13 Haziran 2025 07:00
Güncelleme: 13 Haziran 2025 11:52
Türkiye’nin sanatla dolup taşan şehirlerinden İstanbul, Ankara ve İzmir’de bulunan tiyatro, sergi, atölye gibi etkinlikleri derleyen Haftanın Sanat Rotası, bu hafta otuz sekizinci sayısıyla sizlerle. Bu haftanın derlemesinde birbirinden farklı sergiler ve tiyatro oyunları yer alıyor.
Her hafta cuma günü yayımlanan Haftanın Sanat Rotası'nda bu hafta 14-20 Haziran tarihlerindeki etkinliklerine yer veriliyor.
İşte İstanbul, Ankara ve İzmir’de sizler için derlediğimiz kültür sanat etkinlikleri:
-Summer Selection
Galerinin, temsil ettiği sanatçıların işlerine yer verdiği sergide Bihter Yasemin Adalı, Bilal Yılmaz, Canan Dağdelen, Ecem Dilan Köse, Ekin Kano, Eli Bensusan, Enis Malik Duran, Erdal İnci, Eser Gündüz, Fran Aniorte, Hande Taviloğlu, Hüseyin Aksoylu, Kerem Giriş, Meliha Sözeri, Nurgül Gökçen, ODDVIZ, Onur Mansız, Ömer Emre Yavuz, Umut Erbaş ve Utkan Akbıyık’ın eserleri yer alıyor.
-Basınç Altında Suyun Üstünde
Çevresel felaketler, uluslararası çatışmalar, göç ve ekonomik istikrarsızlığın hüküm sürdüğü günümüze dair belirsizliklerin ve sosyal adaletsizliklerin yarattığı kaygıları merkezine alan sergi, 15 sanatçının resim, heykel ve fotoğraf gibi farklı mecralarda ürettiği toplam 33 yapıtı bir araya getiriyor.
Zorlu toplumsal koşulların ve üst üste binen krizlerin bireyler üzerindeki etkilerini irdeleyen sergi, sanatın olanaklarıyla bu bağlamda biçimlendirilmiş soru ve önerilere odaklanıyor. Serginin küratörlüğünü Nilüfer Şaşmazer üstleniyor.
-Evhami
Evhami, evin babası Rıfkı bey, yaşadığı her şeyden nem kapan hastalık hastası ve oldukça cimri bir adamdır. Geleceğe dair daha iyi planlar yapmak, geleceği önceden görmek ve ona göre tedbirler almak amacıyla Leknahuri adında bir sahtekara güvenmektedir. Otuz yıllık karısından bu nedenle ayrılmayı hedefleyen Rıfkı bey, dolandırıcıdan daha fazla ve bedava faydalanabilmek için Leknahuri’nin yardımcım dediği Penbe adlı kişiyle evlenmeyi ve kızı Hasna’yı sahtekarla ile evlendirmeyi bile göze almıştır.
Aile içinde daha büyük bir yıkım gerçekleşmeden bu gidişata bir son vermek isteyen eşi, kızı Hasna, sevgilisi Pertev, evin hizmetçisi Sünbül ve aşığı uşak Dursun bir plan yapar. Mahalleliyi organize ederek bu planı uygulamaya koyulurlar. Rıfkı bey’in eşi Sabire’nin liderlik ettiği bu planda Evhami’yi oldukça korkunç ve komik bir deneyim beklemektedir.
Tanzimat döneminin en önemli yazarlarından biri olan Feraizcizade Mehmet Şakir’în 1881 yılında Moliere’nin eserlerinden esinlenerek yazdığı Evhami adlı oyunu ile seyirci sadece oyun izlemekle kalmayacak yapılan bu planın birer parçası haline gelecektir. Geleneksel tiyatromuzun değerli eserlerinden biri olan oyun; farklı disiplinlerin sahnede aynı anda kullanılmasıyla etkileyici bir hal alır.
