Söyleşi

'Halk Anayasa Mahkemesi ve Danıştay'ı sevmiyor'

A&G Araştırma Şirketi Başkanı Adil Gür’e sorduk; “İktidar, muhalefet, medya, akademisyenler; seçim-totoyu en becerikli hangisi oynuyor?”

05 Nisan 2010 03:00


Selin ONGUN / T24
[email protected]

 
Hükümetin Anayasa değişikliği taslağı, temmuz ayına işaret eden olası referandum, 29 maddelik paketin Meclis’teki akıbetine dair hukuksal ve rakamsal tartışmaların eşliğinde geçen iki haftanın ardından iki temel soru öne çıkmış bulunuyor: Referanduma gidilirse kuvvetle muhtemel sonuç ne olacak? Ve bütün hesapları aynı yerde buluşturan genel seçimin kaderini ne belirleyecek?

 

Son üç seçimin gerçeğe en yakın tahminlerini ortaya koyan anketlere imza atan A&G Araştırma Şirketi Başkanı Adil Gür’e sorduk;İktidar, muhalefet, medya,  akademisyenler; seçim-totoyu en becerikli hangisi oynuyor?”

İsminin önüne “bilen adam” yakıştırması eklendiğinden bu yana medyanın en sık başvurduğu “seçim bilimci”lerden olan Gür, referanduma “genel seçim tatbikatı muamelesi yapanların yanıldığını” söyledi. Muhtemel “halk oylaması”nın sandığa varacağı ayın “gündemine dikkat”  diyen Gür, www.t24.com.tr  için sorularımızı yanıtladı.

Hangi partinin seçmeni daha sadık? Anayasa değişikliği için referandumda oy kullanacak seçmenle ve genel seçimdekinin kriterleri aynı mı, en temel fark nerede?Referandum sonucu AKP için yeni bir “22 Temmuz zaferi” olur mu? Olası bir referandumda “Evet”leri ve “Hayır”ları artıracak karşıt faktörler neler? Adil Gür’e göre referandum hangi şıkta olmayabilir? Seçmen HSYK’nın ya da Anayasa Mahkemesi’nin üye seçimini belirleyen kriterleri ne kadar dikkate alır? Halk yüksek yargı hakkında ne düşünüyor? CHP ve MHP tabanından çıkabilecek “Evet”leri ne belirler? Genel seçimin kaderi neden Meclis dışında?

 

Gür’ün T24’ün yönelttiği sorulara verdiği cevaplar şöyle:

 

‘Türkiye’de sadık seçmen yok’

 

- Hangisinin seçmeni daha sadık; AKP, CHP?

 

Önce, Türkiye’de sadık seçmen yok. Sadık seçmen olsaydı siyasi partiler mezarlığında bu kadar parti olmazdı. Bu soruya verilecek cevap yanıltıcı olabilir.

 

- Neden?

 

Genel seçmen tablolarına baktığımızda her iki seçmenden birinin ideolojik değil ekonomik nedenlerle oy verdiğini görüyoruz. O nedenle ekonomideki ani kırılmalar seçmende büyük dalgalanmalara neden olabilir her zaman. Ama yine seçmen profiline baktığımızda AK Parti’ye oy veren her 100 seçmenin yüzde 40-50 arasındaki kısmının ideolojik, geri kalanın ekonomik nedenlerle oy kullandığını görüyoruz. Başka bir konu, sol seçmen daha sadık görünür. Ama bu sol seçmen neden CHP’yi seçer; sadakatten mi, alternatifsizlikten mi? Diğer yandan CHP’ye oy veren seçmenin önemli kısım ideolojik nedenlerle oy veriyor. Ama araştırmalarda “Oy verdiğiniz partiye ne kadar gönülden oy veriyorsunuz?” sorusunu koyduğunuzda AK Parti seçmeninin daha çok çıkıyor.

