Yaşam

Gökhan Abur: 1000 yılın değil ama 100 yılın soğuğu yaşanacak

Gökhan Abur, "Polonyalı bilim adamları, ‘Son bin yılın en soğuk kışı geçecek’ demişti. Bu iddia çok abartılı. Ama son 100 yılın en soğuk kış

06 Aralık 2010 02:00

T24 - İTÜ Meteroloji Yüksek Mühendisi ve NTV hava durumu spikeri Gökhan Abur, "Bu yıl La Nina senesi. Yağış çok az olacak. Özellikle Kuzey’de Ocak ve Şubat çok soğuk geçecek. Polonyalı bilim adamları, ‘Son bin yılın en soğuk kışı geçecek’ demişti. Bu iddia çok abartılı. Ama son 100 yılın en soğuk kışı yaşanacak” dedi.

Vatan gazetesinden Tuğrul Tunalıgil'in "Yazdan kalma günlere kanmayın, 100 yılın en sert kışı kapıda” başlığıyla yayımlanan (5 Aralık 2010) yazısı şöyle:


“Yazdan kalma günlere kanmayın, 100 yılın en sert kışı kapıda”

Aralık ayı geldi çattı ama hâlâ Türkiye genelinde yazdan kalma günler yaşanıyor. İstanbul’da bile 25 dereceye çıkan sıcaklıklar kimilerini mutlu etse de, “mevsimlerin dengesi mi bozuldu” diye düşünenler endişeli. İTÜ Meteroloji Yüksek Mühendisi ve NTV hava durumu spikeri Gökhan Abur, “Havada büyük bir anormallik yok. Böyle havalar belli dönemlerde olabilir. Sonbahar işi biraz abarttı, ilkbahara döndü. Ama bugünden itibaren havalar soğuyacak. Her şey normale dönecek. Bu yıl La Nina senesi. Yağış çok az olacak. Özellikle Kuzey’de Ocak ve Şubat çok soğuk geçecek. Polonyalı bilim adamları, ‘Son bin yılın en soğuk kışı geçecek’ demişti. Bu iddia çok abartılı. Ama son 100 yılın en soğuk kışı yaşanacak” diyor.


* Aralık geldi ama hâlâ kış gelmedi. Sizce neden soğuklar gecikti?

Geçen hafta İstanbul’da sıcaklıklar 20-21 derecelerdeydi. Bugünden itibaren rüzgârın poyraza dönmesiyle birlikte Trakya’dan başlayarak hava 8-10 derece soğuyacak. 11 derecelere inecek. İki türlü hava var. Birincisi, sıcaklıkları yükselten ve lodosu meydana getiren ve bizim “İzlanda kökenli” dediğimiz, Fransa’nın Biscain Körfezi üzerinden veya Lyon Körfezi’nden aşağıya doğru inen alçak basınçlar. Bir de kuzeyde bekleyen ve kış aylarında etkisi altına girmemiz gereken soğuk çekirdekli bir basınç olan Sibirya yüksek basıncı... Son dönemlerde alçak basınçlar çok güçlü olunca, Sibirya yüksek basıncı batıya doğru hareket etti. Böyle olunca, Akdeniz’de, Batı Akdeniz’de, İtalya’nın güney kıyısında ve Sicilya’da, Adriyatik’in güneyinde yüksek sıcaklıklar oldu. Bize soğuk havanın gelebilmesi için Balkanlar’ın soğuması lazım. Balkanlar henüz soğumadı. Türkiye’nin Batı’sında ve iç kesimlerde sıcaklık 20-25 dereceyi gördü. Hatta geçen hafta Trabzon 26 dereceyi gördü.


* Bu sıcak havalar Aralık’ta devam eder mi?

Pazartesinden sonra poyraz tekrar zayıflayacak. Birkaç derece yükselecek belki, ama önümüzdeki hafta mevsim normalleri civarında seyredecek. Balkanlar’ın soğumasıyla birlikte 15 Aralık’tan itibaren her şey normale dönecek. Eskiden de Kasım’ın 10’unda 12’sinde hafif bir kar yağardı. Bu yıl böyle bir şey olmadı.


* Halbuki şu sıralar karı geçtik, yağmur bile yok. Bu gelecek kuraklığın habercisi mi?

Hayır. Kuraklığın bir işareti yok. Yağış gelecek. Pazar günü bütün Ege, Marmara ve Orta Karadeniz’de yağış etkili olacak. Sonra da o yağış iç kesimlere doğru gidecek. Yağışta bir problem yok. Ancak bütün mesele lodosun inadının kırılması. Poyraz mutlaka bir şekilde lodosu yenerek galip gelmeli.


“Lodos mevsimler arası geçiş için gerekli bir doğa olayı”

* Lodosun bu kadar uzun sürdüğü dönemleri hatırlamıyoruz. Neden lodos böyle rekor kırdı?

