Başbakan Ahmet Davutoğlu ile 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül arasındaki "zihnim berrak" atışması yaratan Fethullah Gülen ziyaretinin perde arkasında Gül'ün danışmanlarından Gürcan Balık'ın yattığı öne sürüldü. İddiaya göre Pensilvanya ziyaretinde bulunan Balık, söz konusu görüşme hakkında dönemin cumhurbaşkanı Gül'e geç bilgi verdi.
Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün haberine göre, New York’ta Birleşmiş Milletler Zirvesine katılan Gül heyetinde bulunan Davutoğlu’nun Gülen ziyaretinden bir hafta sonra haberdar oldu. Kendisini haberdar eden isim o dönem Köşk kadrosunda bulunan bir isimdi. O isim Gürcan Balık idi. 2013’ün Ağustos ayında Gül’e danışman olan Balık daha önce uzun süre Davutoğlu’nun yanındaydı. Hem Dışişleri’nde özel kalem müdürlüğünü yapmış, 2010-2012 yılları arasında özel müşaviri olarak da çalışmıştı.
Ancak Gürcan Balık’ın, dönemin Başbakan’ı Tayyip Erdoğan’ın da bulunduğu bir toplantıdaki çıkışı Davutoğlu ile çalışmasının sonu oldu. Erdoğan, Balık ile ilgili rahatsızlığını Davutoğlu’na aktardı. Bunun üzerine Davutoğlu dönemin Cumhurbaşkanı Gül’e giderek Balık’ı Köşk kadrosuna alması için ricada bulundu. Gül ricayı kırmadı.
Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi de, söz konusu ziyaretle ilgili şunları söyledi:
"19 Eylül tarihinde Pensilvanya'yı ziyaret etmişti. Gülen'e Türkiye'ye dönmesi için davette bulunduğu o ziyarete eşiyle birlikte Cumhurbaşkanı Gül'ün Dış politika Başdanışmanı ile Davutoğlu'nun bir danışmanı da eşlik etmişti.
Bunun bir polemik konusu olması AK Parti'nin siyaset kültürüne yakışmıyordu. Kapatılması yerinde bir davranış oldu."
'Gül gecikmeye çok kızdı'
Ancak, Davutoğlu’nu Gülen’e götüren Balık öncesinde Gül’e haber vermedi. İlk bilgiyi bir hafta sonra iletti. Gül hem gidişe hem geç haber verilmesine çok kızdı. Bir süre sonra “Gülen’e yakın isim Gül’ün kadrosunda” diye haberler çıktı. Gül, Davutoğlu’nun “prensini” ekibine aldığı için hem Gülen görüşmesinden haberdar edilmedi hem de aradan aylar geçip Davutoğlu’nun bu görüşmesi ortaya çıktığında “bilgisi dahilinde” diye eleştirildi. Yani Gülen tartışmasının içine çekildi.
‘Asıl intifadayı ben başlatacağım’
Hayrünnisa Gül, Köşk’teki veda resepsiyonunda gazetecilere eşini eleştiren AKP’lilere yönelik tepkisini şu açık sözlerle ifade etmişti:
“Bizi çok üzdüler. Şimdi fotoğrafta yer almak için yarışıyorlar. İnsan kendisine zor hâkim oluyor. Bizi hiçbir şey görmüyor, bilmiyor, farkında değiliz mi sanıyorlar? Her şeyin farkındayız. Abdullah Bey kibarlığından bir şey söylemiyor. Kendisine çok yanlışlıklar, çok saygısızlıklar yapıldı. Bazı günler ben okuyup üzülmeyeyim diye gazeteleri önümden alıyordu. Ben girip hakkında yazılanları okumayayım diye interneti kapattığı zaman oldu. Bir turnusol döneminden geçiyoruz. Herkesin ne olduğu ortaya çıkıyor. Neler yazıldığını gördük! Neler söylendiğini gördük! Bizi en çok üzen de özellikle son yılımızda bizim camiadan, dindar Müslüman camiadan yapılan saldırılar oldu.
