Oğuztan, cezaevi günlerini, “Görüm, gece gündüz Kuran okuyor. Gürses rubailer yazıyor. Kerinçsiz sabaha kadar iddianameyi okuyor” diyerek anlattı.
Birinci Ergenekon davası kapsamında 20 ay tutuklu kaldıktan sonra geçtiğimiz pazartesi günü tahliye edilen Ümit Oğuztan, cezaevi günlerini anlattı. Hüseyin Görüm ve Kahraman Şahin’le aynı koğuşta kaldığını söyleyen Oğuztan, cezaevi ortamını, “AB ve ABD tipi tecrit kampları” olarak nitelendirdi. Milliyet gazetesinin haberine göre, cezaevinin insanların ruh halini çok etkilediğini belirten Oğuztan, “Hiç namaz kılmayan insan namaz kılmaya başlıyor. Emin Gürses, Ömer Hayyam’dan ilham alarak rubailer yazmaya başladı. Hüseyin Görüm, gece gündüz Kuran okuyup, Mekke’nin fethinin kendisine nasip olması için Allah’a yalvarıyor” diye konuştu.
Ergenekon davasının kilit ismi Tuncay Güney’in eski iş arkadaşı olan ve Güney’le birlikte İstanbul Emniyeti’nde işkence gördüğü yönünde iddialar bulunan Oğuztan, Tuncay Güney konusunda, “Yurtdışına gittikten sonra da hiçbir temasım olmadı” demekle yetindi.
‘Tabutun içinde gibiyiz’
Oğuztan, cezaevini şöyle anlattı:
“Benim yaşadığım Kartal, Kocaeli ve Silivri cezaevleri insan onuruna uygun hale dönüştürülmüş tecrit kamplarıydı. Kelimenin tam anlamıyla AB ve ABD tipi tecrit kampları... Bol yağlı değil, aşırı yağlı yemekleri, kimsesizliği, romatizma garantili soğuk koğuşları ve rutubetiyle mükemmelleştirilmiş tecrit hücreleri... Bence gelecek yüzyıllara kalacak ibret müzeleri... İnsan beş yıl boyunca o yemeği yese, daha sonra serbest kalsa bile o yemekler yüzünden ölür.
Güler yüzlü ama ciddi ve şüpheci infaz memurları arasında arkeolog olanlar bile vardı. Her şey kitabına uygun yapılıyor. Bir büyük tabutun içinde ağır ağır hiç farkına varmadan ölüyorsunuz.
Doç. Ümit Sayın’ın annesi, oğlunu göremeden gözleri açık öldü ve kimse bundan rahatsızlık duyup vicdanı sızlamadı. Ümit Sayın’a, annesinin öldüğü çok sonradan söylendi. Şimdi çok ağır bir travma geçiriyor.”
‘Veli Küçük şaşkın ama’
Oğuztan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Cezaevi insanları yazar ve şair yapıyor. Hayatında hiç namaz kılmayanlar, namaza başlıyor, hayatında hiç Kuran’ı Kerim okumamış Müslümanlar gece gündüz Kuran okuyor. Mesela koğuş arkadaşım Hüseyin Görüm gece gündüz Kuran okuyup, Mekke’nin fethinin kendisine nasip olması için Allah’a yalvarıyor. Emin Gürses bir bilim adamı... Suçsuzluğunu anlatabilmek için Ömer Hayyam’dan ilham alıp rubailer yazmaya başladı.
Kahraman Şahin, sazı ve bozlaklarıyla cezaevinin beton ve demirlerini çınlatıyordu. Veli Küçük başına gelenlerden şaşkına dönmüş durumda ama çok dirençli ve kendine olan güveni tam. Kemal Kerinçsiz sabaha kadar iddianameyi ve eklerini okuyor.
Doğu Perinçek, sanık sandalyesinde oturuyor olsa da büyük bir inat ve özgüvenle gladyonun yargılanması için mücadele ediyor.”