Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Fethullah Gülen cemaatine yönelik, "Biz onları can bildik, kardeş bildik. Allah rızası için çalıştıklarını düşünerek her türlü desteği verdik. Başbakanımız için de öyleydi' dedi. Cemaatin İslam'a büyük darbe vurduğunu belirten Gökçek, 'Bu sebeple benim için hareket öldü" dedi.
Yeni Şafak'tan Nil Gülsüm'e konuşan Gökçek, 1 Mayıs'ta yapılacak olan kutlamalara da değinerek, "1 Mayıs olayları üçüncü Gezi olayları olacak. Bunun ilki Haziran'da girişilen olaylardı. İkincisi ODTÜ'de olan olaylardı. Üçüncüsü ise 1 Mayıs'ta yapılmak isteniyor" ifadelerini kullandı.
Melih Gökçek'in açıklamalarından saatırbaşları şöyle:
30 Mart seçimleri AK Parti için büyük başarıyla sonuçlandı. Ankara'yı özel kılan neydi ?
30 Mart seçimlerini yerel seçim olarak kabul etmemek lazım. AK Parti'nin Ankara'yı kaybetmesi için çok çalıştılar. Ankara'nın devrilmesi, tabiri caizse AK Parti için sonun başlangıcı olarak lanse edilecekti. Bütün olaylar payitaht olan Ankara'da başlıyor. Ankara'yı ele geçirmek sokağa hakim olmak anlamına gelecekti. Sokak hareketleri anında hareketlenecekti.
Neden hedef haline getirildiniz?
Bu beynelmilel güçler tarafından organize edilen bir plandı ve AK Parti'nin başarısızlığı hedefleniyordu. İkincisi Gökçek gezi olaylarında hayli etkin olan bir isimdi. Gökçek'ten de bunun rövanşını almak istiyorlardı. Gerçekleri ortaya sermemiz kimilerini rahatsız etti.
Birçok seçim yaşadınız. Bu seçim nasıl bir ortamda gerçekleşti?
Beynelmilel güçler yerli taşeronları da kullanarak ittifak oluşturdular. CHP, Paralel Yapı ve her ne kadar parti olarak bu ittifakın dışında kalsa da MHP taşeron olarak burada yer aldı. Bu ittifakın finansmanını da İstanbul baronları üstlendi. Ankara'da hiçbir para sıkıntısı çekilmedi. Hatta bazı kişilere özel imkanlar bile temin edildi.
Siyasetin aktörlerinden birine mi temin edildi?
İleride ortaya çıkacaktır. Seçim öncesi ev sahibi olmayan siyasi bir kişi seçim sonrası ev sahibi oldu.
Ön planda biri miydi, perde arkası aktörlerden mi?
Siyasetin ön planında biriydi.
Paralel Yapı'nın darbe girişiminde bulunacağının emareleri var mıydı, yoksa 17 Aralık sonrası mı anlaşıldı?
17 Aralık'a kadar hiçbir şey hissetmedim. Hissetseydim zaten iş birliği yapmazdık. Biz onları can bildik, kardeş bildik. Allah rızası için çalıştıklarını düşünerek her türlü desteği verdik. Bu bizim için de böyleydi başbakanımız için de öyleydi. Ne zamanki 17 Aralık o zaman ihanet, art niyet ve sırttan hançerleme olayı çok açık olarak ortaya çıktı.
'Benim için cemaat öldü'
Dinleme kayıtları ve tapeler çıkınca ne düşündünüz?
Binlerce kişinin dinlendiğini ve insanlarla ilgili her şeyin arşiv haline getirildiğini görmek insana kullanıldığı ve güvenilmediği hissini veriyor. Oysa mümin mümine güvenir, hatasını örtmek yerine hangi hatası var diye aramak İslami bir davranış değil. Paralel Yapı'nın yaptıkları hareketlerin İslami olmadığı ortaya çıktı. İslam adına yapılan hareketlerin İslam'a vurulan en büyük darbe olduğu ortaya çıktı. Bu sebeple benim için hareket bir anda öldü.
17 Aralık sürecinde Gezi'deki kadar aktif olmadığınızı düşünenler hiç de az değil.
Beni tenkit edenler oldu. Hoş onların beni tenkit etmeye hiç hakları yok. Kendilerini başbakanın yanında hiç yer almazken 'Sen niye konuşmuyorsun Melih' diye sitemde bulunanlar oldu. Ben her zaman başbakanımın yanında oldum. İsim vermeden eleştirilerimi yaptım, seçimlere kadar sabrettim.
