Amerikalı kent kuramcısı, tarihçi ve aktivist Mike Davis’in Metis Yayınları arasında çıkan ‘Gecekondu Gezegeni’ kitabında yoğun bir araştırma sürecine ve sağlam verilere dayanan bir gelecek öngörüsü var.
Ne yazık ki geleceğimiz, karanlık görünüyor: “Velhasıl geleceğin kentleri” diyor Davis, “İlk kuşaktan şehir planlamacılarının tasavvur ettiği gibi cam ve çelikten değil, büyük oranda kaba tuğla, saman, geridönüştürülmüş plastik, briket ve hurda tahtalardan inşa edilecektir. Yirmi birinci yüzyılın kent dünyası, gökyüzüne yükselen ışıklı kentler yerine büyük oranda çerçöp, dışkı ve pislik içine gömülmüş kentlerden oluşmaktadır. Hatta, postmodern gecekondu mahallelerinde oturan bir milyar kent sakininin geriye bakıp kent hayatının ilk dönemlerinde, dokuz bin yıl önce Anadolu’da kurulmuş olan Çatalhöyük’ün dayanıklı kerpiç evlerine imrenmesi işten bile değildir.” (çev. Gürol Koca) Radikal'deki haberde Geldiğimiz nokta, 'Çatalhöyük’ten gecekonduya!' olarak açıklanıyor.Davis’in kitabında, dünyanın en büyük 30 ‘mega gecekondu mahallesi’ arasında Ankara’nın Altındağ’ı yirmi beşinci sırada; dokuzuncu sırada Gazze var, on dokuzuncu sırada Kahire’nin Ölüler Kenti...
Çölün ortasına düşenler
Altındağ gecekonduları ve Ankara’nın geçirmekte olduğu ‘kentsel’ dönüşüm, şu sıralar devam eden bir serginin ana teması: Ferhat Özgür, ‘Şehir Defteri’ adlı sergisinde Türkiye’nin başkentinin büyük boyutlu fotoğraflarını sergiliyor, bir anlamda Türkiye’yle ilgili ‘büyük fotoğrafı’ görmemizi sağlıyor. “Büyük şehre gidenler çölün ortasına düştüler” diye bir cümle var ‘Gecekondu Gezegeni’nde, Ferhat Özgür’ün fotoğraflarında ve videolarında işte o ‘çöl’ün ekonomik, sosyal, kültürel ve psikolojik göstergeleri bir araya geliyor. Bir yanda Cumhuriyet’in kuruluş dönemi Ankara’sından fikir olarak yansıyan idealler, öte yanda sonraki on yılların getirdiği gerçekler; bir yanda ‘geleneksel gecekondulaşma’, öte yanda yakın zamanlarda gecekondu temelli resmi kentsel rantlaşma!
Özgür, yapıtlarında sosyal/belgesel bir yaklaşım taşımakla birlikte, fotografik ‘kurgu’lar gerçekleştiriyor, sözünü kendi kurguları üzerinden söylüyor. Hatta bazı fotoğraflarında mahalleliyi olduğu gibi işinin içine katıyor (örnek ‘Bugün Herkes Dışarı’, 2002; ‘Kucaklaşma’, 2003). Özgür’ün Altındağ’da yaşayanların yaşamlarını fon, kendilerini figüran olarak kullanması, bir bakıma gecekondulunun şaşırtıcı edilgenliğini de gözler önüne seriyor. Sanatını gecekonduyu ‘romantize’ etmekten kılpayı kurtaranın da bu örtük mesaj olduğunu söyleyebilirim; ama sonuçta yoksulluğu, yoksunluğu, dışlanmışlığı ve sessiz kalabalıktan insanları gösteren bu fotoğraflarla ilgili tam aksini düşünenler de olacaktır. Sessiz kalabalıktan insanlar, kömür, şeker neyse ağzına bal çalınarak gönlü alınanlar, karşımızdakiler; ama Özgür onları acıklı bir halde değil, daha çok mizahi bir yaklaşımla, rollerini benimsemiş olarak gösteriyor. Dışardan patlamadan, içten koparak şekillenen varoluş hallerini seyrettiriyor.
‘Üçüncü Dünya’nın sorunları
‘Şehir Defteri’ sergisinde fotoğrafların yanı sıra videolar da dikkat çekici bir birikim oluşturuyor: İkisi daha önce çeşitli sergilerde yer alan ve Ankara’nın ekonomik altyapısına ilişkin ipuçları veren ilginç videolar, diğer ikisi ise, Türkiye’de türban ve örtünme meselesine ilk kez bu kadar açıkça bakan çalışmalar. ‘Şimdi Dans Zamanı’nda (2008) arkasında Altındağ gecekonduları, tekno müziğe çılgınca dans eden bir kara çarşaflı kız göreceksiniz, ‘Şarkı Söyleyebilirim’de (2008) yine gecekondu fonu önünde Elhamdulillah’ın Yahudilik’teki ve Hıristiyanlık’taki karşılığı olan ‘Halleluya’ diyerek İngilizce şarkı söyleyen türbanlı bir kadın. Gecekondunun yükselişiyle dindarlık arasındaki ilişkiye değinen, Türkiye’de din olgusunun hızlı yükselişinin ekonomik ve kültürel temellerini sorgulayan, bu arada daha güncel boyutta gelecek belediye seçimlerinden tutun da CHP’nin çarşaf açılımına kadar pek çok yerel konuyu düşündüren, ama ‘Üçüncü Dünya’nın sorunlarını da masaya yatıran bir sergi ‘Şehir Defteri’. Etrafınızda olup bitene duyarlıysanız sakın kaçırmayın.
Ferhat Özgür’ün ‘Şehir Defteri’ sergisi 10 Mart’a kadar Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde.