Habertürk gazetesi yazarı tarihçi Murat Bardakçı, Türk Dil Kurumu''ndan "Haber yanlış, basın bilgisiz, işaretin adından bile emin değilsiniz" sözleriyle yapılan 'kesme işareti' açıklamasıyla ilgili olarak "Ortada bir cehalet varsa sizin eseriniz" dedi. "Dili ve imlâyı seksen küsur seneden bu yana azimle katleden, Türkçe’yi Afrika kabilelerinden birinin ikiyüz-ikiyüz elli kelimelik hırıltısı hâline getirip yerlere seren Türk Dil Kurumu hiddet buyurup köpürmüş" diyen Bardakçı TDK'nın her baskısında değiştirilen kurallarını da eleştirerek "İngilizler’in, Fransızlar’ın ve Araplar’ın en az bir buçuk asırdır neredeyse hiç değişmeyen imlâ kılavuzlarına; sonra da Türkçe’yi yerlere seren Kurum’un hemen her baskısı farklı yayınlarına bakacak olursanız lisana hürmet ile hakaret arasında hayal bile edemeyeceğiniz farkların mevcudiyetini görürsünüz!" ifadelerini kullandı.
Murat Bardakçı'nın Hem suçlu, hem güçlü, üstelik küstah! başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Dili ve imlâyı seksen küsur seneden bu yana azimle katleden, Türkçe’yi Afrika kabilelerinden birinin ikiyüz-ikiyüz elli kelimelik hırıltısı hâline getirip yerlere seren Türk Dil Kurumu hiddet buyurup köpürmüş; basını“ilgisizlikle”, “bilgisizlikle” ve “ilkokul çocuklarının bildiklerini bile bilmemekle”suçlamış!
Sebep, geçenlerde gazetelerde çıkan ve “Türk Dil Kurumu kesme işaretinin kullanımına değişiklikler getirdi” meâlindeki haber...
Sadece bir konuda, “dikkatsizlik” meselesinde haklılar, zira haber her nereden geldi ise ilk yazan arkadaş kesme ile tırnak işaretlerini karıştırmış, başlıkta“tırnak”, metinde de “kesme” demiş...
Kurum şimdi “Biz değiştirmediiiiik! İmlâ Kılavuzu’nun filânca baskısında şöyle deniyordu ama sonraki falanca baskıda böyle dedik. Cahil basın n’olacak!” diye feryâd u figan birşeyler söylemeye çalışıyor!
Bu işleri basın mı etti?
Üstadlar! Senelerdir yıkmakla meşgul olduğunuz Türkçe’de bilinecek, öğrenilecek ve kullanılacak kural mı bıraktınız ki böyle celâllenip küstahlaşıyorsunuz?
İmlâyı seneler boyu kim tâciz etti? Aklına estiğinde şapka işaretlerini kaldırıp“hâlâ”yı “hala”, “kâr”ı “kar”, “vâris”i “varis” yapan “Kârı elde ettim” diyecek olanlara “Karı elde ettim” dedirten kimdi? Ya bu imlâ kıyımından sonra hiç sıkılmadan “Şapka işaretini geri getirdik” diyebilen?
Her baskısında farklı kurallar yazılı olan o evlere şenlik İmlâ Kılavuzu sizin eseriniz değil mi? Yetmiş küsur senedir “tümlev”, “görüngübilim”, “elmek”, “uziletişim”, “yelleç”, “gündedün”, “tüytop”, “burgaç” misâli ruhsuz, tatsız ve âhenksiz daha binlerce takır-tukur kelimeyi kim uydurdu? “Bisiklet”i bile “çifteker” hâline getirme densizliğini kim gösterdi?
Bitmediii! “Uluslararası”, “çalıkuşu”, işbirliği” gibi bileşik kelimeleri aklına estiği zaman ayrı yazdıran, sonra vazgeçip birleştiren kimdi?
Etrafa şirin görünmek uğruna lisanın ayrılmaz parçası olan o zengin Türk argosundan “müsait” yahut“kirli” gibi kelimelerin mecazî mânâlarını basın mı kazımaya kalktı? Bundan seneler önce yayınlanan “Tarama” ve “Derleme” sözlüklerinin ardından ortaya o âyarda ne koydunuz? Temel kuruluş maksatlarınızdan olan “Türkçe’nin Büyük Etimolojik Sözlüğü” hani, nerede? Seksen senedir trafiğin açılmasını mı bekliyor? Eski âlimlerin hazırladıkları onbinlerce fişe ne oldu? Fareler mi yedi, yoksa ilmî seviyeniz onları derleyip toparlayıp yayınlamaya yetmiyor mu?
Bu ve yazmadığım daha dünya kadar lisan cinayetinin fâili Nalburiye Cemiyeti, Biyologlar Derneği, Zerzevatçılar Federasyonu yahut o “cahil” basın değil, başında bulunduğunuz mâlûm “Türk Dil Kurumu”dur ve ortada şayet bir cehalet varsa, o da eserinizdir beyler!
Bir izzet-i nefis meselesi
Önce başka milletlerin, meselâ İngilizler’in, Fransızlar’ın ve Araplar’ın en az bir buçuk asırdır neredeyse hiç değişmeyen imlâ kılavuzlarına; sonra da Türkçe’yi yerlere seren Kurum’un hemen her baskısı farklı yayınlarına bakacak olursanız lisana hürmet ile hakaret arasında hayal bile edemeyeceğiniz farkların mevcudiyetini görürsünüz!
Türkçe’yi tâcizle, tecavüzle, bilmemne ile perişan eden işte bu Kurum şimdi hiç utanmadan ve sıkılmadan kalkıyor ve basın için “Bunlar ilkokul çocuklarının bildiklerini bile bilmiyorlar” diyebiliyor!
Basınımızın “âlim” olduğunu hiçbir zaman iddia etmedim, hattâ bazı konulardaki mâlûmat seviyesinin yerlerde süründüğünü dile getirmekten de çekinmedim, arada bir açıkça yazıp söyledim... Ama bu iş başka, birilerinin basını cahillikle suçlaması, hele Merd-i Kıptî misâli lâflar etmesi bambaşka...
Basının seksen küsur senedir dili tahrif ve güdükleştirmekten başka pek bir marifet göstermeyen Türk Dil Kurumu’nun hakaretini nasıl karşılayacağını ve sineye çekip çekmeyeceğini bilemem ama Kurum’un hakareti benim için izzet-i nefis meselesidir ve meslekî haysiyetim de işte bu şekilde cevap vermemi gerektirir...
Zira, tekrar söyleyeyim, sadece basın değil, toplumun neredeyse tamamı imlâ konusunda cahil kalmış, özellikle de gençler konuşma ve ifade özürlü olmuş iseler, bunun tek müsebbibi o mâlûm Kurum’dur!