‘Ben şimdi susuyorum’
Bu süreçte bazı yaşadıklarımızı, 28 Şubat döneminde benim başörtümün tartışıldığı günlerde bile bu kadarını görmedik. Bizi kaç yıldır tanıyorsunuz; çizgimizde bir değişiklik oldu mu? Hayır. Bir de etrafımızdakilerin geçirdiği değişime bakın. Neler yazılıyor, söyleniyor, insan inanamıyor. Ben her şeyi biliyorum. Şimdi ben de susuyorum, ama fazla susmayacağım; asıl intifadayı ben başlatacağım.”
Abdülkadir Selvi'nin Yeni Şafak'ta "Pensilvanya ziyaretini bir de benden dinleyin" başlığıyla yayımlanan (6 Mayıs 2015) yazısı şöyle:
En son Bakanlar Kurulu toplantısından sonra 27 Nisan akşamı Başbakan Davutoğlu, bakanlara eşli olarak yemek vermişti.
O yemekten birkaç enstantane yansıtmak istiyorum. AK Parti'deki siyaset kültürünü yansıtması açısından, orada yapılan konuşmaların önemli olduğuna inanıyorum.
AK Parti seçimlere gidiyor. Üç dönem kuralı nedeniyle yemeğe katılan bakanların önemli bir kısmı milletvekili adayı değil. 7 Haziran günü itibariyle milletvekillikleri de sona erecek.
Bu isimler AK Parti'yi ortaya çıkaran “Erdemliler hareketi”nden geliyorlar. Bülent Arınç, Mehdi Eker, Faruk Çelik gibi Erdoğan'ın yol arkadaşları var. Mahalle muhtarlıklarındaki değişimde dahi büyük olayların yaşandığı ülkemizde, siyasette, ”Özgül ağırlık” sahibi bu isimler, nefislerini “Ayaklarının altına” alma fazileti göstererek, aktif siyasi hayattan en azından şimdilik olmak kaydıyla çekiliyorlar. O insanlar da etten kemikten ibaret. O insanlar da nefis taşıyorlar. Belli ki o anda bir siyasi hırs olmasa bu işi yapmaları mümkün değil. Ama onlar, ”Dava” diyorlar. İlk olarak yola çıktıklarında, kendilerine, ”Erdemliler hareketi” ismini verdikleri gibi aktif siyasete bir dönemlik ara verirken de siyasi erdemliliğin örneklerinden biri sergiliyorlar. Bu çok kolay olan bir iş değildir.
Tekrar 27 Nisan gecesine bakanların eşli yemeğine döndüğümüz taktirde, tam da o gecenin mana ve ehemmiyetine uygun bir şiir okunuyor? Kim okur dersiniz? Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker., Üstad Sezai Karakoç'tan, ”Biz yarıştan sonra da koşan atlarız” dizelerini okuyor.
Orada bakanlar adına, ”Ağabey” kontenjanından Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bir konuşma yapıyor. Tam da Bülent Arınç'a yakışan duygusal bir konuşma oluyor. Bakanlık görevleri sona erse de davaya hizmet etmeye devam edeceklerini söylüyor. Sonunda Başbakan Davutoğlu'na teşekkür ediyor.
Başbakan ise çalışmalarından dolayı bakanlara teşekkür ediyor ama bakan eşlerini ilgilendiren bir bölüm var. Başbakan, uzun bakanlar kurulu toplantıları ve yoğun çalışmalar nedeniyle bakan eşlerinden helallik istiyor. İşte tam bizim kültürümüze uygun yaklaşım bu.
Bu arada Başbakan'ın bir sözü havada esprilerin oluşmasına ve tebessüme yol açıyor. Başbakan, ”7 Haziran'dan sonra kurulacak olan kabine ile sizi bir araya getirmek istiyorum. Tecrübelerinizi aktarmanız için buna ihtiyacımız var” diyor. Bu söz üzerine bir bakan, ”Demek ki, 7 Haziran'dan sonra buradakilerin hiçbiri bakan olamayacak. Kabine tamamen değişecek” diyor. Bunun üzerine kahkahalar patlıyor. Davutoğlu, ”Onu kast etmedim. Aramızda üç dönemi geldiği için milletvekili olamayanlar var. Onu kast etmiştim” diye açıklama yapma ihtiyacı duyuyor. Bu arada bakanların tümü yemeğe eşleriyle birlikte katılıyorlar. Ama biri hariç. Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, kabinenin tek bekar bakanı olduğu için onun üzerine espriler yapılıyor. Başbakan,” Ömer Bey ilk Bakanlar Kurulu toplantısına sizi eşli bekliyoruz” diye takılıyor. Gülüşmelere yol açıyor bu durum. Ömer Çelik'in üç dönemlik olduğu biliniyor. Bu durumda, evlendiği taktirde bakan olma şansının bulunduğu yönünde espriler birbirini izliyor.
