Gezi olaylarıyla ilgili bakanlık müfetişlerinin raporu tamamlandı: "Gezi olayları bir yanlış anlamayla başladı. Sorumlusu çadır yakan zabıtalardı. Marjinaller ve çevreciler iç içe geçti. Vali Mutlu'nun olumlu mesajları tatminkar bulunmadı. Polis müdahalesinde kanuna aykırı bir işlem bulunmadı"
İçişleri Bakanlığı’na bağlı müfettişlerin Gezi Parkı gösterileri sırasında meydana gelen polis şiddetine ilişkin İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ile polis şeflerini suçsuz buldukları ortaya çıktı. Raporda, Gezi Parkı gösterilerinin ‘yanlış anlama’ sonucu çıktığı iddia edilirken olayların büyümesinin sorumlusu olarak, çadırları yakan zabıtalar işaret edildi. Polisin ‘münferiden’ biber gazı ve su kullanımına ‘tevessül ettiği’ ve hatta bunların yetersiz kaldığı ileri sürüldü. Vali Mutlu’nun Twitter üzerinden verdiği olumlu mesajların karşılıksız kaldığı savunuldu.
Radikal Gazetesi'nden İsmail Saymaz'ın haberine göre; Gösterilerde yaralanan Fatih Atmaca adlı vatandaş, aralarında Mutlu ve Çapkın’ın da olduğu yöneticiler ile kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Yöneticiler hakkındaki şikâyet ayrılırken, İçişleri Bakanlığı’na bağlı müfettişlerin 18 Eylül 2013’te hazırladıkları rapor dosyaya girdi.
Raporda, ‘toplumsal kalkışma’ yakıştırmasında bulunulan Gezi Parkı’nın, bir ‘yanlış anlama’ sonucu çıktığı iddia edilerek şöyle denildi:
“Aslınca amacın Taksim’in yayalaştırılması kapsamında yaya yolu açılmak üzere Gezi Parkı’nın kenarından 3-4 metrelik bir alanın tıraşlanması iken keyfiyetin Büyükşehir Belediyesi’nce kamuoyuna açık ve net bir şekilde anlatılamamasından dolayı Gezi Parkı’nın tümünün tıraşlanak AVM yapılacağı önyargısına sebep olduğu...”
“Çevreci şahıslarca ağaçların kesilmesine engel olmak için kamp kurularak işgal eyleminde bulunulduğu, belediye görevlileri ile işgalciler arasında arbede yaşandığı ancak Çevik Kuvvet birimince olayların önlendiği, çalışmanın başlamasıyla ekibin işgalcilerin taşlı ve şişeli saldırısına uğradığı, polisin çalışma ekibi ile göstericiler arasında tampon bölge oluşturmak üzere parkın tümünün boşaltılmasına yönelik müdahalesinin başladığı, zaman zaman aşırı reaksiyon gösteren grupların bastırılabilmesi için münferiden de olsa yoğun gaz ve su kullanıldığı,
'Zabıtanın çadırları yakması...'
amaç Gezi Parkı’nı çalışma süresince tahliye etmek iken arbede esnasında bazı belediye zabıta görevlilerinin işgalcilere ait çadırları parkın belirli bölgesine istifleyerek yakmaları ve keyfiyetin de sosyal medya ve görsel basında yer alması üzerine bölgeye yoğun şekilde çevreci hassasiyeti yüksek insanların akın etmeye başladığı, elverişli durumu değerlendiren her türlü ve ideolojik ve marjinal grupların da gecikmeden sahne almasıyla olayların polise ve siyasi otoriyete karşı gösteri ve eyleme, ardından vandalizme dönüştüğü, hatta Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nin de hedef alındığı...”
'Polis yetkiler kapsamında hareket etti fakat...'
Raporda, polisin yetkiler kapsamında hareket ettiği fakat kitlenin büyüklüğü, değişkenliği ve homojen olmaması nedeniyle müdahale taktik ve tekniklerinde zorluk yaşandığı anlatıldı.
'Marjinallerle çevreciler iç içe geçti, böyle oldu'
‘Çevre saikiyle hareket eden kitleyle marjinal grupların iç içe geçtiği’ öne sürülen raporda, polisin zorunlu olarak su ve gaz kullanımına ‘tevessül ettiği’ fakat bunun da yeteriz kaldığı ve iç içe geçmişlik nedeniyle gözaltına işleminin yapılamadığı kaydedildi.
Polisin çekildiği 1 Haziran’dan sonra meydanının ‘ideolojik ve mardinal gruplarca eylem alanı haline getirildiği’ ve ‘devlete karşı adeta bir güç gösterisinde bulunulduğu’ iddia edildi.
Taksim'e operasyon
Rapora göre “Bu süreçte Vali Mutlu’nun şahsi Twitter hesabından verdiği olumlu mesajlar ve toplantılar tatminkâr karşılık bulmadı, ideolojik ve marjinal grupların provokatif eylemleri ile gösterilerin devam edeceği mesajı verildi, müzakere ile sonuç alınmayacağının anlaşılması üzerine Taksim’e tekrar bir operasyon yapılması kararı alınarak uygulandı.
'Polisler kanuna aykırı işlem yapmadı'
Raporun sonunda, ‘polisin sevk ve idaresinde, müdahalelerin tarz ve uygulanmasında kanuna aykırı bir işlem’ bulunmadığından soruşturma yapılmasına gerek olmadığı ifade edildi.