Aslında çok uzun süredir bu kadar peş peşe lodos fırtınası olduğu günleri yaşamıyorduk. Benim çocukluğumda ve gençliğimde İstanbul’un en önemli 2 olayı vardı. Bunlardan birisi sisti, diğeri de lodostu. Fakat biz çok uzun yıllardır lodos görmüyoruz. Normalde Ekim ve Kasım ayları lodos aylarıdır. Mevsimin normale dönmesi için mutlaka lodosun esmesi lazım. Lodos essin ki, soğuk hava aşağıya doğru inip sıcak havayı öldürmeye çalışsın. Dolayısıyla, hava poyraza ya da karayele dönsün. Bir süre sonra da havalar normale dönsün. Ancak son yıllarda hava birdenbire soğuyordu. Biz birden bire yazdan çıkıp kışa giriyorduk. Kıştan çıkıp aniden de yaza geçiyorduk. Şimdi ilk kez bu yıl yaz yazlığını yaptı, biraz yağış fazla yağdı ama kurak bir yaz da geçirmedik. Şimdi de kış kışlığını yapacak gibi gözüküyor. Çünkü sonbahar çok ciddi geçti. Ancak sonbahar işi biraz abarttı. Neredeyse ilkbahara döndü. Sisleriyle, kuvvetli lodosuyla ve aşırı sıcak havasıyla geçtiğimiz günlerde tipik bir “ilkbahar” yaşandı. Ama bugünden itibaren her şey normale dönecek.


* Bu kışla sert mi yoksa yumuşak mı geçecek?

Bu yıl La Nina senesi. Çok yağış olmasa da bu yıl özellikle Kuzey kesimlerde Ocak ve Şubat çok soğuk geçecek. Zaten bunun göstergeleri de başladı. Kasım’ın son haftasında Avrupa çok hızlı soğudu. Bir de Balkanlar soğursa, düşündüğümüzden daha da önce soğuklar gelebilir. Aralık sonunda dondurucu soğuklar gelebilir. İstanbul’un en soğuk dönemi 15 Şubat’la 15 Mart arasındadır. İstanbul’da 1990’lı yıllarda 7-8 Haziran’da İstanbul’a kar yağdı. Böyle ekstrem olaylar olabilir. Eskiden hava “Kışa merhaba” der gibi yapardı. Ancak bu yıl yapmadı. Çünkü Balkanlar daha soğumadı. Geçtiğimiz aylarda Polonyalı bilim adamları, “Son bin yılın en soğuk kışı geçecek” dediler. Sonra da bunu, “Son bin yılın değil, yüz yılın en soğuk kışı geçecek” diye düzelttiler. Bu kışın çok sert geçeceğini aylardan beri söylüyoruz. Özellikle Ocak ve Şubat bayağı dondurucu bir kış geçecek. Aşırı bir yağış görünmüyor. Hatta normalden az yağış olacak ve kuru soğuk havalar yaşayacağız. Sinsice bekleyen soğuk bir hava var. Avrupa’yı ve Balkanları soğutup Moskova’ya doğru giden soğuk kitle her an aşağıya Türkiye’ye inebilir. Bu sebepten uzun yıllar görmediğimiz soğuğu yaşayabiliriz. Bu yıl bilim adamları Gulf Stream’de (sıcak su akıntısı) bir yavaşlama olduğunu belirtiyorlar. İstanbul Boğazı’nın donma olasılığı çok azdır. Haliç vaktiyle donmuş. Ama İstanbul Boğazı’nın donması için hava sıcaklığının -25 dereceye düşmesi lazım. Şimdiye kadar bu hiç olmadı. Boğazda son 90 sene içinde gözlemlenen en düşük sıcaklık 1929 Şubat’ta -13.8 ölçülmüş. Göztepe taraflarında da -16 derece civarında ölçülmüş.


Hortumlar için Türkiye’de en riskli yer Haymana Ovası

* Muğla Milas’ta hortum çıkınca bazı evlerin çatısı uçtu. Türkiye’de hortumlar ne kadar zararlı olur?

Hortumlar dünyanın her yerinde oluyor. İki türlü hortum var. Birincisi ülkemizde daha çok yaz ve sonbahar aylarında rastladığımız “konvektif” bulutlar var. Hortumlar da huni biçimindeki bu bulutun altında oluşuyor. Anadolu Yarımadası’nda dağlar kuzeyde ve güneyde denize paralel olduğu için sadece denizde oluşuyor. Ama Ege’de dağlar denize dik uzandığı için bazen bulut karaya da girebiliyor. Daha önce Dalaman’da böyle bir hortum vakası görülmüştü. Milas’ta çatılar uçtu. Bir de Ankara ve Haymana Ovası’nda hortum görülebiliyor. Hatta 2002’de Haymana Ovası’nda 3’üncü kategoride (orta şiddette) bir hortum oldu. Bu hortum bir köyü perişan etti. 3 kişi öldü. Hortum olabileceğini bir gün önceden söylemek zor ama “olasılık var” diye söylüyoruz. Bizde daha çok Antalya, İskenderun ve Mersin Körfezi’nde, Karadeniz’de oluşan su hortumları olur. Halk arasında eski bir deyim vardır; “Gökten taş yağdı, kurbağa yağdı” derler. Özellikle Karadeniz’de su hortumları kıyı boyunca bulduğu her şeyi içine çeker.