Çevre

Gaziemir'deki nükleer atıklar ÇED raporu olmadan temizlenmek isteniyor

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Nükleer ve tehlikeli atıkların bertarafı için derhal ÇED sürecinin başlatılmasını talep etti

18 Mart 2015 23:28

 

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, EGEÇEP ve Aydın Mahallesi Sakinleri ortak bir açıklama yaparak, radyoaktif atıkların bulunduğu İzmir Gaziemir’de nükleer atık ayrıştırmasının ÇED raporu olmadan yapılmasına tepki gösterdi.

Açıklamada “Nükleer ve tehlikeli atıkların bertarafı için derhal ÇED sürecinin başlatılmasını, bilimsel inceleme ve değerlendirmelere bağımsız bilim insanlarının, karar süreçlerine mahalle halkının ve İzmirlilerin doğrudan  katılımının sağlanarak, atıkların çevre ve toplum sağlığını etkilemeyecek bilimsel yol ve yöntemlerle bir an önce bertaraf edilmesi” talep edildi.

Basın açıklamasının tam metni şöyle:

Nükleer enerji santralleri patlamasalar bile ciddi riskler yaratıyor, en önemli sorun da atıklarının bertarafıdır. Nükleer santrallerin atıkları da dünyanın başına beladır. Buna en iyi örnek, henüz santralimiz yokken İzmir-Gaziemir/Karabağlar'da ortaya çıkan atıklardır.

Burada tehlikeli atıkların yanı sıra radyoaktif atıkların olduğu 2007 yılında Türkiye Atom Enerji Kurumu (TAEK) tarafından resmen tespit edildi ve belgelendi, ancak bu bilgi İzmirliler'den gizlendi, ta ki gazeteci Serkan Ocak'ın 3 Aralık 2012 tarihinde Radikal Gazetesi'ndeki " İzmir'in Çernobil'i, İlk Nükleer Çöplük İzmir'de"  haberine kadar. Bu aşamadan sonra da bir şey değişmedi, aradan geçen yaklaşık üç yıl  içinde somut bir çözüm bulunmadı, sorumlu idareler havanda su dövmeye devam ediyorlar.

Ortada duran hakikat; Türkiye'nin üçüncü büyük kenti olan İzmir'in göbeğinde nükleer santral atıkları var ve İzmirlilerin sağlığı için tehlike saçmaya devam ediyor. TAEK de İzmir Valiliği de buradaki nükleer ve tehlikeli atıkların miktarı ve ne kadar tehlikeli olduğunu biliyor ama sorunu çözmek için ayak sürümeye devam ediyorlar. 

Diğer yandan atıkların nereden hangi yollarla getirildiği, yasadışı nükleer atık ticaretinden kimlerin sorumlu olduğu halen açıklanmadı. Şirket yetkilileri hakkında ceza davası açıldı, kamu görevlileri hakkında bir türlü soruşturma izni  verilmiyor.

Geçtiğimiz yaz aylarında "atıkları ayrıştırıp temizliyoruz" dediler, konunun uzmanları "öyle temizleme olmaz, kaş yapacağız derken göz çıkartıyorsunuz" diye uyardılar ama dinleyen olmadı.  Daha sonra ortaya çıktı ki nükleer atıkların ayrıştırılması ve bertarafı için "ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR" kararı verilerek, çevresel etki değerlendirmesi bile yapılmamış.

Nükleer ve tehlikeli atıkların varlığından haberdar olduğumuzdan beri, duyarlı mahalle sakinleriyle birlikte demokratik ve hukuksal haklarımızı kullanarak, olayın takibini yapıyoruz. Çevre sağlığı ve canlı yaşamını umursamayan İzmir Valiliği'nin "ÇED Gerekli Değil" kararının iptali için de dava açtık.

Açtığımız davada, İzmir 2.İdare Mahkemesi 26.02.2015  tarih ve 2015/85 Esas sayılı kararıyla yürütmeyi durdurma kararı verdi.

Adeta ders veren kararda  özetle  şunlar yazılı; "...Radyoaktif kirleticiler özellikle insan, hayvan ve bitki sağlığına olumsuz etkiler yaparak çevreyi ve ekolojik dengeyi bozan, canlılarda genetik değişikliklere yol açan insan ve diğer canlılara zarar veren maddelerdir. (...) Bu durumda, Aslan Avcı Döküm San.ve Tic.A.S. Firmasına ait fabrika sahasındaki radyoaktivite bulaşmış atıklar ile tehlikeli atıkların fiziksel yöntemlerle ayıklanması projesi, Çevresel Etki Değerlendirmesi Uygulanacak Projeler Listesinin 3. Bendinin (d) bendi kapsamında "yalnız radyoaktif atıkların nihai bertarafı islemi" kapsamında olduğundan ve ÇED Projesi gerektirdiğinden, dava konusu ÇED Gerekli Değildir kararında hukuka uyarlık görülmemiştir. Dava konusu, ÇED Gerekli Değildir kararı radyoaktivite bulaşmış atıklar ve tehlikeli atıkların ayrıştırılmasına ilişkin olduğundan, insan ve çevre sağlığı açısından tehlike doğuracak nitelikte bulunması nedeniyle, telafisi güç ve imkansız zararların doğacağında duraksamaya yer bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin; uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden 2577 Sayılı Kanunun 27.maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütmesinin durdurulmasına, 2577 sayılı Yasa'nın 20. maddesinin 2. fıkrasının (e) bendi uyarınca kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi..." .

Bu hukuksal kazanım, yürüttüğümüz mücadelenin haklılığını bir kez daha bize gösterdi.

Burada bulunan atıkların Türkiye'nin iç hukuk mevzuatı ve taraf olduğu uluslararası sözleşmelere göre ticareti yasaktır. Bu nedenle oluşacak zararın karşılanmasından Türkiye Cumhuriyeti Devleti doğrudan sorumludur.

Yargı sözünü söyledi, şimdi yapılması gereken ve taleplerimiz şunlardır:

- Nükleer ve tehlikeli atıkların bertarafı için derhal ÇED sürecinin başlatılmasını, bilimsel inceleme ve değerlendirmelere bağımsız bilim insanlarının, karar süreçlerine mahalle halkının ve İzmirlilerin doğrudan  katılımının sağlanarak, atıkların çevre ve toplum sağlığını etkilemeyecek bilimsel yol ve yöntemlerle bir an önce bertaraf edilmesini

- Civar mahallelerde yaşayanların sağlık taramasından geçirilmesini, tehlikeli ve nükleer atıkların yol açtığı maruziyetlerin  tespit edilmesini, gereken tedavilerin ücretsiz yapılmasını, oluşan zararların tazmin edilmesini,

- Atıkların nereden hangi yollarla getirildiğinin, bu yasadışı atık ticaretinden kimlerin sorumlu olduğunun kamuoyuna açıklanmasını,

- Sorumlu kamu görevlileri hakkında  derhal disiplin soruşturması açılmasını, ceza soruşturmaları için soruşturma izni verilmesini talep ediyoruz.

Taleplerimizin takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.

Şimdiye kadar yaşanan acı deneyimler, özellikle Fukuşima felaketinden sonra neredeyse bütün dünya nükleerden vazgeçtiği halde Türkiye Cumhuriyeti Devleti nükleer yatırımlarda ısrar ediyor.

Burası, "nükleer tehlike karşısında yaşamın korunması mücadelesi" için  bir laboratuardır.  Bu yüzden de yaşamdan yana olan herkesi yanımızda görmek istiyoruz.

 

İlgili Haberler