Neden seçimlere kadar beklediniz konuşmak için?
Seçimlerden önce konuşacak olsaydım destek vermemelerinin gerekçesi olarak, 'Biz Melih Bey'i çok seviyorduk, oyumuzu da ona verecektik ama böyle yaptığı için oy vermedik' diyeceklerdi. Ama şimdi hem millet hem de ben 'Gökçek ne yaptı da siz milletin kapısına gidip CHP için oy istediniz' diye sorabiliyoruz. Aslında bana oy vermeyecekleri kanaatinde olduğum halde onlara mazeret bırakmak istemedim, bunu insanlar görsün diye sonuna kadar sabrettim.
Başbakan Paralel Yapı ile mücadelede bir hayli kararlı. Nasıl bir mücadele öngörülüyor?
Ben hizmeti ikiye ayırıyorum. Birinci kısım Allah rızası için her türlü fedakarlığı yapan kişiler. Bu samimi Müslüman kardeşlerimiz hala var. Ama bir ikinci kısım var ki bunlar tamamen beynelmilel güçlerin emrinde ve onların talimatlarıyla hareket ediyor. Bu iki grubu yanyana koymak büyük yanlış olur. Beynelmilel güçlerin emrinde olanlar yüzünden diğer samimi Müslümanları suçlamak büyük günah olur. Sayın Başbakanımız da aynı şeyi söylüyor zaten. Paralel yapının hizmetle hiçbir alakası yok. Onların gayesi beynelmilel güçlere yardım etmek.
Gülen'in beddua görüntüsünü görünce ne hissettiniz?
Üzüldüm, çok üzüldüm. Yakışan bir davranış değildi.
'Korkup susan var'
Güçlü konumlarda olup da suskun kalanlar oldu. Bunu neye bağlamak gerekir?
İsmin güçlü olması önemli değil. Defosu varsa korkar. İsim vermek istemiyorum ama onlar içinden dört tane kasetinin olduğunu bildiğim bir kişiyi istifa ettirdiler. Ben kaset filan görmedim ama kasetin olduğu bilgisi bize çok sık geldi. Onlar kimi nereden sindirebileceklerse bu yolu denerler. Kimisini çocuğundan, kimisini özel yaşamından sindiriyorlar, kimisini bürokrasideki hatasından sindiriyorlar.
Risk altında olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Bunları bir zamanlar canlarım kabul ettiğim için yüzlerce, binlerce kişiyi belediye bünyesinde işe aldım. Bütün evraklar bunların elinde. Bu evraklar içinden iki tanesini çekip bu evraklar eksikti diyerek bana mal ederek bir komplo kurabilirler. Ama benim Allahtan başka kimseden korkum yok.
Size bu yönde bir imada, tehditte bulundular mı?
Doğrudan 'sen şunu yaparsan böyle olur' şeklinde bir söz söylemediler ama endirekt şekilde haberler çok geldi. Hem önce hem de sonra geldi. Seçim öncesi buradaki bazı temsilcilerinden 'Melih Gökçek'in seçimlerden çekilmesi gerekir' diye dolaylı olarak haberler geldi.
'Üç dönem kuralı kaldırılmalı'
Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Ben cumhurbaşkanlığının Sayın başbakanımızın hakkı olduğunu kesinlikle ve kesinlikle düşünüyorum. Ama başbakanımızın bir dönem daha başımızda kalmasını arzu ediyorum.
Genel talebin dışında farklı bir şey söylüyorsunuz. Gerekçeniz nedir?
Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'yi belli bir noktaya getirdi. Başlattığı bazı işler var ve bu işleri bitirmeden gitmemesi lazım. Bir dönem daha başbakan olarak kaldığında Türkiye'nin rayına oturacağına ve bu işlerin de biteceğine inanıyorum. Ne olursa olsun cumhurbaşkanlığının fonksiyonu başbakanlık kadar aktif değil.
Bu denklemde cumhurbaşkanı kim olmalı peki?
Bunu başbakanla cumhurbaşkanımız bir araya gelir konuşurlar ama benim bu konuda gönlümden geçen de Abdullah Gül'ün devamı yönünde olur.
Başbakan Erdoğan'ın köşke çıkması durumunda paralel yapı ile mücadele konusunda bir gerilemenin olması ihtimalini görüyor musunuz? Ve partide bir çalkalanma veya kopuş olabilir mi?
