8 Eylül’de PKK’yı protesto eylemleri sırasında, Kırşehir'de 30 yıldır faaliyet gösteren Gül Kitabevi ve HDP İl Binası'nın yakıldığı ve iş yerlerine zarar verildiği olaylarla ilgili olarak 6’sı tutuklu 17 sanığın yargılandığı davanın görülmesine bugün Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Duruşmada, 6 tutukluğu sanığın tahliye edilmesine ilişkin talep mahkemece oy çokluğuyla reddedildi, duruşma 9 Şubat 2016’ya ertelendi.
Gül Kitabevi’ni yaktıkları iddiasıyla yargılanan sanıkların sabıkasının hayli kabarık olduğu ortaya çıktı. Sanıklardan Tuncay Yalçın’ın hırsızlık, Tuncay Eroğlu’nun tehdit ve uyuşturucu kullanmak; Öner Aslan’ın yaralama ve uyuşturucu kullanmak; Mehmet Emin Kesim’in iki kez uyuşturucu kullanmak, bıçakla yaralamaya teşebbüs, halkın huzur ve sükununu bozmak; Halil Kurt’un halkı kışkırtma, hakaret içeren tezahürat, yaralama ve sporda şiddet; Mehmet Şimşek’in mala zarar vermek ve hırsızlık, Gökhan Hergül’ün de yaralama suçlarından sabıkalı oldukları ortaya çıktı.
Sanık eşi: Polisler müdahale etseydi bu sorun olmazdı
Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre, Gül Kitapevi'ninde aralarında bulunduğu iş yerlerine zarar verdikleri iddiasıyla yargılanan tutuklu sanıklardan Öner Aslan’ın eşi Ayşe Aslan, polis müdahale etmediği için olayların meydana geldiğini ve büyüdüğünü savunarak, “Polisler hiçbir müdahalede bulunmadı. Olan biteni seyrettiler. Biber gazları da mı yoktu. Polisler müdahale etseydi bu sorun olmazdı, Kırşehir yanmazdı, komşularımıza zarar gelmezdi” dedi.
"Yanan kitabevinin sahibi 'ne yapıyorsunuz' diye bizi taciz etti"
Öte yandan tutuklu sanıklar duruşmada, ‘şehitlerin yol açtığı üzüntü nedeniyle ve galeyana gelerek’ yürüyüşe ve saldırıya katıldıklarını söylediler. Bir sanık, yanmakta olan kitabevi sahiplerinin elle ve sözle taciz etmesi nedeniyle dükkana girip içeriye hasar verdiğini savundu. Bunun üzerine, “Nasıl taciz ettiler?” diye soruldu. Saldırgan da “Elini sallayarak, ‘Ne oluyor, ne yapıyorsunuz?’ dedi” yanıtını verdi.
Tutuklu sanıklardan Ramazan Akçakaya, Yeraltı Çarşısı’nda esnaflık yaptığını, “şehitleri anma” yürüyüşüne katıldığını, “o an öfkeyle hareket ederek” grupla birlikte kitabevine taş attığını ve yanan çantayı ateşe doğru fırlattığını söyledi. Akçakaya, kalabalık içerisinde iddia edildiği gibi kitabevinde PKK bayrağı görmediğini ifade etti.
"Takım elbiseli kişiler yönlendirdi"
PETLAS’ta işçi olarak çalışan Gökhan Hergül de o gün ailevi sorunlarından ötürü alkol aldığını savundu. Türk bayrağını tutarak yürümeye başladığını anlatan Hergül, ön tarafta bulunan takım elbiseli kişilerin yönlendirmesiyle HDP il binasına gittiklerini ve burayı taşladıklarını söyledi. Daha sonra grup içerisinden bir kişinin “Hücum, Gül Kitabevine” diye bağırdığını ileri süren Hergül, “Ben de galeyana gelerek, çanta standını yere devirdim. Kitabevi içerisindeki bir kadın ve bir erkek, bize el hareketi yaptı ve küfretti. Ben de kendimi kaybederek dükkanın içerisine girdim. Tezgaha vurdum, kitapları devirdim. Bir anda kendimi kaybetmişim. Ne yaptığımı hatırlamıyorum” dedi.