 

Referandum ve genel seçimdeki seçmen davranışı aynı değil’

 

- Anayasa değişikliği için referandumda oy kullanacak seçmenle ve genel seçimdekinin kriterleri aynı mıdır?

 

Referandumdaki ve milletvekili seçimindeki seçmen davranışları aynı değildir. Seçmen aynı düşünce ve saiklerle sandığa gitmiyor.

 

- Nasıl bir davranış farkı var?

 

Halk diliyle cevaplayayım; Türkiye’de siyasetçiler ve partiler, sandık zamanı gelene dek seçmeni maalesef adam yerine koymuyorlar. Elimde araştırma verisi yok, ama kişisel olarak referandumlarda “evet” oylarının yüksek çıkmasını şöyle de değerlendiriyorum. Seçmenin bir bölümü adam yerine koyulduğunu, onore edildiğini düşünerek “evet” oyu veriyor. Diğer yandan yakın tarihte yapılan referandumlarda katılım oranlarının genel seçimlere göre daha düşük olduğunu, referandum sonuçları ile takibindeki seçim sonuçlarının hiç örtüşmediğini de görüyoruz. Örneğin 1982 Anayasası’na yüzde 92 oranında “evet” diyen halk bir yıl sonra Anayasa’yı yapanların işaret ettiği partiyi hezimete uğrattı. 1987’de Turgut Özal’ın siyasi yasakların kalkmasıyla ilgili kampanyasına yüzde 49,5 destek veren halk, genel seçimde ise ANAP’a yüzde 36 oy verdi. Tüm bunlardan hareketle baktığımızda referandum sonuçlarıyla genel seçim sonuçlarının uzaktan yakından ilgisi olmadığını görüyoruz.

 

‘Referandum güven oylamasına dönüşürse AKP zorlanır’

 

Yapılacağı konusunda ben emin değilim, ama önümüzdeki günlerde gerçekleşecek referandumun sonucu ile ondan bir iki ay sonra yapılabilecek bir erken seçim ya da bir yıl sonra, zamanındaki bir genel seçim sonuçlarının örtüşmeyeceğini de göreceğiz. İkincisi,  bu referanduma özgü başka bir şey daha var. Referandum  ayının havası, atmosferi çok önemli. Türkiye, referanduma AK Parti’nin yönetim tarzını, icraatını konuşarak giderse, referandum AK Parti’ye yönelik bir güven oylamasına dönüşürse AK Parti zorlanabilir.

 

 

‘Gündem Balyoz’la, Ergenekon’la fokurdarsa, yüzde 50’nin üzerinde evet çıkar’

 

- Referandumun yapılmama olasılığına işaret ettiniz, fakat ondan önce iktidarın zorlanma şıkkını soralım: Temmuz ayındaki referanduma giden süreçte gündem Erzincan’la, Balyoz’la, Ergenekon’la fokurdarsa?

 

Ergenekon, Balyoz, suikast iddiası, ıslak imza, tüm bunlar Türkiye’deki seçmenin yüzde 75-80’inin meselesi değil. Bugün bu konuya yönelik 100 araştırma yapsanız 100’ünde de sonuç aynı çıkar; Türkiye’nin temel meselesi aş, iş, yoksulluk. Ama sorunuzda şu manada bir haklılık payı var; bu tip tartışmalar ülkenin temel meselesinin konuşulmasını engelliyor. Dolayısıyla gündem Erzincan’la, Balyoz’la, Ergenekon’la fokurdarsa, referandumda yüzde 50’nin üzerinde “evet” çıkacaktır.

 

'Halk Anayasa Mahkemesi ve Danıştay'ı sevmiyor'

 

Başka bir şey daha var; yapılan araştırmalar gösteriyor ki halkın yüzde 70’inden daha fazlası “Üniversitede türban serbest bırakılsın” diyor. Bu halkın yüzde 60’ı, “İmam hatip liselerine haksızlık yapılıyor, katsayı uygulaması yanlış” diyor. Bu nedenlerle  halkın çoğunluğu Anayasa Mahkemesi’ni ve Danıştay’ı sevmiyor.  Kaldı ki Anayasa Mahkemesi’ni ve Danıştay’ı sevmeyenlerin hepsi AK Partili değil.

