2007 yılında AB üyesi olan Bulgaristan ve Romanya’nın vatandaşları, 1 Ocak 2014 tarihi itibariyle serbest dolaşım hakkıyla birlikte AB ülkelerinde çalışma izni olmaksızın iş arayabilme olanağına kavuştu. Ancak ilgili karar, tartışmaları da beraberinde getirdi. Özellikle Alman kamuoyunda "yoksul göçmen kaygısı" ve göçmenlerin ülkeye faydaları tartışılmaya başlandı.
Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası (TD-IHK) da Türk ve Alman gazetecileri bir araya getirdiği üçüncü yuvarlak masa toplantısında ilgili konuyu ele aldı. Almanya Federal Göçmenler ve Mülteciler Dairesi Başkanı Dr. Manfred Schmidt’in katıldığı toplantıda "Almanya’da yaşayan göçmenler ve ülkeye katkıları" tartışıldı.
DW’ye açıklamada bulunan Schmidt bu tür tartışmaların toplumsal barış için tehlikeli olduğuna işaret ediyor. Göçmenlere değer biçmenin insani ve etik olmadığını dile getiren Schmidt, "Göçmenlerin toplumdaki pozisyonları, uzun ya da kısa vadede aslında aynı; yani onlar bu toplumun bir parçası ya da olmaya adaylar. Zira ülke olarak, misafir işçiden, göçmen toplumuna uzanan elli yıllık bir süreçten geliyoruz. Elli yıl önce buraya gelen göçmenler artık üçüncü ve dördüncü kuşak olarak Almanya’ya kök salmış durumdalar. Bu nedenle onlara bir pozisyon aramak, bir değer biçmeye çalışmak doğru değil diye düşünüyorum, onlar zaten toplumun ta kendisi" diyor.
‘Türkler göç için artık Almanya'yı tercih etmiyor'
Göçmenler ve Mülteciler Dairesi Başkanı Schmidt, göçmenlerin Almanya’ya sadece işgücü olarak değil, işveren olarak da katkı sağladıklarını hatırlatarak, ülkede 3,5 milyon yabancı kökenli işverenin bulunduğunu ve sadece Türk kökenlilerin ülke ekonomisine 25 milyon euronun üzerinde gelir sağladıklarını kaydediyor. Başkan, Almanya’da yoğun bir Türk nüfusunun bulunduğunu ancak bugün itibariyle Almanya’yı tercih eden göçmenlerin ağırlıklı olarak Avrupa ülkelerinden geldiğini aktarıyor: "2012 göç raporlarına göre en fazla göç aldığımız ülke Polonya. Göçmenlerin yaklaşık yüzde 58'i Avrupa çevresinden geliyor. Türkiye’den gelen göçmenlerin sayısı ise yıllardır azalma eğilimi içinde. Bence Almanya’da büyük bir kesim meseleye problem odaklı yaklaşıyor, konsantre oldukları sorunlar arasında elbette Almanya'daki Türk vatandaşları da var.'
Dr. Manfred Schmidt, Almanya’da yaşlanan nüfusun ve kalifiye eleman açığı olan istihdam piyasasının göçmenlere ihtiyaç duyduğunun altını çiziyor. Schmidt bunun için ülkedeki göçmenlerin potansiyelinin doğru değerlendirilmesi ve Almanya’nın göçmenler için cazip hale getirilmesi gerektiğini ifade ediyor: "Öncelikle Almanya’nın göçmenlere açık ve yaşam standartları yüksek bir ülke olduğunu nasıl aktarabiliriz. Buna yoğunlaşmış durumdayız. Malum Almanca öğrenilmesi oldukça güç bir dil, ayrıca diğer ülkelerdeki okullarda İngilizce ve Fransızcadan sonra geliyor. Bu konuda çalışmalar yapıyoruz. Ancak en önemlisi ülkede yaşayan göçmenlerin potansiyelini yeterli ölçüde kullanabilmemiz ve onları daha güçlü bir şekilde istihdam piyasasına açabilmemizdir.'
‘Referandum sonrası İsviçre toplumu iyi izlenmeli'
İsviçre’de göçmenlere kota koymaya yönelik referanduma da değinen Dr. Manfred Schmidt, söz konusu referandumda halkın yüzde 50,3'ünün göçe sınırlama getirilmesi isteğinin bir Avrupa ülkesi için anlaşılmaz bir durum olduğunu söylüyor: "Bunu kavramakta güçlük çekiyorum. Çünkü Almanya'da toplumu organize etme tartışmaları sürerken ve on yıllardır göçmenlerle birlikte toplumun her alanında bir genişleme yaşarken, Avrupa’nın tam ortasında bir ülke resmi olarak sınırlarını kapatabiliyor.”
Söz konusu gelişmenin İsviçre'nin geleceği için ekonomik ve sosyolojik sakıncalar içerebileceğini savunan Dr. Schmidt sözlerini şöyle sürdürüyor: “İsviçre’deki meslektaşlarım da, aslında bu durum karşısında şaşkınlar. Ve geçen zaman içerisinde İsviçre toplumunda yaşanması muhtemel gelişmeler, bize bu konuda izlemiz gereken ilginç bir örnek teşkil edecektir düşüncesindeyim."