T24 - Anadolubank Genel Müdür Yardımcısı Cengiz Göğebakan, piyasanın birbirine açtığı kredinin yerini banka kredisi aldığını belirterek, "Artık piyasa birbirine kredi açmak yerine vade farkını ödeyeceğime bankaya faiz öderim düşüncesinde" dedi.
Dünya gazetesinden Ece Ceyhun'un haberine göre; Anadolubank Genel Müdür Yardımcısı Cengiz Göğebakan, reel sektörün maliyetlerinin arttığını fakat bu maliyetleri satış fiyatlarına yansıtmakta güçlük çektiğini söyledi. Bunun en büyük göstergesinin ise enflasyon verileri olduğuna dikkat çeken Göğebakan, son dönemlerde ÜFE'nin TÜFE'den yüksek oranlarda geliştiğini ve bu nedenle de reel sektörün maliyetlerinin artış eğiliminde olduğunu belirterek, "Sonbaharda bir miktar TÜFE artar. Maliyetler satışlara yansır. Bugün işletmeler bunu kar marjlarının daralması ile kapatıyor. Ciroları da arttığı için enflasyonist dönem alışkanlıkları ile kredilerini ciro artışları ile döndürebiliyor. Fakat burada dikkat edilmesi gereken nokta, likidite daralmasında oluşabilecek kredi geri ödeme sorunlarının başlama ihtimali" dedi.
Anadolubank Genel Müdür Yardımcısı Cengiz Göğebakan ile ekonomideki gelişmeleri konuştuk. Göğebakan, "Piyasanın birbirine açtığı kredinin yerini banka kredisi aldı. Artık piyasa birbirine kredi açmak yerine vade farkını ödeyeceğime bankaya faiz öderim diyor. Peşin alırım hiç olmazsa iskonto sağlarım diye düşünüyor. Dolayısıyla işletmelerin ciroları arttığı için finansman ihtiyaçları da artıyor. Bilançonun pasifinde banka kredileri artıyor, gelir tablosunda ciro artıyor ama kâr marjı düşüyor" tespitinde bulundu.
İşletmeler kâr üretemiyor
Göğebakan, işletmelerin kar üretme sıkıntısı yaşadığını ve banka kredilerini de sağladığı ciro artışı ile ödediğini aktarırken şöyle devam etti:
"Aslında kredinin faaliyetler sonucunda oluşan fonlardan ve kârdan ödenmesi gerekir. Cirodan, borç - kredi ödenmesi alışkanlığı enflasyonist dönemin alışkanlıklarıdır. Eğer sürdürülebilir büyüme sağlayabiliyorsanız kâr marjının azlığına rağmen cironuzu arttırdığınız sürece borçları ödeyemezsiniz belki ama faizlerini ödeyerek borçların servisini yapabilir ve döndürülmesini sağlayabilirsiniz. Nereye kadar gider? Ciro arttığı -likidite bol olduğu sürece gider."
Göğebakan, işletmeler açısından bakıldığında bir sorunun da yükselen maliyetlerin yansıtılamaması olduğunu kaydederek şu değerlendirmede bulundu: "Nisan 2010'dan bu yana Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE), Tüketici Fiyat Endeksi'nden (TÜFE) büyük. Yani reel sektörün maliyetleri artıyor ama bu maliyetleri satış fiyatlarına yansıtmakta güçlük çekiyor. Bu da kâr marjının daralması ile oluyor. Aynı anda ciroda artıyor. Fakat bu maliyet artışı bir yerden sonra TÜFE'ye yansımak zorunda. Şu anda likiditeyi kontrol eden politikalar da güdülüyor. Bir süre sonra likidite kontrol altına alındığında cirosal büyümede duracağı için cirodan kredi ödeme imkanı da daralacak. Nitekim o zaman da kredi geri dönüş sorunları başlayabilir."
Cari açık sorunu yapısal
Merkez Bankası'nın cari açıktaki büyümeyi kontrol edici politikalarının tek başına yeterli olmayabileceğini düşünen Göğebakan, "Bizim ülkemizde cari açık sorunu yapısaldır. Türkiye'nin ithalat yapma zorunluluğu var ve bu tamamen yapısal sorunlardan kaynaklanmaktadır. DPT, Maliye ve Sanayi Bakanlığı'nın ortak stratejilerine ihtiyaç var" dedi.
Bugün ihracatçı olan bazı sektörlerin hammadde temin sorunu ve maliyet dezavantajı nedeniyle ithalata bağımlı sektörler haline geldiğini de ifade eden Göğebakan, "20 yıldır Türkiye'nin en büyük ihracatçı sektörü tekstil ise tekstilin en temel hammaddesi olan pamuğun yerli üretimi , her geçen gün ihtiyacı karşılamaktan uzak kalıyor. Ekim alanları azalıyor ve artık Türkiye'nin pamukta ithalatçı konumu her geçen yıl artıyor. Pamuk başta olmak üzere, buğday – şeker gibi birçok tarımsal ürüne, salt tarımsal faaliyet olarak değil endüstriyel girdi olarak bakılması lazım. Büyük ihracatçı ikinci sektör otomotiv ve beyaz eşyadır, hammaddesi yassı çeliktir ve plastiktir ancak hammadde açısından yerli üretimimiz yeterli değildir. Makarna ihraç ediyoruz ama durum buğdayı üretimimiz yeterli değil. İhracatta başarılı olduğumuz ürünlerin, hammadde teminlerinde ithalata bağımlılıktan kurtulmayı sağlamamamız lazım" diye konuştu.
Bu amaçla DPT gibi kurumların daha çok öne çıkması ve ESK gibi kurulların daha aktif çalışması gerekliliği üzerinde duran Göğebakan, ihracatın da miktar olarak artmasına karşın fiyat olarak azaldığına dikkat çekti.
Anadolu Yaklaşımı'nın tam zamanı
Cengiz Göğebakan, esnaf ile bankalar arasında yapılan son protokolü sorduğumuzda bu yapılanmaya sadece esnafın değil tüm kesimlerin dahil edilmesi gerektiğini aktardı. Göğebakan, "2008'in başında bankaların toplam takip rakamı 10.5 milyar TL'ydi. 2009'un ortasına kadar 20 milyar TL seviyelerini aştı. Şimdi 19 milyar seviyesinde. Bunun bir kısmı tahsilat, bir kısmı varlık yönetim şirketlerine satıştır. Başlangıçtan itibaren bakarsanız 10.5 milyar TL'den 19 milyar TL'ye hala yüzde 80'i aşan artıştır. Bankalar karşılıklarını ayırdı. Bundan sonra bankalar için orası rezerv kar merkezidir. Ama reel sektör açısından 2008'in hararetli ortamında takibe alınan bir sürü firma var. Bunların bazılarının aslında borç geri ödeme imkanı var. Bu tip dönemlerde toplu yapılandırma en iyisidir. 2006'da gündeme gelen Anadolu yaklaşımı için zamanlama uygun değildi ama şimdi tam zamanı" diye konuştu. Bu yıl özellikle turizm ve endüstriyel gıdada ciroların artmasını bekleyen Göğebakan, "Turizm bu sene patlar ve mükemmel işler yaparlar. Fakat artık turizm sektörünün turist başına elde ettiği geliri artırması gerekir" dedi.