Kopuş gibi bir şey asla olmaz. Ama her türlü mücadele için başbakanın başbakanlık görevinde bulunmasının çok daha iyi olacağını düşünüyorum.
Gönlünüzden geçen bu öneri üç dönem tartışması ile ilgili düzenlemeyi de zorunlu kılıyor. Bu konuya nasıl bakıyorsunuz?
Üç dönem kuralının kesinlikle kalkması lazım. Bizim partimizde şimdi üçüncü döneminde olan milletvekili sayısı 72'dir. Zaten her dönem içerisinde milletvekillerinin belli bir kısmı değişiyor. Üçüncü döneminde olanlar da muhtemelen belli bir oranda düşecek zaten. Üçüncü dönemimde olan vekiller bir yanıyla partinin hafızası, bu arkadaşların kalması gerekir.
Mansur Yavaş sonuca itiraz ederek AYM'ye başvurdu.
Önemli olan başvuru değil AYM'nin ne karar vereceğidir. Yüksek Seçim Kurulu'nun aldığı karar nihai karardır. Bu anayasaya göre böyledir. Yasalarda açık olan bir konuda AYM'den YSK'nın kararının tersi bir kararın çıkması hukuken mümkün değil. Kendileri de bunun böyle olduğunu bildikleri halde kamuoyunu etkilemek için böyle davranıyorlar.
Seçim gecesi kaybetme endişesi yaşadınız mı?
Seçim gecesi o kadar değişik bilgiler geldi ki. Bir ara açılmayan sandıkların Mansur'un da ifadesiyle Yenimahalle ve Çankaya olduğu söylendi. Eğer öyle olsaydı biz zaten kaybetmiştik. Onlar tersini söyleyerek algı yönetimi yapmaya çalıştılar. Kaybetme hissi bende bir an için doğmuştu. Sebebi de bilgi akışının gecikmesiydi.
'1 Mayıs'ta 3. Gezi olayı denenecek'
1 Mayıs'ın provoke edileceğini söylüyorsunuz. Bahsettiğiniz ne tür bir provokasyon?
1 Mayıs olayları üçüncü Gezi olayları olacak. Bunun ilki Haziran'da girişilen olaylardı. İkincisi ODTÜ'de olan olaylardı. Üçüncüsü ise 1 Mayıs'ta yapılmak isteniyor. Şimdiye dek olanların en serti olacağını düşünüyorum. Duyduklarım, ürküntüye soktu.
Nasıl bilgiler ve duyumlar?
Özellikle Taksim'de ve Ankara'da 1 Mayıs günü olacak olaylarda paralel yapının devamı olan bazı polis amirlerinin polislere çok sert davranmaları için talimat verecekleri yönünde duyumlar geldi bana. Olayı önlemeden çok karşılıklı çatışmaya sürükleyecek bir tavrın olacağı bilgisini aldım.
Seçim öncesi suikast olasılığından bahsediyordunuz…
Her zaman için mevcut o tehlike. Hem iktidar hem de muhalefet için bu risk var. Karıştırmak isteyenler için her zaman bu yol vardır.
'MHP, CHP'nin arka bahçesi haline geldi'
CHP ile Cemaatin bir ittifaka girmesi sizi şaşırttı mı?
Buna CHP ile MHP'nin bir araya gelmesini de katmak lazım. CHP'nin ve MHP'nin genetiğiyle, GDO'suyla oynadılar. Artık MHP milliyetçi bir parti olmaktan çıktı, CHP de sol bir parti olmaktan çıktı. CHP de, MHP de kimliksizleştiriliyor. MHP bir nevi CHP'nin arka bahçesi haline gelmeye başladı. CHP için sıkıntı varsa, MHP hemen yardıma koşuyor. Bunu Ankara ve İstanbul seçimlerinde gördük.
Bu ittifakın ömrü ne kadar?
Buna CHP ve MHP değil, baronlar karar veriyor. Muharrem İnce oradan istediği kadar bağırsın, baronlar için vız gelir tırıs gider. Paralel yapı da zaten beynelmilel güçlerin yardımcısı durumunda. Onlar ne derse onu yapıyorlar.
Sonrası için öngörünüz nedir?
Kılıçdaroğlu gidecek. Herhalde Sarıgül gelir. (Gülerek) Ben CHP'de Sarıgülcüyüm.