24 Nisan 2013 14:48
Siyasal ve Sosyal Araştırma Merkezi (SAMER), Kürtlerin yoğunluklu olarak yaşadığı toplam 16 ilde saha araştırması yaparak "Kürt Sorunun Çözüm Sürecinde Algı ve Beklentiler" başlıklı bir rapor hazırladı. 3 bin 433 katılımcıya çözüm sürecine ilişkin olarak sorular yönelten SAMER’in araştırmasına göre, “bölgede yaşayan Türklerin 50,5’i, Kürtlerin de 62,4’ü başkanlık sistemini destekliyor.” Araştırmada, Kürtler ve Türklerin ortak yaşam imkânları olduğunu düşünenler yüzde 86,5 oranında çıktı. Araştırmaya göre, bölge halkı, müzakere sürecinde “Kürtlerin statüsünün tanınması, anadilde eğitim, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, genel af, Kürtçenin resmi dillerden biri olarak kabul edilmesi, demokratik özerklik ve Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün de yer bulması” gerektiğini dile getirdi.
2011 yılında Diyarbakır’da kurulan Siyasal ve Sosyal Araştırma Merkezi (SAMER), Adıyaman, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkâri, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Tunceli, Şanlıurfa, Van, Batman, Şırnak ve Iğdır şehir merkezlerinde kapsamlı bir araştırma yaptı. 3 bin 433 hanede, rastgele seçilen örneklemle nisan ayında yüz yüze yapılan görüşmelerin ardından hazırlanan raporu SAMER Genel Koordinatörü Welat Ay İstanbul'da Cezayir Restaurant'ta basına açıklandı.
Araştırma sonuçlarına ilişkin raporda, bölge halkının müzakere sürecine ne oranda destek verdiği, hangi aktörlere ne oranda güven duyduğu, birlikte yaşama imkânlarına dair düşüncelerinin yanında, başkanlık sistemine olan desteğin ve yeni anayasadaki vatandaşlık tanımlarının kapsayıcılığına ilişkin tartışmalara ilişkin veriler de yer alıyor.
Beş bölümden oluşan araştırmanın birinci bölümünde katılımcıların kişi ve hane bilgilerini ölçmek için yöneltilen “Kimliğinizi nasıl tanımlarsınız” sorusuna “Kürt” yanıtını verenler yüzde 82,2, “Türk” diyenler yüzde 5,5, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” olarak nitelendirenler yüzde 5,7 oranında çıktı. Birden fazla seçeneğin birlikte tercih edilmesine de olanak verilen soruda araştırmaya katılanların yüzde 36,7’si kimliğini “Müslüman” olarak da tanımladı.
Katılımcıların yüzde 61,6’sı kimliklerinin tanımlarken dinin, yüzde 19,5’i etnik kimliklerinin öncelikli olduğunu belirtti. Katılımcılardan sadece yüzde 9,6’lık bir kesim “vatandaşlığı” öncelik olarak benimsediğini söyledi.
“Aile içinde hangi dilin konuşulduğu” da sorulan araştırmada, katılımcıların yüzde 71,4’ü aile üyeleri arasında Kürtçenin Kırmançi lehçesi, yüzde 23’ü Türkçe, yüzde 2,9’u Zazaca konuşulduğunu dile getirdi. “Sokakta konuşmak için tercih edilen dil” sorusuna da katılımcıların yüzde 50,4’ü Kırmançi, yüzde 48’i Türkçe, yüzde 0,8’i Zazaca yanıtını verdi. Araştırmanın “Resmi kurumlarda konuşulan dil” kategorisinde Türkçe yüzde 93’lük oranla ilk sırada yer aldı.
Araştırmada, “Türkiye’de etno - kültürel farklılıklara karşı baskı uygulanıyor mu” sorusuna katılımcıların yüzde 58,6 “evet” yanıtını verirken, “Etnik kimliğinizden dolayı ayrımcılığa uğradınız mı” sorusu üzerine kendisini Türk olarak tanımlayanların yüzde 20,2’si, Arap olarak nitelendirenlerin yüzde 21,6’sı, “Kürdüm” diyenlerin de yüzde 53,2’si etnik kimliklerinden dolayı ayrımcılığa uğradıklarını belirtti.
