Türkiye hak etmediği kadar daralma sürecine girdi. Küresel krizin çok kötümser bir havayı beraberinde getirmesi nedeniyle birçok vatandaş tüketimini ve yatırımlarını erteledi. Halbuki gördük ki temellerimiz sağlammış. Temellerimiz bu kadar sağlamken, cari açık konusunda da iyileşme sürecine girmişken, tabii temkinli olacağız, ama kötümserliğe de izin vermememiz lazım. Temkinli olmak, stres testi yapmak, hesabı kitabı iyi yapmak, basiretli olmak, ayağını yorganına  göre uzatmak önemli. Türkiye’nin bir ada olmadığının farkındayız. Eğer Avrupa Birliği (AB) evini düzene koymazsa bize de yansıyacak.”



Yüksek borç, büyük risk


Mehmet Şimşek, 2011 yılının başında beklentilerin iyi olduğunu, ancak AB ve özellikle Euro Bölgesi kamu borç krizinin derinleşmesiyle  beraber beklentilerin tekrar olumsuza döndüğünü söyledi. Son bir haftadır piyasalarda iyimser bir hava varsa da aslında temel sorunların hala çözüm beklediğini kaydeden Şimşek şöyle devam etti: “AB’nin 9 Aralık’ta yapacağı zirve büyük  önem taşıyor. Zirve öncesinde yoğun bir çalışma yapıldı. Burada aslında sorun belli, çözüm de belli. Özünde AB geneline, Euro  Bölgesi’ne baktığınızda borç stokunun milli gelire oranı yüzde 90’a çıkmış durumda. AB ve Euro Bölgesi ile ilişkilerimizden dolayı bizim için de önemli bir risk.”