 

- Halkın Anayasa Mahkemesi ya da Danıştay’ı sevmemesi ile ilgili bir araştırma verisi var mı?

 

Hayır, bunu sormadık. Çünkü zaten araştırmalarda gördüğümüz şey belli; Türkiye kutuplaştı. Bu ortamda insanları daha da fazla kutuplaşmaya itebilecek haberlere neden olabilecek araştırmalar yapmak istemiyorum. Yoksa bir araştırmada “Anayasa Mahkemesi’ne, Danıştay’a güveniyor musun,  seviyor musun?” şeklinde sorular koyulurdu.

 

'Aş, iş, yoksulluk konuşulmazsa 'Evet'ler yüzde 50'nin üzerine çıkar'

 

- Ama orduyla ilgili benzer soruları koyuyorsunuz?

 

Biz yılda iki kez kurumlara güveni sorgularız. Orada da yargı var, Meclis var, ordu var. Ama yargıyı böyle sorular ile kutuplaştırmak, bunu tercih etmedik. Referandumun yapılacağı günlerdeki gündeme yönelik sorunuzun cevabını tamamlayacak olursam, şayet Türkiye temel meselelerini konuşmaz, iktidar da kampanyasını bunun üzerine oturtursa, ki öyle yapacaktır, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, GATA, Emine Hanım’ın türbanı böyle bir kampanya ile kuvvetle muhtemel yüzde 50’nin üzerinde “evet” çıkacaktır.

 

 

'Muhalefet işsizliği konuşturmayı başarırsa 'hayır'lar artar'

 

 

- Ya temel meselelerin, işsizlik ve yoksulluğun konuşulduğu bir kampanya yaşanırsa sonuç ne olabilir?

 

Ben bunu hep belirtiyorum; muhalefet bunu başardığı takdirde seçmenin refleksi “Hayır”dan yana ivme kazanacaktır.

 

- Bu ivme, “Hayır”ları yüzde kaça kadar çıkarabilir?

 

Her hâl ve kârda referandumda “Evet” oylarının, AKP'nin son seçimde aldığı oy olan yüzde 38'in altına düşmesi kuvvetle muhtemel görünmüyor.

 

 

‘Referandumun temmuzda olması sonucu etkilemez’

 

 

- Şunu gerçekçi buluyor musunuz; “CHP’ye oy veren kitle Temmuz’da yine yazlıkta olacak. ‘Evet’lerin baskın çıkmasında bu da etkili olacak?”

 

 

Birincisi,  2007 seçimlerinde olduğu gibi yine herkes bulunduğu yerde oy kullanabilir. İkincisi, “CHP’ye oy veren yüksek gelirli, eğitimli seçmen yazlığa gider. AK Parti’ye oy veren daha dar gelirli seçmen kentlerde olur”  yaklaşımını doğru bulmuyorum.  Çünkü Türkiye’de yaz aylarında gariban da memleketine, köyüne gider. Yani Temmuz-yaz dönemi şıkkı, referandum sonucunu etkileyecek oranda bir değişikliğe neden olmaz.

 

 

‘Yüzde 38'in üzerinde 'Evet' AKP'nin başarısı olur'

 

 

- Peki referandum sonucu AKP için yeni bir “22 Temmuz zaferi” olur mu?

                 

Türkiye temel meselelerini konuşmazsa referandumda yüzde 50’lerin üzerinde “evet” oyu çıkar. Bu yüzde 60’ları AK Parti’ye yakın kaynaklar zafer olarak görecekse, 22 Temmuz algısı olur. Ama dikkat edin, zaferi değil algısı diyorum.

