Evrensel gazetesine mektup yazan, iki çocuk babası temizlik işçisi, geçinmek için ek iş yaptığını ve bu yüzden de çocuğunun ilk 'baba' deyişini telefondan duyduğunu belirtti.
Asgari ücretin en düşük 3 bin 500 lira olmasını ifade eden ve geçim sıkıntısı yaşadığını söyleyen işçinin mektubu şöyle:
"Merhaba ben ODTÜ’de temizlik işçisiyim. Evliyim, iki çocuğum var. Önce son asgari ücret görüşmelerinden bahsetmek istiyorum. Türk-İş işçilerin kabul edemeyeceği bir ücrete ses çıkarmadı. Devlet bu süreçte devreye girip bize ancak 70 liralık bir jest yaptırabildi. Bu bizim emeğimize bir hakaret.
"Ekonomi büyüdü diyorlar ama bize yansımıyor"
Devlet işverenin tarafında. Özel sektörü geçtim, devlet de “2 bin 300 lira verebilirim, gücüm bu” diyor. Nerede kaldı ekonomik büyüme, milli gelir? Ekonomi büyüdü, milli gelirimiz arttı diyorlar ama bize yansımıyor. Ben çocukluktan beri merak ediyorum, zaten bilmem kaç bin dolar diyorlar asgari ücret ama bizim elimize geçen 10’da biri bile değil.
"Vergi veriyorum ama insanca yaşayamıyorum"
Ya bu ülkenin vatandaşı değiliz ya da başka bir kesime fazla gidiyor. Gelir adaletsizliği var. Vergi ödemede de adaletsizlik var. Ben geçinemeyen bir vatandaş olarak vergi ödüyorum. Vergi veriyorum, çalışıyorum ama insanca yaşayamıyorum. Asgari ücretliden vergi alınmasın ya da gelire göre adil vergilendirme olmalı. Patronlar hayır yapma bahanesiyle vergi kaçırmak için hesaplar yaparken, biz fatura, alışveriş her şeyde vergi ödüyoruz.
Sendikaların hiçbiri haklarımızı savunmuyor. Güvenmiyoruz, hepsi sarı sendika. Hak istemek için örgütlülük şart. Ama sendika savunmuyor. Genel grev olmasını isterim, katılırım. Son ücret görüşmesinde sendika neden genel grev kararı almadı, neden hükümetin dediğine tamam diyor?
"Kırmızı et bayramdan bayrama, o da belki"
Asgari ücretin ne kadar olması gerektiği konuşuluyor. İnsanca yaşamak için gerekli olan kadar ama insanca yaşamın tanımı ne? Somut konuşalım: 2 bin 300 lira alıyorum. Kira giderim 700. Elektrik, su, telefon faturaları 200. Doğal gazı geçen seneyle aynı yakıyorum. Geçen sene 250 lira geliyordu bu sene 400 liraya çıktı. Evde küçük çocuk olduğu için biz mecburen yakıyoruz.
Doğal gaz zamlarından sonra yakmayan insanlar var. Bu insanca yaşamanın dışına çıkarıyor insanı. Evin kışın doğru düzgün ısınması lazım. Sosyalleşmeye, kültürel aktivitelere ne zaman, ne para var. Geçen sene sadece bir kere sinemaya gidebildik, o da çocuklar için. Çocuklarımla tiyatroya, konsere gidemiyoruz. Yazları hafta sonu pikniğe gidemiyoruz.
Gidersin ama malzeme alamıyorsun, çocuğun canı ister ama alamıyoruz. Kırmızı et asgari ücretli için hayal. Bayramdan bayrama, o da belki. Ancak tavuk alabiliyoruz. O da ayda iki tane. Beslenme açısından çocukların protein sorunu oluyor. Tarım ülkesiyiz sözde ama nohut fasulye bile 7-8 lira. Pahalılık meselesi ayrı konu. Bakliyat memleketten gelir ancak öyle mutfağa giriyor.
"Çocuğumun ilk baba deyişi telefonda oldu"
Sürekli harcamalara devam edeyim. Çocuğun servis masrafı 300. Hepsi 1650 lira yaptı. Maaştan geri kalan 650 lira. 650 lira ile yeme içme, mutfak masraflarını nasıl karşılayacaksın. Mecburen en temel gıda ürünlerini karşılayabiliyoruz. Çocuğun istediğini alamıyorum, çocuklara bir hamburger almak bile lüks. İnsanların eskilerini giyiyorum. Yılda bir ayakkabı alamıyorum. Özellikle kış aylarında maaş yetmiyor, kredi kartlarına başvuruyoruz. Eksi 5 bin 500’deyim.
Faiz lobisine mahkumuz. Ek iş yapmak zorunda kalıyorum. Aileme ayırdığım zamandan feragat etmek zorunda kalıyorum. Çocuklarımla zaman geçiremiyorum. Çocuğun ilk yılı yoğun ek iş yaptım. Çocuğumun ilk dört yılını bilmiyorum. İlk baba deyişi telefonda oldu. Ağlamıştım. Saydığım yapabildiğimiz ve yapamadığımız şeyler için asgari ücret minimum 3 bin 500 olmalı."