“Dini ve mezhepsel kimliğinizden dolayı ayrımcılığa uğradınız mı” sorusu üzerine 16 ilde yaşayan katılımcılardan Hanefi mezhebine vurgu yapanların yüzde 4’ü, Şafi kimliğine vurgu yapanların yüzde 7,6’sı, Müslümanlığa vurgu yapanların yüzde 8,7’si, Aleviliğe vurgu yapanların yüzde 76,8’i dini kimlikleri nedeniyle ayrımcılığa uğradıklarını belirtti.
Araştırmaya göre, “Konuştuğunuz dil ya da şive nedeniyle ayrımcılığa uğradınız mı” sorusuna “evet” yanıtı veren yüzde 32,6’lık kesimin yüzde 42’si Kırmançi, yüzde 46,2’si Zazaki, yüzde 14,3’ü Arapça, yüzde 22’si Türkçe konuşuyor.
Araştırmanın ikinci bölümünde “Gündem ile ilgili tutumları” sorulan katılımcıların yüzde 64,2’sine göre, Türkiye’nin en önemli sorunu Kürt meselesi. Örneklemin yüzde 74,4’ü son dönemde Kürt meselesinin çözümüne ilişkin olarak olumlu gelişmeler yaşandığını düşünürken, somut gelişmeler sorulduğunda katılımcıların yüzde 47,5'i “barış süreci”ni, yüzde 26,3'ü “müzakere süreci”ni, yüzde 11,4'ü “Abdullah Öcalan’ın mektubu”nu “olumlu gelişme” olarak gösterdi. Araştırmada “KCK’li tutsakların bırakılması”nı olumlu gelişme olarak işaretleyenler ise yüzde 1,9 oranında çıktı.
Katılımcılara yöneltilen “Abdullah Öcalan’ın görüşme sürecinde Kürtleri temsil ettiğini düşünüyor musunuz” sorusuna yüzde 76'lık kesim olumlu yanıt verirken, yüzde 10’luk bir grup “hayır” dedi. Araştırmaya göre, Öcalan’ı temsilci olarak görmeyen Kürtlerin oranı yüzde 6,5.
3 bin 433 kişiye yöneltilen “Abdullah Öcalan ile başlatılan görüşmeleri destekliyor musunuz” sorusuna yüzde 86,9 “evet” yanıtını verirken, desteklemediklerini belirten yüzde 5,3’lük kesimde kimliğini Kürt olarak tanımlayanlar yüzde 2,8’lik bir oran oluşturdu. Araştırma yapılan 16 ilde bulunan, kimliklerini Türk olarak niteleyenlerin yüzde 21,8’i de Öcalan’la yapılan görüşmeleri desteklemediğini açıkladı.
“Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerin olumlu sonuçlanacağını” düşünenler katılımcıların yüzde 76,8’ini bulurken, Kürtlerin yüzde 6,4’ünün görüşmelerin olumsuz sonuçlanacağını düşündüğü gözlendi. Bölgede kendisini Türk olarak tanımlayanların yüzde 15,4’ü görüşmelerin olumsuz sonuçlanacağı fikrinde.
Öcalan’ın 21 Mart Nevruz kutlamalarında okunan mektubunun içeriğini yüzde 82,6’lık çoğunluk olumlu bulurken, PKK’nın ateşkes ilanını olumlu değerlendirenlerin oranı da yüzde 86,6 çıktı.
Araştırma grubunun yüzde 55,8’i PKK’nın silahlı güçlerini sınır dışına çıkarması için hükümetin gerekli adımları atacağını düşünürken, yüzde 20’si hükümet tarafından gerekli adımların atılmayacağını düşünüyor. Yüzde 53,8’lik kesime göre, “hükümetin Kürt sorununun çözümüne dair somut projeleri var.”
Araştırmada katılımcılara yöneltilen “Müzakere sürecinde sizce hangileri yer almalıdır” sorusuna verilen yanıtlar, oranlarıyla şöyle:
- Kürtlerin statüsünün tanınması: Yüzde 87,1
- Anadilde eğitim: Yüzde 87,4
- Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi talebi: Yüzde 83,6
- Genel af: Yüzde 81,9
- Kürtçenin resmi dillerden biri olarak kabul edilmesi: Yüzde 80,6
- Demokratik özerklik: Yüzde 78,7
- Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü: Yüzde 77,4
Katılımcılara yöneltilen “Son dönemde Kürt sorununun çözümüne dönük yaklaşımları, söylemleri ve çabaları açısından siyasetteki bazı kişilere ne oranda güveniyorsunuz” sorusuna verilen yanıtlara göre Abdullah Öcalan yüzde 74,7 ile birinci sırada. Öcalan'ın ardından gelen isimler ve oranları sırasıyla şöyle:
- DTK Eş başkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk: Yüzde 72,6
- BDP Eş Genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak: Yüzde 71,2
- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: Yüzde 53,8
- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: Yüzde 53,1
- TBMM Başkanı Cemil Çiçek: Yüzde 32,2
- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Yüzde 4,4
- MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: Yüzde 3
SAMER’in yaptığı araştırmanın üçüncü bölümünde yeni anayasaya ilişkin sorular soruldu. Sonuçlara göre, örneklemin yüzde 49,3’ü yeni vatandaşlık tanımında “tüm etnik ve inançsal kimliklere vurgu yapılmasını” savunurken, yüzde 32,7’lik kesim ise tanımın etnik ve dini kimliklerden arındırılması gerektiğini söyledi.