 

 

- O halde şöyle soralım; yüzde kaç “evet” oyu,  AKP için başarı olur?

 

Yüzde 38’in üzerindeki “evet”,  AK Parti’nin başarısı olur. Yüzde 45 ile 50 arasında “evet” çıkması AK Parti açısından sıkıntı yaratmaz. Son seçimde yüzde 38,4 oy almış bir parti referandumda bunun üzerine çıkıyorsa, sorun olmaz. “Evet” oylarının yüzde 38’in altına düşmesi de akla, mantığa uygun bir ihtimal değil.

 

‘Muhalefet, hükümet referandum kozunu kullanmasın diye paketi Meclis’ten geçirebilir!’

 

- Ama az önce işaret ettiniz ki referanduma gidilmemesi bir ihtimal?

 

Elbette. Önümüzde Meclis süreci ve referandumla ilgili olarak Yüksek Seçim Kurulu’nun ilan edeceği bir takvim süreci var. Önce soru belli; Meclis’te 330 oy çıkacak mı? Açılım sürecinde olduğu gibi iktidar partisi bunu bir dayatma olarak muhalefet partilerinin önüne getirirse AKP’nin Meclis’teki 336 vekilinin içinde fireler olabilir. Diğer partilerden oy alamadığı takdirde de 330’un altında kalabilir. Bu risk var. Bir ihtimal bu. İkinci ihtimal ise şöyle; paket Meclis’te 330 ile 367 oy arasında bir oyla çıktı ve referandum süreci başladı. YSK, referandumun tarihini ilan etti. Bu süreç

işlerken, başvuru halinde Anayasa Mahkemesi’nden bir iptal kararı gelebilir. Üçüncüsü, komplocu değil ama yine olası bir teori; hükümet referandum kozunu kullanmasın diye muhalefet partilerinin katılımıyla paket Meclis’ten 367’nin üzerinde bir oyla geçer. Diyelim ki Meclis’ten 380 “evet” çıktı, referandum ortadan kalkar. Sonra da Anayasa Mahkemesi’ne giderler.

 

- Sizce bu üçüncü olasılık kuvvetli bir şık mı?

 

İstatistikte yüzde bir bile olsa, bir ihtimal vardır. Ben üç şıkkın da eşit değerde olduğunu düşünüyorum.

 

‘Referandumda evet oyları yüzde 70 bile olsa, gaza gelmeyin’

 

-  “Oy verelim, paket referanduma gerek olmayacak şekilde Meclis’ten geçsin. Anayasa Mahkemesi’ne sonra gideriz” bu şık muhalefeti genel seçimde rahatlatır mı?

 

Ben referandum sonucunun, seçim sonuçlarını etkileyeceğini düşünenlerden değilim. “Evet” oyları yüzde 75 de olsa yüzde 45 de olsa, referandum sonucunun seçim sonuçlarını etkileyeceğini düşünmüyorum. Misal, AK Parti yüzde 65 oy alır, 2007 seçim sonuçları gibi bir hava yaratılır, bu gazla seçime gidilir ama sonu hüsran olabilir. Onun için 25 yıldır bu sektörün içinde olan biri olarak söylüyorum; aman ha gaza gelmeyin. Yüzde 70 “evet” çıksa bile buna güvenip, Türkiye’nin temel meselelerini çözmeden, elbette bunu 3 ay içinde çözmek mümkün değil, 6 milyon işsizin en azından 600 binine iş bulmadan, yoksullaşan insanların hiç değilse bir kısmına yeniden umut aşılamadan seçime giderseniz hata edersiniz.

 

‘Kimse referandumdan, Anayasa Mahkemesi’nden medet ummasın’

 

 

- Anayasa Mahkemesi’ne başvuru şıkkında ne olur; “Halkın iradesine karşı geldiler, AKP’nin oyları fırlayacak” dejavu'su mu?

