T24 - Radikal gazetesindeki ''Dursun Çiçek kahvaltıdaydı'' adlı yazıda yer alan ''gizli tanık Efe''nin iddiaları Kürşat Bumin'in yazısına konu oldu. Gizli tanık Efe, ''otel kayıtları silinemediği için Dursun Çiçek isimli bir başka kişi bulunarak Erzincan'da kalmış gibi gösterildiğini öne sürmüş, seminere İstanbul ve Ankara'dan katılan subayların Erzincan'daki otellere Cihaner tarafından yerleştirildiğini de iddia etmişti.
Yenişafak yazarı Kürşat Bumin'in ''Gizli tanık Efe''nin iddialarını değerlendirdiği ''Bir yıl önce yayımladığım bir yazıya gönderme yaparak'' başlıklı bugünkü yazısı şöyle:
Bir yıl önce yayımladığım bir yazıya gönderme yaparak
Bu haftayı da "seçim yazısı" yazmadan geçirmek istiyorum. Şimdilik niyetim haftanın son yazısında (seçim arifesine, yani 11 Haziran'a rast geliyor) konuya –o da belki- şöyle bir değinip siyaset yazmaya 13 Haziran sabahında, yani ülkeyi etkisi altına alan fırtınalı havanın sakinleşmeye başladığı günden itibaren devam etmek.
Dolayısıyla bugünkü konumuz da "siyaset dışı" alana ilişkin –tuhaf- bir gelişme...
Yine geçenlerde, yani yazmadığım 5 günlük sürede elime geçip de bir kenara koyduğum bir haber. Radikal gazetesinin "Dursun Çiçek kahvaltıdaydı" başlıklı haberi. Haberin alt başlığı da şöyle: "'Gizli tanık Efe', otel kayıtları silinemediği için Dursun Çiçek isimli bir başka kişi bulunarak Erzincan'da kalmış gibi gösterildiğini öne sürdü."
Haber ilgimi çekti doğrusu. Çünkü bir yıl önce İlhan Cihaner davası dolayımı ile haberde adı geçen "Gizli Tanık Efe" hakkında bir şeyler karaladığımı hatırladım. Açtım buldum yazıyı, yanılmamışım, "Gizli Tanık Efe" beni de meşgul etmiş o dönem. Bir yıl önce yayımladığım bu yazıya birazdan geleceğim, ama önce "Efe"nin habere konu olan yeni açıklamalarına (Radikal'in haberinden) göz atalım.
"Gizli Tanık Efe"nin biraz önceki iddiasının –"otel kayıtları silinemediği için Dursun Çiçek isimli bir başka kişi bulunarak Erzincan'da kalmış gibi gösterildi"- benim gibi birçoğunuzu da gülümsettiğini sanıyorum. Çünkü, hatırlayacağınız gibi- Erzincan'da bir otelde geceyi geçiren "sahici Dursun Çiçek" zamanında ortaya çıkmış, işini-gücünü ve bu çerçevede Erzincan'da bir gece geçirdiğini açıklamıştı. Bu açıklamanın gelmesiyle de, Dursun Çiçek'in Erzincan'da otelde kalıp kalmadığı mevzuu kapanmamış mıydı? Ama görüyoruz ki, hayır kapanmamış... Yeri gelmişken hatırlatayım: Cihaner'e ilişkin yayımladığım yazılarda, Dursun Çiçek ve –ve hiç değilse- onunla aynı rütbedeki subayların şehirde Orduevi dururken otel köşelerinde kalmayı tercih edeceklerine hiç ihtimal vermediğimi söylemiştim. Oysa bakın "Gizli Tanık Efe" hâlâ, yani bugün de "seminere İstanbul ve Ankara'dan katılan subayların Erzincan'daki otellere Cihaner tarafından yerleştirildiğini" iddia ediyor. İddianın böylesi giderek "İDDAA"ya benzemiyor mu sizce de!
Radikal'in haberinde bu yeni gelişmeye ilişkin eğlenceli bölümler de yer alıyor. Mesela İrticayla Mücadele Eylem Planı Davası çerçevesinde tanıklık yapan "Efe"ye sanık Çiçek'in yönelttiği sorulara alınan cevaplar gibi. Çiçek'in "Beni net olarak hatırladığınızı söylüyorsunuz. Üzerimde ne renk elbise vardı?" sorusunu "Efe", "Yeşil renkli bir elbise vardı" diyerek cevaplıyor. Çiçek'in "Ben denizciyim" hatırlatması üzerine "Gizli Tanık"ın "Pardon, diğerleri yeşildi, sizde beyaz vardı" cevabına yöneldiği gözleniyor. Bitmedi, Çiçek bu elbisenin rengi konusunda "Efe"ye şu hatırlatmayı da yapıyor: "Denizciler beyaz giymez ocak ayında, siyah giyer."
Şimdi de gelelim içinde "Gizli Tanık Efe"nin de yer aldığı bir yıl önce yayımladığım yazıda yer alan bir bahisle bu taze haberde yer alan bir bilgiyi yan yana getirmeye:
Radikal: "Erzincan bölgesinde bir dönem cumhuriyet savcılığı da yaptığını açıklayan Efe, Cihaner ve 3. Ordu'da görevli birçok...." Bu alıntıda bizim için önemli olan, "Efe"nin "Erzincan bölgesinde bir dönem cumhuriyet savcılığı yaptığını" açıklamış olması.
Bir yıl önce yayımladığım yazıda davanın iddianamesinin "haddinden fazla 'gizli tanık' içerdiğini" belirttikten sonra , "Gizli Tanık Efe"ye ilişkin Cihaner'in avukatı Turgut Kazan'ın –ö dönemde tabii ki- dile getirdiği bir iddiayı aktarmışım: "Kazan'a göre, Cihaner'in Yargıtay'da görülmekte olan davasında şikayetçi olarak adı geçen İliç Cumhuriyet Savcısı Bayram Bozkurt'un imzası ile Erzurum'da görülmekte olan davanın 'gizli tanıkları'ndan 'Efe'nin imzası arasında büyük benzerlik taşımaktadır."
Kazan'ın bu iddiasına ilişkin yorumum da şöyle olmuş:
"Sizler gibi ben de 'imza uzmanı' değilim; ama gazetede yer alan bu iki imza örneğinin birbirine haddinden fazla benzediğini söyleyebilirim. (...) Turgut Kazan'ın mahkemeye sunduğu iki imza ('ıslakları'na ulaşmak zor olmasa gerek) eğer gerçekten de avukatın iddia ettiği gibi aynı kişiye, yani İliç Cumhuriyet Savcısı'na ait ise –bana göre- bu dosyanın tepe taklak olması mukadderdir."
Gerek yok ama Radikal'in konuya ilişkin haberini bir kez daha hatırlatayım: "Erzincan bölgesinde bir dönem cumhuriyet savcılığı yaptığını açıklayan Efe,...."
Endişelenmeyin, bundan böyle aklımı-fikrimi bu tür hikayeleri çözümlemeye çalışmaya vereceğimi sanmayın! Seçim-siyaset yazısı yazmadığım bir dönemde dikkat çeken eğlenceli gelişmelerden birisiydi bu sadece, o kadar..