-Kozmik Korku ya da Brad Pitt'in Paranoyaya Kapıldığı Gün
Doğal kaynaklar sonsuz değil. Ozon tabakası yok edilmek üzere. Dünya nüfusu hızla artıyor. Buzlar gerçek anlamda eriyor. Ve bunu bilmeyen tek bir kişi yok. Peki, o halde ne yapmalıyız? Bir ör-gü-te üye olmalıyız ve kaloriferleri biraz kısarak, sadece organik ürünler alıp, broşürler dağıtıp, birbirimizle nazikçe konuşup her şeyin değişeceğine inanan birtakım el örmesi hırka giyen tiplerle takılmalıyız…
-Apsolit
Yoktan var, vardan yok bir hikaye. Alt alta dizildiğinde maddeler halinde ağırlaşan çocuk haklarının enkazından gelen bir ses. İsmail yaşadığı bu sokağa kendi adını versinler istiyor. Apsolit İsmail sokak. Her sokağın bir hikayesi var muhakkak. İsmail’in hikayesi de uğultular şeklinde bir çağrıya dönüşüyor. Kendini gerçekleştiren bir rivayete bürünüp kanatlarını açmak istiyor. İsmail’in hikayesini işitmeye gücünüz var mı?
-Kral Lear
Tiyatro tarihinin kült yapıtlarından biridir Kral Lear. Bir ülkede yaşanacak en acımasız erk savaşının sonuçlarını yine acımasız bir dille gözlerimizin önüne serer. Bu savaş, bütün değer yargılarını, töreleri, ahlak kurallarını yerle bir eder. Shakespeare toplumları kemiren kurtların hangi kalplerin kuytularında ürediğini anlatır bize.
-Dansöz
Hiç kimsenin, annesinin bile dönüp bakmadığı kayıp bir kız çocuğunun; Meryem’in hikayesini anlatıyor “Dansöz”. Meryem, dünyanın ağırlığını gövdelerinde taşıyan çocuklardan. Fakat günün birinde, duyduğu bir müzikle, bütün hikayesi aniden değişiyor: Meryem, kökleri kadim ritüellere kadar uzanan oryantali ve dans ettikçe daha da büyüyen gövdesindeki hafifliği keşfediyor. Bakışlar ilk kez üstüne çevriliyor.
Tam da tüm bakışların üstüne çevrildiği andaysa, Meryem, bakışın da kendi ağırlığıyla geldiğini; hatta bazen görülmenin en ağır yük olduğunu, bakanın neredeyse her zaman gördüğünden fazlasını talep ettiğini fark ediyor…
Buradan sonrası ise kıyamet!
-Nihayet Bitti
Nietzsche, "Beni öldürmeyen şey güçlendirir" demeden önce, bu sözleri düşünen bir adam... Kendini öldürmeye karar veren bir iş adamı, bir koca, bir çocuk, bir hasta, bir yazar ve hayal ettiği her şey olan ama hiçbirinden tatmin olamayan bir şizofren. Kendi çıkmazında debelenen, hayatına anlam arayan bir hikaye anlatıcısı. Bu oyunda, onun kendi hikayesini dinleyeceksiniz.
Peter Turrini’nin Nihayet Bitti adlı eseri, bireyin içsel mücadelelerini, yaşamı sorgulamasını ve kaçınılmaz sona doğru gidişini çarpıcı bir şekilde sahneye taşıyor. Karakter, hayatın derinliklerinde sayarken, bin'e kadar ulaşacak ve her şey bir anda değişecek. Hayat, ölüm, yalnızlık ve umutsuzluk arasında gidip gelen bu hikaye, izleyenleri kendi iç dünyalarına dönmeye davet ediyor.