 

Kısmi etkisi olabilir ama bu seçimin kaderini belirlemez. 22 Temmuz 2007 seçiminden

önce ve sonra hep söyledik; AK Parti 27 Nisan e-muhtırası ya da Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararından dolayı yüzde 46,5 almadı. AK Parti bu sonucu 2007’de insanlar beklentileri ve ekonominin gidişatından memnun olduğu için aldı. Ortada ne 367 kararı ne de e-muhtıra yokken 2007’nin Ocak, Şubat, Mart aylarında yaptığımız araştırmalarda AK Parti’nin oyu zaten yüzde 46 civarındaydı. Onun için çok net söylüyorum; kimse kendini darı ambarında zannetmesin. Bu seçimin kaderini yine ekonomi, yine Türkiye’nin temel meseleleri belirleyecek. Bu meselelerin ucundan tutuyormuş gibi yapma bile kamuoyunda oy artıracak. O yüzden kimse referandumdan, Anayasa Mahkemesi’nden medet ummasın.

 

‘İktidar olsam böyle bir Anayasa değişikliğini halkın önüne getiririm ki Türkiye aylarca temel meselelerini konuşmasın’

 

 

- O halde AKP paketi referanduma götürmek için neden bu kadar ısrarlı?

 

Bunun nedenini anlamak için araştırmacı, ileri görüşlü olmaya gerek yok. Türk halkının “Yoksullaştım” demeye başladığı son iki, üç yıldır süregelen gündeme

bakarsak, cevap zaten ortada. Ben iktidarın yerinde olsam ne pahasına olursa olsun böyle bir Anayasa değişikliğini halkın önüne getiririm.

 

- Neden?

 

Çünkü Türkiye üç, dört ay bununla yatıp kalkacak, temel meselelerini konuşmayacak demek. Açılım sürecinde de aynı şeyi söyledim; elbette Türkiye’nin demokratikleşmesi için atılacak her adım önemli ama bu işler dayatmayla olmaz. Tabii muhalefetin yaptığı gibi katkıda bulunmadan sadece karşı çıkmakla da olmaz.

  

‘Referandumda seçmen iki tür refleksle hareket edecek’

 

- Tam burada iktidar ve muhalefeti bırakıp projeksiyonu vatandaşa çevirsek, paketteki maddelerin vatandaş için sahiden önemi var mı; yani seçmen HSYK’nın ya da Anayasa Mahkemesi’nin üye seçimini belirleyen kriterleri gerçekten dikkate alır mı?

 

Söyledim, yine aynı yere geliyoruz; seçmen “1982 Anayasası değişmesin” demeyecektir. Ama seçmenin asıl meselesi Anayasa değil aş, iş.

 

- Son anda pakete eklenen emeklilere ve memurlara yönelik değişiklikler “Evet”leri artıracak o halde? 

 

Etkileyecek kısım bu olacak.

 

- Bu mantıkla pakette türbanla ilgili bir madde olmaması ya da Kürt sorununun çözümüne yönelik bir madde olmaması da seçmeni ilgilendirmeyecek mi?

 

Referandumda seçmen iki tür refleksle hareket edecek. Seçmenin bir bölümü partisinin tutumuna göre karar verecek.

 

‘Pakete hayır diyecek AKP’li, evet diyecek CHP’li var’

 

- Soru belli; CHP ve MHP tabanından çıkabilecek “Evet”leri ne belirler?

 

Bu referandumda hükümetin getirdiği pakete “Hayır” diyecek AK Partili de, “Evet” diyecek CHP’li de vardır. Genel eğilim partisinin görüşü doğrultusundadır ama seçmen genel olarak ruh haliyle, atmosfere göre karar verecektir. Onun için o günün ruh hali çok önemli.  Gündem imam hatipler, hükümet-yargı çekişmesi, başörtüsü, Ergenekon v.s. olarak şekillenirse özellikle sağ partiler oy veren, Saadet’e, Demokrat Parti’ye, Büyük Birlik Partisi’ne oy verenler arasından  “Evet”ler çoğalacaktır.

