Gündem

Gül'den sonra Davutoğlu da Trump'a tepki gösterdi: IŞİD'e daha iyi bir hediye verilemezdi!

"Bu yasak, İslamofobi’nin hükümet politikası olarak kurumsallaşması anlamına gelecektir"

03 Şubat 2017 15:12

7 Müslüman ülkenin vizelerine kısıtlama getiren kararnameyi imzalayan ABD Başkanı Donald Trump'a, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ardından eski Başbakan Ahmet Davutoğlu da tepki gösterdi. "Bu hamlelerin, ABD’nin yeni yönetiminin Pentagon’a, IŞİD’e Irak ve Suriye’de ölümcül darbeyi vuracak bir plan hazırlaması talimatını verdiği bir zamanda gerçekleşmesi oldukça paradoksal, zira bu durum Müslümanların yasaklanmasını kurumsallaştırıyor" diyen Davutoğlu, "IŞİD’e bu kadar yanlış bir yasak kararından daha iyi bir hediye verilemezdi" ifadesini kullandı. 

Abdullah Gül, Donald Trump'a yönelik olarak "Seçim kampanyaları sırasında retorik temelde bir popülizm normal karşılanabilir ve tolere edilebilir. Ancak, Makamı üstlenmenin bedeli sorumlu bir şekilde ve ferasetle hareket etmektir" demişti.

Abdullah Gül’den ‘Trump’ çıkışı

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu Al Jazeera Arapça’ya bir makale yazdı. Davutoğlu, “Obama’dan Trump’a; çıkarılacak dersler ve karşılaşılacak zorluklar” başlıklı makalesinde Obama’nın politikalarını da eleştirdi.

"Tehlikeli bir tercih"

Trump’ın performansının ve kararlarının endişe verici olduğunu ifade eden Davutoğlu “İlk olarak, kapsayıcılık yerine dışlayıcılık seçimden beri bu yeni yönetimin kritik kararlarını tanımlayan özellik hâline geldi. Trump’ın göçmenler ve farklı kimliklerden insanlar (fakat spesifik olarak Meksikalı göçmenler, İslam ve Müslümanlar) hakkındaki seçim kampanyası söylemi en iyi ifadeyle bir zehirli veya sorunlu olarak tanımlanabilir. ABD’nin kendi vatandaşlarına, mukimlerine ve ABD topraklarında bulunanlara yönelik böyle dışlayıcı doğaya sahip bir iç politika, tehlikeli bir tercih ve başka yerlerde takipte olan aşırı sağ partiler için emsal teşkil ediyor” diye yazdı.

"IŞİD'e daha iyi bir hediye verilemezdi"

Davutoğlu yazısında şöyle yazdı:

“Yeni yönetim, Müslüman çoğunluğa sahip yedi ülkenin vatandaşlarının ülkeye girişinin yasaklanmasından ABD-Meksika sınırına duvar örmeye kadar yaptığı hamlelerle zarar veren bir tek taraflılığı tercih etti. Bu hamlelerin, ABD’nin yeni yönetiminin Pentagon’a, IŞİD’e Irak ve Suriye’de ölümcül darbeyi vuracak bir plan hazırlaması talimatını verdiği bir zamanda gerçekleşmesi oldukça paradoksal, zira bu durum Müslümanların yasaklanmasını kurumsallaştırıyor. IŞİD’e bu kadar yanlış bir yasak kararından daha iyi bir hediye verilemezdi.

Başkan Trump’ın Müslümanlara konulan yasağı imzaladığı günün Holokost’u Anma Günü’ne denk gelmesi de tarihin bir ironisi. Bir daha asla hiçbir kimseyi, dini, topluluğu kollektif bir şekilde şeytanlaştırmamak, bu anmanın öncülük ettiği ilke olmalıydı.

Eğer tersi bir politikaya dönülmezse, Trump’ın, Avrupa’nın entegrasyonu projesini küçümsemesi ve NATO’nun önemini azımsaması, transatlantik topluluğu arasındaki bağları sarsacaktır ki bu da yine ABD’nin ulusal çıkarlarının aleyhinde olacaktır."

"İslam dünyası arasındaki çatlakları da derinleştirecektir"

Davutoğlu “Benzer şekilde, 11 Eylül’ün arkasındaki düşünce de farklı insanlar, dinler, topluluklar ve medeniyetler arasındaki fay hatlarını harekete geçirmekti. 11 Eylül, ilk ve öncelikli olarak toplumların kapsayıcılığını, beraber yaşama fikrini, çok kültürlülük fenomenini hedef almıştı. 

Üzerinde ısrar edilmesi durumunda Müslümanlara dönük bu yasak, 11 Eylül faillerini daha önce hayal etmedikleri kadar iyi bir hediyeyle ödüllendirecektir” diye yazdı ve yazısına şunları ekledi:

“Bu yasak, İslamofobi’nin bir süper gücün hükümet politikası olarak kurumsallaşması anlamına gelecektir. Bu da dünya çapında kutuplaşmayı arttıracak ve toplumların, dinlerin ve medeniyetlerin arasındaki sosyo-politik fay hatlarını harekete geçirecektir. Korku asla politik kazanımlar için bir araç olarak kullanılmamalıdır.

Kapsayıcılık, insanlık onuruna saygı ve insan hakları ile özgürlüklerine bağlı kalmak, 11 Eylül faillerinin ve DEAŞ alçaklarının çarpık ideolojilerine karşı durmak için en kuvvetli vasıtalar olacaktır. Bu ilkeleri ve değerleri ihmal etmekse, aksine, bu faillerin güç kaybeden ve ölmekte olan bu ideolojilerine hayat öpücüğü vermek ile farksız olacaktır.

İslam’ın ve Müslümanların güvenlik problemi hâline getirilmesi, sadece ABD ve onun Müslüman nüfusu arasında değil, ayrıca ABD ve daha geniş anlamda İslam dünyası arasındaki çatlakları da derinleştirecektir"