T24 - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türk dış politikasının ana eğiliminin, temel stratejisinin, devlet politikasının AB ve Avrupa ile bütünleşmek olduğunu vurgulayarak, ''Yarım asrı aşkın süredir bu hedefimizden en ufak bir sapma söz konusu değildir. Son dönemde AB'ye tam üyelik istikametinde çok daha süratli bir şekilde yol aldığımız da bir gerçektir'' dedi.
TÜSİAD'ın girişimiyle Haziran 2009'da kurulan Paris Boğaziçi Enstitüsünün Sabancı Atlı Köşk'te düzenlediği yemekte konuşan Cumhurbaşkanı Gül, son dönemde Türk dış politikasında bir eksen kayması yaşanıp yaşanmadığının tartışıldığını anımsattı.
Cumhurbaşkanı Gül, Türk dış politikasının ana eğiliminin, temel stratejisinin, devlet politikasının AB ve Avrupa ile bütünleşmek olduğunu belirterek, ''Yarım asrı aşkın süredir bu hedefimizden en ufak bir sapma söz konusu değildir. Son dönemde AB'ye tam üyelik istikametinde çok daha süratli bir şekilde yol aldığımız da bir gerçektir'' diye konuştu.
Türkiye'nin tarihinden gelen avantajlarını kullanarak bazı ülkelerle, çevresiyle çok ilgilendiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti:
''Tarihten gelen bir beraberliği varsa, o ülkelere ilgi göstermesi herhalde kınanacak bir şey değildir. Dolayısıyla Türkiye de AB'ye tam üye olursa, Türkiye'nin bu tarihten gelen avantajları ve ilişki içinde olduğu ülkeler AB'nin zenginliği gibi olacaktır. Onun için kimsenin eksen sapması ya da 'Türkiye farklı bir dünyaya gidiyor' gibi bir değerlendirme yapmaması gerektiği kanaatindeyim. Hiçbirimiz tecrit edilmiş bir dünyada yaşayamayız. Önemli olan şeyler değerlerdir. Türkiye hangi değerler doğrultusunda gelişiyor, buna bakmak lazım. Türkiye'de ekonomi, hukuk, insan hakları standartları, kadın-erkek ilişkileri hangi seviyede gelişiyor, buna bakarak Türkiye'nin eksenini tayin ederseniz, 'Sizinle doğru zeminde tartışıyoruz' derim. Ama yok öyle değil de 'Türkiye hangi ülkeyle daha çok ilişki içerisinde' gibi yapılırsa, o zaman çok aldatıcı noktaya varırız diye düşünüyorum.''