 

- İmralı ve BDP yöneticileri “Hayır” dediği halde tabanın “evet”te kalması ihtimal dahilinde midir?

 

Bakın, açılım sürecinde biz bunu yaşadık. DTP’nin yöneticileri “Açılım bitmiştir” dedi. Ama seçmenin yüzde 80’den fazlası süreci desteklemeye devam ediyordu. Bu referandumda hükümetin getirdiği pakete “Hayır” diyecek AK Partili de, “Evet” diyecek CHP’li de vardır. Ama genel eğilimi o günün koşulları ve ruh hali belirleyecek.  Seçmenin bir bölümü ise onore edildiği, kendisine danışıldığı refleksiyle hareket edecek. Ancak Anayasa değişikliğine “Evet” ya da “Hayır” diyen seçmenin yüzde 80-90’nı içeriğini bilmediği bir şeyi oylayacak. Aylarca açılımın içeriğinin ne olduğunu bilmeden konuşup tartıştık, kamplaştık kutuplaştık. Yine aynı süreç olacak.

 

‘Medya bir seçmeni evetçi ya da hayırcı yapmada çok etkili değil’

 

 

- Hemen soralım o zaman; Anayasa değişikliğini “Tam destekçi” medya ile “Yanlışlar var ama” diyen medya seçmenin kararını ne kadar etkileyebilir?

 

Medya bir seçmeni “evetçi” ya da “hayırcı” yapma konusunda çok etkili değil. Fakat medyanın şöyle bir etkinliği var; gündem bu olunca temel meseleler yine konuşulmuyor. Bu da iktidarın işine geliyor. Ben muhalefet partisi lideri olsam Anayasa değişikliğini konuşurken her lafın sonunu işsizliğe, yoksulluğa getiririm.

2008 Ocak ayından itibaren yaptığım araştırmalarda gördüğüm şey aynı; halkın yoksulluk algısında artış var. Hükümet, “Kriz teğet geçti” diyor, halk, “Ciğerimi deldi geçti” diyor. Dünyanın hiçbir yerinde ekonomiye rağmen seçim kazanılmaz. Ama araştırmalar yine gösteriyor ki bunca yoksulluğa, işsizliğe rağmen iktidar ona paralel oy kaybetmiyor. İşte o zaman soruyorsunuz, “Ey Adil Gür bunca yoksulluğa rağmen seçmen neden önemli oranda yer değiştirmiyor?”

 

‘Sadık seçmen ve sadık müşteri kazanmak arasında fark yok’

 

- Doyurucu bir cevap bulabildiniz mi?

 

Türkiye’de ideolojik, mezhepsel, tarihi v.s. farklı nedenlerle kutuplaşan, takım tutar gibi parti tutanlar yok mu;  var. Ama bunların sayısı yüzde 20’yi geçmez. Seçmenin büyük çoğunluğu cebine ve vicdanına bakarak karar veriyor. Ekonomi temel neden dedik. Orada sorun var ama seçmenin hareketlerinde büyük dalgalanma yok, o zaman sorun ne? Buradaki temel konu şu; sadık seçmen kazanmakla sadık müşteri kazanmak arasında fark yok. Seçmen diyor ki, “Yan yana üç dükkân var. Üçü de kötü. Birini seçeceğim, bari kötünün iyisi olsun.”

 

 

Adil Gür’den parti liderlerine strateji  önerileri

 

- Parti liderleri de dese ki “Adil Gür, bize bir slogan, yöntem öner.” AKP ile başlayalım?

 

AK Parti’ye mesajım şu olur; Anayasa değişikliği yapılmasın demiyorum ama AK Parti enerjisini Türkiye’nin temel meseleleri üzerine yoğunlaştırmalı. Vaktini çok dikkatli kullanmalı. Aman ha dikkat, seçmen cezalandırabilir.