AK Parti'yi var eden siyasi kültür bu. AK Parti'yi her seçimde oylarını artırarak bugünlere getiren ve yakın gelecekte de alternatifinin olmamasını sağlayan sır bu.
Kısa bir süre önce yaşanan Merkez Bankası tartışması, Hakan Fidan olayı ve Bülent Arınç-Melih Gökçek tartışması nasıl yadırganmıştı? Ne büyük bir rahatsızlığa yol açmıştı. Kısa sürede bunun yanlış bir yol olduğu fark edildi ve hemen terk edildi. Süleyman Demirel derdi ki ”Siz birbirinizi seveceksiniz ki insanlar da sizi sevsin. Siz birbirinize güveneceksiniz ki, insanlar da size güvensin.”
Cumhurbaşkanlığı seçiminin yavaş yavaş gündemimize girdiği günlerdi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde diğer partilerde yaşanan çalkantılara, bölünmelere bakıp birilerinin ellerini ovuşturduğu bir dönemdi. Erdoğan ile Gül arasında bir çatlak yaşanması için dua ediyorlardı.
O dönem birkaç yazı yazdım. AK Parti'deki siyasi kültürü anlatmaya çalıştım. Erdoğan ile Gül arasında Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı konusunda yaşanan değişimleri hatırlattım. Sonunda bu insanlar melek değil. Ama birbirlerini dengelemeyi başarıyorlar. Ayrıca aralarında sorunlar yaşansa da halkImıza kriz yaşatmadan bu sorunların içinden çıkabiliyorlar demiştim. Bu benim samimi inancımdı. Zaten süreç de doğruladı. Yazının çıktığı akşam Cumhurbaşkanlığı Basın sözcüsü Ahmet Sever aradı. “Beyefendi yazını okumuş. Çok doğru tespitler yapmış, böyle bilinmesinde yarar var diyor” dedi. Cumhurbaşkanı Gül, bu düşüncelerini benimle paylaşmasını istemişti.
Başbakan Davutoğlu'nun Pensilvanya'yı ziyareti konusundaki polemik uzamaya başlayınca üzülmüştüm. Keşke bu konu uzamasa diye düşünüyordum. Abdullah Bey'in,”Kapandı o işler” açıklamasını görünce sevindim. Kıyısından köşesinden bu olaya vakıf olan insanlardan biriyim. Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu gibi iki değerli insan arasında polemik konusu olmayacak kadar önemsiz bir mevzu.
Cumhurbaşkanı Gül'ün 24 Eylül tarihinde BM Genel Kurulu'nda konuşma yaptığı sırada o salonda bulunup, kendisini takip eden gazetecilerden biriydim.10 günlük bir New York programı yapılmıştı. Ayrıca iki değerli meslektaşım Halime Kökçe ve Hilal Kaplan'la birlikte BM Genel Kurulu'ndan sonra o dönem Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu ve eşinin daveti üzerine bir gece oteldeki odalarında uzun uzun sohbet etme imkanı bulmuştuk.
Davutoğlu'nun Pensilvanya ziyaretinden haberim olmuştu. Davutoğlu, ABD'ye Cumhurbaşkanı ile birlikte gelmiş ve New-York'a ayak bastıktan 1 gün sonra muhtemelen 19 Eylül tarihinde Pensilvanya'yı ziyaret etmişti. Gülen'e Türkiye'ye dönmesi için davette bulunduğu o ziyarete eşiyle birlikte Cumhurbaşkanı Gül'ün Dış politika Başdanışmanı ile Davutoğlu'nun bir danışmanı da eşlik etmişti.
Bunun bir polemik konusu olması AK Parti'nin siyaset kültürüne yakışmıyordu. Kapatılması yerinde bir davranış oldu.