-Gurbetçileri devlet yalnız bıraktı İSTANBUL (A.A) - 24.01.2012 - ''Almanya Treni'' isimli belgeselin galasında konuşan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, ''Almanya'ya göç edenler giderken yalnız gittiler. Sadece ilk etapta ailelerini götüremedikleri için yalnız kalmadılar. Biz devlet olarak da onları yalnız bıraktık. Eğitim seviyesi belli bir düzeyin altındaki insanları dilini, dinini ve kültürünü bilmedikleri bir memlekete bırakıyorsunuz. Esasında bu fecaat bir durum'' dedi. Sirkeci Tren Garı Etkinlik Salonu'nda gerçekleştirilen gala gecesinde konuşan Bozdağ, ''Almanya Treni'' belgeselinin önemli bir çalışma olduğunu ve ortaya faydalı bir eserin çıkarıldığını söyledi. Bozdağ, Türkiye'den Almanya'ya yapılan göçe ve dolayısıyla bu konuyu ele alan belgesele, kendi sorumluluk alanında olması nedeniyle özel bir ilgi duyduğunu kaydetti. Bundan 51 yıl önce başlayan süreçte Türkiye'nin, Almanya'nın ve göç eden işçilerin farklı niyetlere sahip olduğunu ifade eden Bozdağ, ''Baktığınız zaman hepsinin görüşü sadece bu gidişlerin geçici olduğu konusunda birleşiyor. Ancak şartlar farklı gelişiyor ve bu gidişler farklı boyutlar kazanıyor'' dedi. Bozdağ, Türkiye'nin o dönemde farklı dil, din ve kültüre sahip bir ülkeye gönderdiği işçiler için ön çalışma yapmadığını belirterek, ''Hiç kimse bunların insan olduğunu, insan olmanın gereği birtakım ihtiyaçları bulunduğunu hesap etmiyor. Giderken yalnız gittiler. Sadece ilk etapta ailelerini götüremedikleri için yalnız kalmadılar. Biz devlet olarak da onları yalnız bıraktık. Eğitim seviyesi belli bir düzeyin altındaki insanları dilini, dinini ve kültürünü bilmedikleri bir memlekete bırakıyorsunuz. Esasında bu fecaat bir durum'' diye konuştu. Almanya'ya göç eden Türklerin zamanla büyük bir değişimi ve dönüşümü gerçekleştirdiklerini vurgulayan Bozdağ, şöyle konuştu: ''Onlar bunu, devletleri yanlarında olmadan, hükümetleri büyük destekler vermeden kendi imkanlarıyla başarıyorlar. Bugün pek çok sivil toplum örgütü var orada. Almanya'da sadece Türklere ait 70 bin işletme var. Bugün 356 bin kişiye ekmek veriyorlar. Yılda 35 milyar Avroluk ciroları var. Almanya'nın ve orada yaşayan işçilerin bakışı, artık Türkiye'nin de bakışını değiştirme zorunluluğu ortaya koymuştur. Başlangıçta vatandaşlığa geçmeyi ülkelerine ihanet gibi algılayan insanlarımız, ülkemizin de teşvikiyle vatandaşlığa geçtiler. Şimdi orada 1 milyon civarında Alman vatandaşı olan insanımız var. Artık orada yaşayan insanlarımız Türkiye'ye gelmek değil, orada kalmak istiyorlar. Kendilerinin ve çocuklarının geleceğini orada görüyorlar. Bazıları öldüklerinde de orada gömülmek istiyorlar. Öyleyse Türkiye'nin artık politikalarını biraz daha değiştirerek bu yeni duruma ayak uydurması gerekiyor.'' Türklerin yabancı ülkelerde uyum sorunu yaşamadıklarını kaydeden Bozdağ, ancak Avrupa'nın hemen hemen her ülkesinde entegrasyonun tanımından kaynaklanan ciddi sıkıntıların oluştuğunu söyledi. Türkiye'den 51 yıl önce Almanya'ya göç eden işçilerin, Almanya'da yetişen çocuklarıyla artık iletişim kurmakta zorlandığını vurgulayan Bozdağ, ''Öyleyse biz, Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımızın durumuna, değişen yapıyı dikkate alarak yeni bir perspektifle yaklaşmalıyız'' dedi. Bozdağ, Türk vatandaşlarının bulundukları ülkelerde kimlikleriyle var olması için daha fazla çaba göstermek gerektiğini belirterek, şöyle devam etti: ''Sayın Başbakanımızın talimatıyla yurt dışındaki vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgilenmek üzere ilk defa 2010 yılında Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı kuruldu. Burada çalışanların tamamı yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın çocukları arasından seçildi. Çünkü araziyi bilen uzmanların çok daha yararlı olacağı düşünüldü. Böyle bir teşkilat müsteşarlık düzeyinde kuruldu. Bundan önce böyle bir teşkilat yoktu. Öte yandan 2008 yılında Yunus Emre Vakfı'nı kurduk. Yunus Emre Vakfı, şu anda 23 ülkede Yunus Emre Türk Kültür Merkezlerini açtı. Hem dilimizi öğretmek, hem Türk kültürünün güzelliklerini anlatmak ve yaygınlaşmasını sağlamak konusunda çok önemli fonksiyonları ifa ediyorlar. Bugün Avrupa'da gördüğümüz şey şu; işçi olan Türkler yok sadece. Bilim adamı, sanatçı, sporcu gibi hemen her alanda başarılı Türkler var. Bu nedenle bakışımız sadece işçi eksenli değil. Çok geniş bir başarı hikayesini içine alan, geniş açıdan bakan ve her alanda eşit rekabet olmasına gayret eden bir anlayışla hadiselere bakmaya özen gösteriyoruz. Bu belgesel de bunu hem bizim görmemize, hem de ilgili ülkelerin görmesine fayda sağlayacaktır.'' Yurt dışına gittiklerinde fabrikatör, işletme sahibi ve müteşebbis Türklerle karşılaştıklarını ifade eden Bozdağ, ''Nereye giderseniz gidin o ülkede başarılı olan Türkleri görüyorsunuz. Bu da Türklerin ne kadar mahir olduklarını gösteriyor. Bizim ülke olarak onlara daha fazla destek vermemiz lazım. Onların sorunlarını daha yakından takip etmemiz lazım. Üniversitelerimizle medyamızla bilim, sanat ve kültür çevreleriyle işbirliği içerisinde ortak projeleri o bölgelerde daha fazla hayata geçirmemiz lazım'' şeklinde konuştu. Kuzey Haber Ajansı Genel Koordinatörü Erhan Ekren ve Yedirenk Film-Yapım Yönetim Kurulu Başkanı İsrafil Kuralay, konuşmasının ardından Bekir Bozdağ'a plaket takdim etti. -Diğer konuşmacılar Kuzey Haber Ajansı Genel Koordinatörü Erhan Ekren de ''Almanya Treni'' belgeselinin 8 bölüm halinde yayınlanacağını ifade ederek, ilk bölümünün 29 Ocak Pazar günü Kanal 24'te izleyiciyle buluşacağını söyledi. Ekren, 1961 yılında Almanya'ya göç eden Türklerin o günden bu yana yaşadıkları dertleri, sıkıntıları ve sevinçleri anlatan belgeselin, yaklaşık 1 yıllık çalışma sonucunda hazırlandığını kaydetti. Yedirenk Film-Yapım Yönetim Kurulu Başkanı İsrafil Kuralay ise yapım ekibi adına yaptığı konuşmada, ''Almanya Treni'' belgeselinin Almanya, Fransa, Hollanda, Avusturya, Belçika ve Türkiye'de çekildiğini anlattı. Kuralay'ın konuşmasının ardından belgeselin senaristi Dr. Rıdvan Şentürk, yönetmen Turgut Söğüt ve belgeselin müzik yönetmenliğini yapan Türk Halk Müziği sanatçısı Gülay'a plaket sunuldu. Star Yayın Grubu İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karaalioğlu da, belgeseli izlediğini ve çok başarılı bir çalışma olduğunu belirterek, ''İzleyenler Kanal 24'ün belgesel standartlarını bilirler. Daha çok uluslararası belgesellere ve dokümanlara yer veriyoruz. Bu açıdan bizim için de bir ilk. Hepimizin bir Almanya, bir Almancı hikayesi olduğuna göre, hikayenin hepimize dokunacağına inandığım bir çalışma. Belgesel sadece bir Almanya hikayesi değil, aynı zamanda bir yakın tarih çalışması, sözlü tarih çalışması olarak dikkat çekiyor'' dedi. İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazım Ekrem de, belgeselin bir çok açıdan geçmişten günümüze yaşananları ortaya koyacağını vurguladı. Konuşmaların ardından belgeselin 40 dakikalık özel gösterimi de yapıldı.