- CHP?

Mayıs ayında kongre yapacaklar. Ben oynamıyorum demek yerine oyunu kurmada rol üstlen. Sol geleneğin gerçek tabanı kim; hatırla.

- MHP?

AK Parti’ye kızanların Devlet Bey’in (Bahçeli) çok sert çıkışlarından sahiden ürktüğünü dikkate al.

BDP?

En sadık seçmen benim seçmenim deme, bünyene Türkiye genelinden seçmen eklemek için de politika yap.



‘Referandum ve seçim için toto yapmak için henüz erken’



- İktidar, muhalefet, medya, akademisyenler; seçim-totoyu en becerikli hangisi oynuyor?

Hem referandum, hem de muhtemel bir seçim için toto yapmak için henüz erken. Maçın başlama saatine kadar gişeler açık. Kuponu yatırmak için maç saatini beklemek lazım.

- Bu referandumun sonucu o maçın nesi olur?

Referandumun sonucunun maçın sonucunun belirmeye yönelik olduğunu düşünenler yanılıyor.

- “Referandum değil aslında genel seçim tatbikatı” fikrine karşısınız?

 

Böyle düşünüyorlar, ama yanılıyorlar. Nedenlerini geçmişte yapılan referandum ve seçimleri izah ederek anlatmaya çalıştım.

 

‘AK Parti Anayasa Mahkemesi kararı hesabı yapıyorsa hata eder’

 

- Sizce iktidar referandum sonucunun genel seçim tatbikatı olamayacağının

farkında mıdır?

 

Farkında olduğunu zannetmiyorum. Çünkü bazı hükümet üyelerinin açıklamaları bunu gösteriyor. “Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararı ve 27 Nisan e-muhtırası ile oyumuz yüzde 46,5 oldu. Bizim oyumuz aslında yüzde 38’di” şeklinde bir tutum 29 Mart yerel seçimlerinin sonuçlarını aklamaktır. Şimdi muhtemel bir referandumda yüzde 60 oy, ardından Anayasa Mahkemesi iptal kararı gibi hesaplar yapılırsa hata edilir.

 

‘Seçmenin yüzde 80'inin oyu Meclis'te temsil edilirse yüzde 38 alan bile tek başına iktidar olamaz’

 

- Aslında bütün hesaplar aynı yerde buluşuyor; genel seçimin kaderini ne belirleyecek?

Birinci, ikinci ve üçüncü partiyi tahmin etmek için araştırma yapmaya gerek yok. Ne kadar seçmen Meclis’te temsil edilecek, ne kadarı dışarıda kalacak; seçimin kaderi burada.  2002 seçimlerinde seçmenin yüzde 54’ü Meclis’te temsil edildi. Yüzde 46 Meclis dışında kaldı. Onun için yüzde 34,5’la AK Parti 400 küsur milletvekili çıkardı. 2007 seçimlerinde, BDP’lileri dahil ederek söylüyorum, seçmenin yüzde 88’i Meclis’te temsil edildi. AK Parti yüzde 47 ile iktidar oldu. Önümüzdeki seçimde seçmenin yüzde 80’i Meclis’te temsil edilirse yüzde 38 oy bile tek başına iktidar çıkarmaz. Ama seçmenin oyunun yüzde 35 ya da 40’ı Meclis dışında kalırsa yüzde 31 bile tek başına iktidar çıkarabilir. Onun için biz araştırmacıların işi çok zor. “AK Parti tek başına iktidar olursa işi bırakıp, yurtdışına dil okuluna gideceğim” diye bir iddia koymuştum ama muhalefetin performansına baktıkça düşünüyorum; bana yurtdışı yolları gözüküyor; iktidar mı olmak istemiyorlar anlamıyorum. (Gülüyor)