Politika

HaberTürk yazarı Karaca: 28 Şubat mağdurları ile buluşan, Elmalılı Hamdi Yazır paneli düzenleyen Yeni CHP, biraz daha insani bir ilgiyle takip edilmeli

"Hala armudun sapı üzümün çöpü diyerek ülkede her şey yolundaymış, hafif bir sapma varmış ya da olay sadece en tepedeki kişiyle başka birinin yer değiştirmesinden ibaretmiş gibi davranılabiliyor"

29 Mart 2022 22:18

HaberTürk gazetesi yazarı Nihal Bengisu Karaca, "Ben bu köşede birkaç defa Millet İttifakı'nı dindarları ve muhafazakârları dışlayan bir irade üzerinden cisimleştirmek isteyen, üstüne üstlük bir de kendilerini ‘demokrat’ diye konumlandıran çevreleri eleştirdim. Ancak bu meselede bir de AK Parti’den kopmuş ve kendilerine Saadet, Gelecek ve Deva’da yer arayan ve Millet İttifakı'nda yer almamak gerektiğini düşünen dindarların görmesi gereken bir şey var. Dini değerlerle ve sosyolojiyle kavga etmeyeceğim mesajı vermek için 28 Şubat mağdurları ile buluşan, Elmalılı Hamdi Yazır paneli düzenleyen Yeni CHP’nin biraz daha insani bir ilgiyle takip edilmesi gerektiği gerçeği. Dahası Türk toplumunun dindar değil ‘sadece muhafazakar’ olduğu gerçeğinin idraki" görüşüne yer verdi.

Türkiye'nin fiilen bir OHAL rejimiyle yönetildiğinin unutulduğunu, bu yüzden Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakatı'nı imzalayan 6 partinin seçim ittifakıyla ilgili olarak "kreatif" tartışmalara girildiğini yazan Karaca, "Unutulduğu ve alışıldığı için hala armudun sapı üzümün çöpü diyerek ülkede her şey yolundaymış, hafif bir sapma varmış ya da olay sadece en tepedeki kişiyle başka birinin yer değiştirmesinden ibaretmiş gibi davranılabiliyor; kreatif tartışmalara girilebiliyor." değerlendirmesinde bulundu.


Nihal Bengisu Karaca'nın köşe yazısında ilgili bölüm şöyle:

Unutuyor, alışıyor ve kreatif tartışmalar içinde kayboluyoruz

Türkiye’de sistem değişikliği OHAL’de yapıldı. Bu kadar hayati bir değişikliğin OHAL şartlarında yani 7/24 vatan haini iftirasına maruz kalan muhalefete karşı propaganda imkanlarının tümünü elinde tutan iktidarın ezici üstünlüğünün olduğu vasatta yapıldığı bugün unutuldu.

Dahası modelin ilk parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimi de OHAL şartlarında yapıldı. (24 Haziran 2018). Hükümet, 18 Temmuz 2018'de OHAL’i bitirme kararı aldı ama birkaç gün sonra 25 Temmuz’da "terörle mücadele" gerekçesiyle 7145 sayılı Bazı Kanun ve KHK’larda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’u kabul etti. Yani OHAL’i kaldırdı ama OHAL’e mahsus bazı özel yetkilerini korudu. Dolayısıyla aslında 2019 yerel seçimleri de OHAL gölgesinde yapıldı. Bunu da hatırlayan yok.

Uzatma aslında 2021’de bitecekti ama Temmuz 2021’de üç yıllığına bir kez daha uzatıldı. Bu durumda hükümetin OHAL yetkileri 2024’e kadar uzamış oldu. Yani içinde bir kez daha seçim yapılacak bir süreci içine alacak şekilde. Bundan şikayet eden, buradaki saçmalığı, absürdlüğü ve iktidarın "Süresiz OHAL olsa ne güzel olur" eğiliminin önümüzdeki seçimlere yapacağı baskıyı da pek hatırlayan yok, konuşan yok. Her gün ama her gün tek başına gündem olmaya değecek bir konu, hem de 2023 seçimleri yaklaşırken kimsenin gündeminde değil.

Unutuyor ve alışıyoruz.

Unutulduğu ve alışıldığı için hala armudun sapı üzümün çöpü diyerek ülkede her şey yolundaymış, hafif bir sapma varmış ya da olay sadece en tepedeki kişiyle başka birinin yer değiştirmesinden ibaretmiş gibi davranılabiliyor; kreatif tartışmalara girilebiliyor.

Millet İttifakı'nı oluşturan partilerin tabanlarından ve o tabana hitap edenlerden gelen "Muhafazakar partiler ittifaka zarar veriyor" çıkışları böyleydi.

Muhafazakar partilerin tabanlarında olduğu varsayılan “3. ittifak daha iyi, Saadet, Gelecek ve Deva 3. ittifak oluştursun” talepleri de böyle.

Konformist, büyük ve güçlü partiyi terk etmiş olmanın travmasını "CHP’ye güvenmiyorum, bunlar sahtekar" şeklinde özetlenebilecek bir kaprise dönüştürme eğilimi de, Millet İttifakı'nı eski CHP tarzı bir rövanşizmin kalesi yapmaya çalışan ‘biz bize olalım’cı taifeninki kadar konformist bir talebe tekabül ediyor.

Ben bu köşede birkaç defa Millet İttifakı'nı dindarları ve muhafazakârları dışlayan bir irade üzerinden cisimleştirmek isteyen, üstüne üstlük bir de kendilerini ‘demokrat’ diye konumlandıran çevreleri eleştirdim. Ancak bu meselede bir de AK Parti’den kopmuş ve kendilerine Saadet, Gelecek ve Deva’da yer arayan ve Millet İttifakı'nda yer almamak gerektiğini düşünen dindarların görmesi gereken bir şey var. Dini değerlerle ve sosyolojiyle kavga etmeyeceğim mesajı vermek için 28 Şubat mağdurları ile buluşan, Elmalılı Hamdi Yazır paneli düzenleyen Yeni CHP’nin biraz daha insani bir ilgiyle takip edilmesi gerektiği gerçeği. Dahası Türk toplumunun dindar değil ‘sadece muhafazakar’ olduğu gerçeğinin idraki

İkisi arasındaki farka gerek duyulursa daha sonra gireriz.