“Mevcut parlamenter sistemden memnunum” diyenler yüzde 35,2’lik bir kesim oluştururken, katılımcıların yüzde 39,2’si memnuniyetsizliklerini dile getirdi, yüzde 25,3 oranındaki bölüm “kararsız” olduğunu belirtti.
Başkanlık sistemine dair soruların da yöneltildiği araştırmada katılımcıların yüzde 42,5’i sistemin ne olduğunu bildiğini, yüzde 57,5’lik bir kesim ise sistemi bilmediklerini söyledi. “Bugün bir referandum olsa başkanlık sistemini destekler misiniz” sorusuna, katılımcıların yüzde 60,3'ü olumlu yanıt verdi. Araştırmaya göre, “Türklerin 50,5’i, Kürtlerin de 62,4’ü başkanlık sistemini destekliyor.”
Araştırmanın dördüncü bölümünde yöneltilen “Türkiye ve Suriye İlişkileri” sorularına verilen yanıtlarda yüzde 51 Türkiye’nin tavrını olumsuz, yüzde 31,7 ise olumlu olarak nitelendirdi. Türkiye hükümetinin Suriye Kürtlerine yaklaşımını katılımcıların yarısı olumsuz, yüzde 26,5’i olumlu bulduğunu belirtti.
Araştırmanın “Kişisel Kaygı” bölümünde “Türkiye’nin geleceğinden endişe duyuyor musunuz” sorusuna “hayır” yanıtı verenler yüzde 60,5’lik bir çoğunluk oluşturdu. Endişe duyanlar arasında, “toplumsal çatışma potansiyeli”nden kaygılananlar yüzde 53,3, “ekonomik gidişat”tan endişe duyanlar yüzde 7,5, “İslami bir toplum yapısına geçiş”ten endişe duyanlar yüzde 4,5’lik bir kesim oluşturdu.
“Türklerle Kürtlerin ortak yaşam imkânları olduğunu düşünüyor musunuz” sorusuna yüzde 86,5 oranında “evet” yanıtı verirken, “hayır” diyenler yüzde 9,1 oranında kaldı. Türkler arasında ortak yaşam imkânının kalmadığını düşünenler yüzde 6,5 iken, Kürtler arasında bu oran 9,7 oldu.
Siyasal ve Sosyal Araştırma Merkezi’nin (SAMER), 2011’de Diyarbakır’da kuruldu. SAMER’in yönetici kadrosunda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi kürsüsünden Çetin Gürer, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Welat Ay, İdari Koordinatör Sidar Şimşek, Saha Koordinatörü Suat Özalp, Analist Eda Ok ve Welat Taş yer alıyor.
SAMER'in hedefleri arasında “başta bölge illeri olmak üzere Türkiye genelinde yürütülecek çalışmalarla sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel, toplumsal cinsiyet vb. sorunların tespitinde rol alma, çözüm önerileri üretme”, “bilimsel araştırmalar sonucu elde edilecek verilerin analiz ve değerlendirmesini yapma, üretilen bilgiyi ilgili kuruluşlara ya da kamuoyuna sunma” yer alıyor. SAMER’in hazırladığı raporlar arasında Van Belediye Başkanı Bekir Kaya’nın KCK soruşturması kapsamında tutuklanmasının ardından hazırlanan “Van’da Siyasi Depremin Etkileri” ve düzenli olarak tekrarlanan “Kürt Sorununun Çözümünde Kişi ve Kurum Değerlendirmesi” başlıklı çalışmalar da var.
İşte SAMER'in Nisan ayı araştırması sonrasında hazırladığı raporun tam metni
© Tüm hakları saklıdır.