Kültür-Sanat

Haftanın Sanat Rotası: Bu hafta, üç büyük şehirde hangi sanat etkinlikleri var?

Her hafta cuma günü yayımlanan bu ajandada, o hafta İstanbul, Ankara ve İzmir’de yapılacak sanat etkinlikleri derleniyor

09 Mayıs 2025 07:00

Güncelleme: 09 Mayıs 2025 10:24

Türkiye’nin sanatla dolup taşan şehirlerinden İstanbul, Ankara ve İzmir’de bulunan tiyatro, sergi, atölye gibi etkinlikleri derleyen Haftanın Sanat Rotası, bu hafta otuz üçüncü sayısıyla sizlerle. Bu haftanın derlemesinde birbirinden farklı sergiler ve tiyatro oyunları yer alıyor.

Her hafta cuma günü yayımlanan Haftanın Sanat Rotası'nda bu hafta 10-16 Mayıs tarihlerindeki etkinliklerine yer veriliyor.

İşte İstanbul, Ankara ve İzmir’de sizler için derlediğimiz kültür sanat etkinlikleri:

İstanbul'da bu hafta

-Bir Resmin Bütün Parçaları / Nuri Kuzucan

İzleyiciyi mekânla kurulan görsel ve düşünsel bir diyaloğun içine davet eden sergide sanatçı  herhangi bir yönlendirici anlatı sunmaksızın galerinin bulunduğu, tarihi 19. yüzyıla dayanan yapının kendi varoluşunu ve hafızasını ön plana çıkaran bir deneyim alanı yaratıyor. Mekâna hiyerarşik bir düzen içinde hükmetmek yerine, ona eşit bir unsur olarak yaklaşan sanatçı, izleyicinin algısını sabit ve tekil bir bakış açısından kurtarıyor. 

Resimler duvarlarda salt birer yüzey olarak var olmanın ötesine geçerken serginin bütününe yayılan bir akış içinde birbirleriyle ve çevreleriyle ilişki kuruyor. Boşluk ve doluluk, ışık ve gölge, negatif ve pozitif alan gibi ikilikler, sergide birbirini tamamlayan parçalar hâline gelerek tek bir anlatının sınırlarını aşan, sürekli değişen bir görsel denge kuruyor. Nuri Kuzucan'ın Bir Resmin Bütün Parçaları adlı sergisi 21 Haziran'a kadar sanatseverlerin ziyaretine açık olacak. 

-Kır İğdesi / Mahmut Karatoprak

Sanatçı, bu 50. kişisel sergisinde geçmişten güç bulan kadınların kararlı duruşlarını geleceğe taşıyor. 

Sergide sanatçının doğduğu, ilk gençlik yıllarına kadar yaşadığı Kayseri bağlarının görsel dili olan kır iğdeleri; kendi rengiyle, diliyle sanatçının üretimlerinde kendine özgü bir alan açıyor. Görsel bir hafıza sonucusanatçının bilinçaltına yerleşen bu güzel şifalı bitki hem serginin öznesi hem de sanatsal yaratımının önemli sembollerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. 

2 Temmuz'a kadar ziyarete açık olacak olan serginin küratörlüğünü Serap Atala üstleniyor.

-Bir Nevi İşgal Hali / Gülsün Karamustafa

Kentlerin kuşaklar boyunca inşa edilen kimlik ve karakterlerinin, değişen politikalar karşısındaki kırılganlığını gözler önüne seren sergi BüroSarıgedik'in mekansal sınırlarını aşarak Merdiven Art Space'e de yayılıyor.  Kentsel güç dinamiklerini derinlemesine sorgulayan çok yönlü bir yaklaşım sunan sergide sanatçının yakın dönem kolaj, asamblaj, buluntu nesne, yerleştirme ve video çalışmaları yer alıyor. 

Serginin ana metaforu olan "anahtar", kent anlatısındaki devamlılıkları, kırılmaları ve değişimleri simgeliyor. Sanatçı, İstanbul'un tarihinden ilham alarak şehrin dinamiklerini ve ruhunu zaman içinde gerçekleşen dönüşümler, el değiştirmeler ve göçlerle şekillenen kolektif hafızayı mercek altına alıyor. Sergi, İstanbul'un yakın geçmişinde bir arada yaşayan toplulukların hikâyelerini de gün yüzüne çıkarıyor.

-Ayı

Popov, evlilik hayatı boyunca eşi tarafından sömürüye uğramış ve ikincil bir konumda kalmış bir kadındır. Eşinin ölümünden sonra da bir yas sürecine girmiş, kendini eve kapamış ve başkalarıyla görüşmeyi reddetmiştir. Yedi aylık bu yas süreci Popov’un yaşadığı evliliği ve kadınlık, erkeklik rolleri üzerine yeniden düşünmesini sağlamıştır. Artık eskisi gibi bir kadın olamayacağını anlaması ise; eski eşinin alacaklısı olan Smirnov’un borcunu tahsil etmek üzere Popov’u ziyaret etmesiyle gerçekleşecektir. Smirnov ile Popov arasındaki ısrarlı alacak-verecek tartışması, kadınlık ve erkeklik üzerine bir hesaplaşmaya ve ikisinin de toplumsal cinsiyet rollerini yeniden sorgulayacağı bir tartışmaya dönecektir. Ayı isimli tiyatro oyunu 10 Mayıs Cumartesi günü Kağıthane Sadabad Sahnesi'nde olacak. 