Mehmet Şimşek, yürüyüşün yapılacağını sosyal medyadan öğrenip katıldığını, “Hücum HDP’ye” diye bağrılması üzerine buraya yöneldiklerini, slogan attıklarını belirtti. Şimşek, kendisinin “şehitlerin üzüntüsünden” ötürü HDP’ye 3-4 taş attığını anlattı. Daha sonra Gül Kitabevi’nin önünde toplandıklarını belirten Şimşek, “Ben vardığımda camları kırılmıştı. İçeride kimse yoktu. Çantalar yakılıp içeriye atıldı. Ben çantaların üzerini bir demirle örterek, içeriye atılmasını engelledim” dedi.
“Şehitlerin üzüntüsüyle galeyana geldim"
Öner Aslan adlı sanık da, ilk başta HDPye taş attıklarını ancak kendisinin attığı taşın, “gün boyunca dört kamyon yüklemiş ve bu yüzden yorgun olması” nedeniyle binaya değmediğini iddia etti. Daha sonra kalabalığın arkasına geçtiğini iddia eden Aslan, Gül Kitabevi’ne dönülmesi nedeniyle kendisini birden bire en önde bulduğunu savundu. Kitabevindeki bir kişinin kendilerine el kol hareketi yaptığını savunan Öner, “Ailemize küfür edince dayanamayıp içeri girdim. İçeride stantları devirdim.” dedi. Mustafa Tekten ise kitabevi önündeki çantalar yakıldıktan sonra içeriye atıldığını kaydederek, “Şehitlerin üzüntüsüyle galeyana geldim, yanmakta olan bir çantayı kitabevine doğru fırlattım” dedi.
Ramazan Doğan adlı sanık “üzüntüden ötürü” HDP il binası taş attığını belirterek, daha sonra kitabevine geçtiklerini, “dayanamayarak” kapıda bulunan çanta tezgahını devirdiğini söyledi. Doğan, kitabevindeki çalışanlarca elle ve sözle taciz edildiklerini ve bunun üzerine dükkana girdiğini ve içeriyi devirdiğini anlattı. Avukatların “Ne yaptılar?” diye sorması üzerine Doğan, “Elini kaldırarak, ‘Ne oluyor, ne yapıyorsunuz?’ dedi” diye cevap verdi. Doğan, dükkandan çıktıktan sonra “Allah size zeval vermesin” diyerek, kapıdaki bir sivil polise sarılıp ağladığını vurguladı.
‘DÜKKANI YAĞMALAYANLAR VARDI’
HDP il binasını ateşe vermekten tutuklu bulunan Yunus Sağır ise gazi kardeşi ve şehit akrabası olması nedeniyle yürüyüşe gittiğini, HDP il binasına tırmandığını söyledi. Ardından Gül Kitabevi’ne geçtiklerini kaydeden Sağır, defterleri içeriye attığını, bir çakmakla kağıdı tutuşturup dükkana fırlattığını söyledi. Sağır, “Bu esnada dükkanı yağmalayan arkadaşlar vardı” dedi. Hakimin, “Nasıl yağmalamak?” diye sorması üzerine “İçerde koşturuyorlardı” diye cevap verdi. Daha sonra tutuksuz sanıkların ifadesi alındı.
Mahkemenin öğleden önceki ilk oturumu, ifadelerin alınmasıyla tamamlandı. Bu arada, sanıklar içinde yer alan 17 yaşındaki F.M. adlı genç kızın, Gül Kitabevi’nin ortağı Eşref Odabaşı’nın eşi Gülsüm Odabaşı’nın öğrencisi olduğu anlaşıldı. Kırşehir Lisesi’nde Felsefe Öğretmeni olan Odabaşı, “Onu görüntülerde görünce çok üzüldüm, ‘Çok yazık’ dedim” diye konuştu. Odabaşı, başka öğrencilerinin de saldırıya katıldığını anlattı.