Medya

Haberde ve resimde inat etmenin öyküsü: Zehra Doğan

Güneydoğudaki sokağa çıkma yasakları ve çatışmaları hem haberleri hem de resimleriyle kamuoyuyla paylaştığı için tutuklanan Zehra Doğan, mesleğinden vazgeçmiyor

26 Şubat 2019 08:14

DW Türkçe - Burcu Karakaş

"Yıkık binalara neden Türk bayraklı bu resmi yaptın" diye 2 yıl 10 ay hapis aldım. Oysa bu fotoğrafı çeken onlardı. Ben sadece resmettim…"

Bu sözler, gazeteci ve ressam Zehra Doğan'a ait… Yazdığı haberler, çizdiği resimler ve sosyal medyadan yaptığı paylaşımlar nedeniyle hapis cezasına çarptırıldığını öğrendiğinde tepkisini Twitter'dan bu şekilde dile getirmişti.

Hapis cezasının onanmasının ardından aylar süren tutukluluktan sonra 24 Şubat'ta tahliye edilen Doğan, şu an değişik hisler içinde… Dışarıda geçirdiği ilk gece rahat uyuyamamış. Doğan, DW Türkçe'ye koğuş arkadaşlarını geride bırakmış olmaktan ötürü buruk hissetiğini anlatıyor:

"Uykumdan uyanıp, 'Başka bir yerdeyim' diye kendime hatırlatmam gerekti. İçeride çocuklara masal anlatıyordum, açlık grevindeki arkadaşlarımı çiziyordum. Kendimi bir şeyler yapabildiğim için iyi hissediyordum. Bir şeye alışınca, 'Hayat artık böyle' diyorsun. Cezaevine alışmışım, şimdi ne yapacağımı düşünüyorum."

Gazetecilik hayatını değiştirdi

Diyarbakır doğumlu Zehra Doğan, doğduğu kentte bulunan Dicle Üniversitesi'nde resim öğretmenliği okudu. Resme olan tutkusuna bir yenisinin daha ekleneceğini o dönem henüz bilmiyordu.

Gazetecilikle tanışması hayatının akışını değiştirdi. 2012 yılında açılan ve Türkiye'nin ilk kadın haber ajansı olan Jin Haber Ajansı'nın (JİNHA) kurucu kadrosundaydı. 2016 yılındaki darbe girişimine kadar çalışanlarının tamamının kadın olduğu Diyarbakır merkezli JİNHA'da büyük bir şevkle çalıştı. Hem muhabirlik hem editörlük yaptı. Resim yapmayı ise hiç ihmal etmedi. Ancak Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan medya kuruluşları arasında JİNHA da yer aldı.

Türkiye'de Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı tarafından Kürt meselesinin çözümüne yönelik başlatılan barış sürecinin sonlanmasının ardından çatışmalı sürecin geri gelmesi özellikle Kürt nüfusun yoğunlukta yaşadığı illerdeki gazetecileri bire bir etkiledi. Türk Silahlı Kuvvetleri ve PKK arasında Kürt illerinde yaşanan çatışmalar, sokağa çıkma yasakları ilan edilmesine neden oldu. Zehra Doğan da 2015 yılında sokağa çıkma yasaklarının başladığı Mardin'in Nusaybin ilçesinde uzun süre muhabirlik yaptı. Cezaevine uzanacak süreç, işte bu dönem başladı.

Zehra cezaevine, resimleri Avrupa'ya

Sosyal medya paylaşımlarının yanı sıra, Nusaybin'den yaptığı haberler ve burada gördüklerini anlatmak için çizdiği resimler nedeniyle hakkında "örgüt üyeliği" ve "örgüt propagandası yapmak" suçlamalarıyla dava açıldı. Mardin'de 23 Temmuz 2016'da gözaltına alındıktan sonra tutuklandı. Önce Aralık 2016'da görülen ilk duruşmada serbest bırakıldı. 

Tahliye edildikten sonra cezaevinde kaldığı sırada yaptığı resimlerden bir sergi açan Doğan, serginin adını "141" koydu. Bu sayı, içeride geçirdiği gün sayısıydı. Ancak cezaevi günleri 141 günle sınırlı kalmadı…

Zehra Doğan, hakkındaki "örgüt üyeliği" suçlaması düşse de, "örgüt propagandası"ndan verilen hapis cezanın kesinleşmesiyle 2 Haziran 2017'de yeniden tutuklanarak Diyarbakır Cezaevi'ne gönderildi. "141" adlı resim sergisi ise yeniden tutuklandıktan sonra Avrupa kentlerini teker teker gezdi.

Banksy, Zehra Doğan için çizdi

Doğan'ın gazetecilik ve resim faaliyetleri gerekçe gösterilerek hapis cezasına çarptırılması, uluslararası kamuoyunda da geniş yankı uyandırdı. En çok ses getiren tepkilerden biri, dünyaca ünlü İngiliz sokak sanatçısı Banksy'nin New York'ta Zehra Doğan için çizdiği duvar resmi oldu.

Demir parmaklıklar ardında resmettiği tutuklu gazetecinin çizdiği resimler nedeniyle ceza aldığını özellikle belirttiği duvar resminde, "Zehra Doğan'a özgürlük" yazmayı da unutmamıştı. Doğan ise Banksy'nin duvar resmine cezaevi idaresinden gizlice kaleme aldığı bir mektubu kendisine ulaştırarak teşekkür etti.

Koğuşta regl kanı ile resim yaptı

Tutukluluğu dışarda gündemde olmaya devam etse de, o içeride çeşitli sıkıntılarla karşı karşıya kalıyordu. Bunlar arasında en çok canını sıkan, cezaevi idaresi tarafından kendisine resim malzemelerinin verilmemesiydi.

Ziyarete gelen meslektaşlarına yaptığı açıklamada, "Malzeme gelmeyince başka yöntemlerle resim yapmaya çalışıyorum. Kağıt olmayınca gazetenin üzerine çiziyorum. Mor renk için karalahana, kırmızı için bazen kan bazen ezilmiş nar kullanıyorum. Yeşil için de maydanoz veya ot eziyorum" demişti. 

Tahliye olduktan sonra DW Türkçe'ye konuşan Doğan, resimlerindeki kırmızı renk için regl kanı kullandığını, bu nedenle koğuştaki kadın arkadaşlarının regl dönemlerini ezbere bildiğini gülerek şöyle anlatıyor:

"Biri, 'Reglim gecikti' dediğinde, 'Senin daha birkaç günün var' diyordum. Kan için onlara kutu veriyordum. Bir gün gardiyan, 'Adet kanından resim yapmanızdan personel tiksiniyor, yapmasanız olur mu' dedi. 'Olmaz, malzeme verin o zaman' dedim. Bu konuşmadan birkaç gün sonra da Tarsus Cezaevi'ne sürgün edildim."

"Gazetecilik bağımlılık yapıyor"

Dışarı çıkınca yaptığı ilk telefon görüşmelerinden biri, açlık grevindeki HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven ile olmuş. "Cezaevinde beraber zaman geçirmiştik. Durumu beni çok etkiliyor" diye konuşuyor.

Cezaevi kapısından dışarı adımını atana kadar bir gün tahliye olacağı fikrine hiç alışamamış. Şimdi ise hemen işe koyulması gerektiği hissiyatı içinde olduğunu söyleyerek, "Gazetecilik, biliyorsun, bağımlılık yapıyor. İyi ki gazetecilik var" diyor.