Ankara'da bu hafta

-Cimri

Semaver Kumpanya, Moliere'in ünlü eseri "Cimri” oyununu, Tansu Biçer’in yorumu ve Serkan Keskin’in çok konuşulan “Harpagon” performansıyla 7 sezondur kapalı gişe sahneliyor.

"Dünyadaki insanların en az insan olanı; yeryüzündeki canlıların en katı yüreklisi, pintilerin en pintisidir. Onun sevmesinden kuru, onun okşamasından kısır bir şey olamaz. Vermek öylesine zoruna gider ki, selam bile vermez kimseye, onu bile alır; yalnız alır..."

Böyle betimliyor onu tanıyanlar Cimri'yi... Kimdir bu Cimri? Gerçekten de dedikleri kadar acımasız, katı yürekli, pinti ve kötü müdür? İnsan doğuştan mı böyle olur? Sadece yazılmış bir karakter midir? Etrafımızda var mıdır böyleleri? Nasıl bir şey olurdu böylesi bir insanla yaşamak? 

17. yüzyılda yaşamış Fransız komedya yazarı Moliere'in ünlü eseri Cimri'de belli bir zümreye bakmakla bir genelleştirmeye bakmak arasındaki pencereden birçok insanın ve ailelerin iç ve dış yapısına bakacak, garip rastlantılara tanık olacaksınız.

-Kadınlar, Filler ve Saireler

Büyük bir şehirdeki sıradan bir apartmanda birbirine komşu olan üç kadının trajikomik hikâyesi. Bir tarafta evlilik hazırlıkları yaparken on iki yıllık sevgilisi tarafından terkedilen bir kadının hayata tutunma çabası, diğer tarafta hayatı boyunca başkalarının mutluluğu için kendini ihmal etmiş bir kadının rahmi alınmadan önce son bir gayretle çocuk sahibi olma arzusu, öteki tarafta günübirlik ilişkilerden kurtulmaya çalışırken her sabah dipsiz bir yalnızlığa uyanan başka bir kadının beyaz atlı prensini bulma hayalleri…

Yan yana dairelerde birbirlerinden habersiz benzer dertlerle boğuşan üç yalnız, kentli kadının aileleriyle, arkadaşlarıyla, erkeklerle, hayatla ve dahi kendileriyle baş etme maceralarının tüm karanlığına rağmen eğlenceli hikayesi.

Birbirine tutunmazsa düşecek bu kadınların fillerle ilgisini anlayabilmek için hikâyelerine daha yakından bakmak gerekecek…

-Oidipus Varyasyonları (Korkunun Zerresi)

Meksika yolu sınırında, bir mafya babası yanında koruması ve şoförü ile birlikte vahşice öldürülmüştür. Tekerlekli sandalyesindeki Otto ise haber sonrasında gidip cinayet mahallini görmek ister. Çünkü bu gazete haberi onun aklından anlık bir düşüncenin geçmesine neden olmuş, ancak bu düşüncenin ona hatırlattıklarını sorgulamaktan kendisini bir türlü alamamaktadır. Karısı Jocelyn ile birlikte yaşlarına ve konumlarına aldırış etmeden çöl kenarındaki olay yerine giderler. Buldukları ipuçları; gazetedeki hikayenin sadece boşluklarını doldurmakla kalmaz aynı zamanda korkunun zerresinden bugüne değin taşınan soy lanetini de açığa çıkarır. Aynı trajik sona bir kez daha yakalanacaklarını Jocelyn’in bilmesine rağmen Otto, artık Oidipus’a dönen kimliği ile olayı araştıran dedektiflere, cinayetin bütün ayrıntılarını anlatır ve kaçınılmaz son ile bir kez daha yüzleşir.

-Dönüşüm-Samsa

Franz Kafka'nın sıra dışı romanı DÖNÜŞÜM'den sahneye uyarlanan Gregor SAMSA'nın büyülü yolculuğunu kaçırmayın!
Toplumu ve bireyi Gregor Samsa'nın gözünden izlerken rutinin 'saçma' çarkları arasında ezilen bizlerin ve Gregor Samsa'nın yolculuğu, Franz Kafka'nın hayatıyla iç içe geçiyor. Sadece Dönüşüm'den değil, Şato ve Dava'dan, hatta Kafka'nın kendi hayatından da esintiler bulabileceğimiz bir ortak-oyun ortaya çıkıyor. Kitabı okuyan-okumayan herkesin kendisinden parçalar bulabileceği bir saygı duruşu...