-Bay Kolpert
Edith ve Bastian çifti, Edith'in iş arkadaşı Sarah ile sevgilisi Ralf'e akşam yemeğine davetlidir. Ama akşam konuk çiftin aklına hayaline getiremeyeceği bir şekilde gelişir. Bunun nedeni yalnızca ev sahiplerinin konukları için yemek hazırlamaması değildir. Ev sahipleri akşamı iki kadının iş arkadaşı olan Bay Kolpert'i öldürüp odadaki sandığın içine sakladıklarını iddia ederek ilginç bir hale getirirler. Slapstick numaralarıyla Hitchcock trüklerinin birbirini kovaladığı oyun, eğlenme meraklısı günümüz insanı hakkında yazılan bir kara komedi. "Bay Kolpert" Hitchcock fillerinden başlayıp Tarantino'nun "Pulp Fiction"ına uzanan geniş bir yelpazeye yayılan eğlence geleneğinden beslenen bir oyun.
-Güle Güle Diva
Günseli, belirsiz bir yolculuğun eşiğindedir. Ömrünün en güzel anıdır, yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgiyi fark ettiği an. Bekleyişi onun için akıp giden bir zamandan ibaret değil, kapıların ardında gizlenen sırların ve kaybolmuş hüzünlerin keşfidir. Her bir göz teması, geçmişe bir selam duruş; her bir gülümseme, acıyla harmanlanmış bir umut…
Oyunda 9 kadının hikayesine tanıklık ederiz. Bu kadınların, hastane koridorlarında umutlarını, hayallerini, sevinçlerini ve dahi kırgınlıklarını ve hüzünlerini ararken bir araya geldikleri yerdir Diva’nın şapkası.
Ölüm hangi coğrafyanın penceresinden bakarsak bu kadar güzel görünür? Güzel olan tek pencere belki de Günseli’ninkidir. Bir kadının hayallerine ulaşabilmesi için ölmesi mi gerekir?
-Cambazın Evi
Küçük bir taşra kasabasında yaşayan insanların kurduğu iyimser hayaller çok daha kötü bir durumun habercisidir. Rasim İsmet nam-ı diğer Cambaz Rasim bir gece aniden ölür. Ardında onu seven koca bir aile ve verimli, koca bir arazi bırakır. Cambaz Rasim’in tek bir isteği vardır ölümünün ardından. O da kendi evinin bahçesine gömülmek. Gelgelelim kendi evi artık onun değildir. Dozerler yıkım için yaklaştığında iki küçük torunu duyar Cambaz Rasim’in yürek sızısını.
Bir kentsel dönüşüm hikayesini komik biçimde işler Cambazın Cenazesi. Ölüm de bir dünya işi. Cambaz’dan kaldı geriye bir abdest bezleri bir de seccadesi. Onun artık ne evi vardır ne de canı…
-Seyfi Bey
2007 yılında bir kış gecesi, Günay Restoran’da Seyfi Dursunoğlu’nun kulisi…
Seyfi Bey birazdan sahne almak için, hayatının yarısı boyunca hemen her gece yaptığı gibi Huysuz Virjin’e dönüşmekte.
Ne var ki, gelen bir telefon haberi sadece o gecenin değil; zamanın seyrini değiştirir.
Seyfi Bey, yarattığı Huysuz Virjin karakteriyle Türkiye eğlence dünyasında devrim yaratan bir ikonun incelikli portresini tespit etmeye çalışırken, izleyiciyi ortak bir geçmişin hatıralarına ve geleceğin hayallerine davet ediyor.
30 yıl önce Huysuz Virjin'in metin yazarı olarak kariyerine başlayan Armağan Çağlayan'ın ustasına hayat verdiği oyun, Celal Kadri Kınoğlu’nun rejisiyle sahnede!
-No Man's Land
Dostoyevski “Yeraltından Notlar” adlı eserinde şöyle der: “… hepimiz daracık dünyalarımızda insanlardan kopuk yaşıyoruz, çünkü gerçek hayata öylesine yabancılaşmışız ki adını bile duymak istemeyiz. Peki neden bazen olmadık, aptalca arzular peşinde koştururuz? Sebebini biz bile bilmiyoruz. Üstelik bu olmadık isteklerimiz gerçekleştiğinde en çok zararı görecek olan da biziz. Deneyin isterseniz. İçimizden birinin bağlarını çözüp esaretini kaldırınız. Emin olun o yine esaret altına girmek isteyecektir.
© Tüm hakları saklıdır.