"Gregor Samsa, bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında kendisini yatağına zincirlenmiş bir halde buldu; Gregor için zaman durmuştu! O an bir fısıltı dolaştı kulaklarında: kimin gölge, kimin gerçek olduğuna sadece güneş karar verebilir! İyi yolculuklar Samsa..."

İzmir'de bu hafta

-Majestik

Geçirdiği kalp krizi sonucu hastaneye kaldırılan Hikmet Bey yoğun bakıma girmeden önce kızı Şebnem'e bir vasiyette bulunur. Majestik Tiyatrosunun eski görkemine kavuşup yeniden açılmasını istemektedir. Bunun için de bu tiyatroyu seven ve emeği geçen beş kadına güvenir. Onların el ele verip işbirliği yapmalarını ister. Birbirinden farklı bu beş kadın Majestik Tiyatrosunu yeniden açmak için büyük bir maceraya atılırlar.

-Bir Takım Adalar Şarkılı Masallar Silsilesi

Derler ki BiRTaKıMaDaLaR, yolunu kaybedenlere bir yön olurmuş, hayalini yitirenlere bir umut ve hikâyesi yarım kalanlara bir son. Kim bu adalara gitse, kendi masalını bulurmuş. Ama dönüp geldiğinde, hiçbir şey eskisi gibi olmazmış.  

Masalların büyülü dünyası ve müziğin eşsiz tınıları bu gösteride buluşuyor! İki perde boyunca masallar şarkılarla yankılanacak, kelimeler notalara dönüşecek. Üstelik Seyirci Defteri ve kalemi de hazır.

-Faust

Her şeyi aşmış ve artık öğrenecek hiç bir şeyi kalmadığına inanan Doktor Faust,  Yer yüzündeki sınırlı yaşamın acısından kurtulmak için ruhunu Mephisto'ya, yani  şeytana satar. Mephisto, bunun karşılığında Faust’u bilgi hastalığından kurtaracaktır. 

Oyunda bir cadının hazırladığı iksirle Faust’un gençleşmesi sağlanır. Artık genç ve  yakışıklı bir adam olan Faust, Gretchen adında güzel bir kızla karşılaşıp ona âşık olur. Bu güzel kızın Faust’un tutkusundan kurtulmasının yolu yoktur artık.

Faust Goethe'nin yarattığı şahane bir karakterdi evet ama onun tiyatroya uyarlanması da ancak bu kadar güzel olabilirdi.

Tiyatro sanatçısı Haydar Zorlu Johann Wolfgang von Goethe'nin Dünya edebiyatının köşe taşlarından biri olarak kabul gören eseri Faustu Türkçe, Almanca ve bazen aynı anda iki dilde birden oynamaktadır. Oyunun, orijinal dilindeki prömiyeri 31 Mart 2009 da İstanbul Alman Başkonsolosluğu'nun İmparatorluk Salonunda, Türkçe prömiyeri ise 18 Mart 2010 da Almanya Oberhausen Şehir Tiyatrosu nda yapıldı. Türk Alman kültürel ilişkileri itibariyle tarihsel anlam taşıdığına inandığımız ve tiyatromuz için de bir ilk olan söz konusu etkinlik, olağanüstü ilgi ve beğeni topladı.

-Ben Berlin

Yoksul bir çocukluktan, Almanya’da striptiz kulüplerinde dans etmeye  uzanan bir kendini bulma hikayesi.

 Çocuk Yusuf’tan  genç  Berlin’e  ve sonrasında da isimsiz bir “ ben ” olmaya  uzanan  yolculuk.

Kendine aidiyete giden yolda   Yusuf’un  insana, aileye, doğruya,yanlışa, sınırlara, aşka, dansa,sevgiye, yozlaşmaya ,yalnızlığa, çıplaklığa dair keşfine  ve en çok  da kendi içine  doğru soyunmasına gülümseme  ve gözyaşları ile eşliğinize bekleriz.

-Üstündekini çıkarmak, soyunmak  bence çok zor  değil, yani eninde sonunda görünecek  herkes de olan, aynı …et ,kemik, kas. Bence zor olan ne biliyonuz mu? İçe soyunmak…O zor işte,  çünkü herkesin içi  ayrı. Kimsenin içi, kimseye benzemez, kesin.

-Kırkından Sonra

Eşlerini kaybetmiş,huysuz,hastalık hastası iki ihtiyar...Oysa tek ihtiyaçları ilgi,sevgi ve şefkattir.Birbirleriyle karşılaşınca Refik ve Mehveş için hayat yeniden başlar.Herkese ve herşeye inat aşk her yaşta güzeldir….Aşık olsaydın beni anlardın kızım,hayatın insana ne getireceği belli olmaz,ölümlü dünya.Sana tavsiyemkızım,sakın yalnız kalma,bırak güneş içeri girsin