Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Fırat Kalkanı'nına rdından 400 bin Suriyeli'nin evlerine döndüğünü söyleyerek, Menbiç'e yönelik operasyonun ardından da 2 milyonunun daha geri dönemsini beklediklerini ifade etti. Hürriyet yazarı Abdullah Karakuş'a konuşan Şahin, "Karkamış’ta yapılan kapı ile birlikte ticari hayat başladı. Toprağa bağlı ticaretle ekonomi canlanıyor ve güçleniyor. Bölgesel kalkınma için bu yeni bir başlangıç oluyor" dedi.
Güvenli bölgeler sağlanınca tersine göçün başladığını vurgulayan Şahin, “Geri dönüyorlar. Geri dönünce birinci sınıf toprağı işliyorlar. Karkamış’ta yapılan kapı ile birlikte ticari hayat başladı. Toprağa bağlı ticaretle ekonomi canlanıyor ve güçleniyor. Bölgesel kalkınma için bu yeni bir başlangıç oluyor. Aldığım bilgilere göre El Bab - Cerablus hattına 400 bin kişi dönüş yaptı. Eğer Allah’ın izniyle Menbiç ile ilgili kısım da yönetildiğinde buradan on binlerce kişi vatanına dönmek istiyor. Dönenlerin sayısı 2 milyon kişiyi bulur. Biz de bunu teşvik ediyoruz. Bu bizim sınır güvenliğimiz açısından önemli. Bir de göç yönetiminde komşularımızın kendi toprağında yaşaması önemli, bizim de yükümüz hafifliyor” dedi.
Milliyet'ten Abdullah Karakuş'un sorularını yanıtlayan Fatma Şahin'in açıklamları şöyle:
- Suriyeli göçmenlere yönelik ‘Gaziantep modeli’ yarattınız, neler yaptınız?
Göç yönetimi şu anda bütün dünyanın sorunu. Bölgesel olarak direkt bizi ilgilendirse bile bu Avrupa’nın da en büyük sorunu. Eğer göç yönetimi iyi yönetilmezse bu ırkçılığı, radikalizmi artırıyor. Göç yönetiminin hem hukuki boyutu, hem bürokratik mali ve sosyal destek boyutu var. Dünya burada ne yapıyor? Hangi model doğru diye baktığımız zaman her ülke kendine göre bir model oluşturmuş. Mesela Fransa ile Almanya’nın modeli de birbirinden farklı. Fransa’da gettolaşma daha fazla Almanya’da birlikte yaşam dediğimiz model çok daha güçlü. Biz Gaziantep’te önce şunu yaptık. Acil olarak can haliyle buraya gelen, çocuğunu ailesini kurtarmak isteyenlerin bir temel zorunlu ihtiyacı vardı. Halk nasıl bir vicdanlı şehir nasıl iyi insanların şehri olduğunu gösterdi ve gereğini yaptı. Müteşekkiriz. İkincisi Bu mesele biraz daha uzun süreceği anlaşılınca ve özellikle Fırat Kalkanı’ndan önce sınıra PKK-PYD gibi terör örgütleri gelmeye başlayınca bu yeni bir orta vade planlama ihtiyacını doğurdu. İkinci kademe buydu. Orta vade planlamasında iki şey önemliydi. Bir tanesi bunları geri döndürmek için güvenli bölge oluşturmak.
"Çok şey yaptık"
- Suriye’de hayatı normale döndürmek için neler yaptınız?
Sayın Cumhurbaşkanımızın Gaziantep ziyaretiyle birlikte MGK’da Fırat Kalkanı talimatı vermesiyle Cerablus’a girildi. Cerablus’a girer girmez bizden de istenen Cerablus’un hayatını normalleştirmek için her türlü desteğin verilmesi. Biz 70 kamyon temizlik yaptık. Karanlıktı, Enerji Bakanımızın talimatıyla Karkamış’tan elektrik çektik. Büyükşehir olarak su kanalizasyon idaremiz 4 ayrı kuyu buldu, kuyulardan evlere sağlıklı bir şekilde su dağıtımını sağladı. Hayat nasıl normalleşecek? O yüzden önce aydınlanması lazım, temel ihtiyaçlarının giderilmesi lazım. Sonra okulların açılması lazım. Halkın buraların güvenli olduğunu anlaması lazım. Bu yaklaşık 3 ay sürdü. Burada Valimiz, komutanlarımız, herkes görev alanlarıyla ilgili kısmı çok iyi bir şekilde yönetti. Biz de Gaziantep Büyükşehir olarak her türlü lojistik desteği verdik. Okul onarımından oyuncak gruplarına kadar bir çok şey yaptık. Ve 2 ay sonra baktık ki, 3 bin olan Cerablus nüfusu 30 bine çıktı. Köyleriyle birlikte bu 100 bine çıktı. Karkamış Sınır Kapısı’nı Gümrük Bakanlığımız güncelledi ve kuvvetlendirdi. Orayı bir ticaret merkezi yaptı. Oranın özellikle toprağı çok kıymetli. Kıpkırmızı bir toprak var. Zeytin, fıstık ve her türlü meyvenin ve sebzenin yetiştiği büyük bir toprak kalitesi var. Bunlar işlenmeye başladı. Dolayısıyla halk güvenli bölge olarak döndüğü zaman, oradaki geçim noktasında ve kendi evine girip kendi toprağını işlemeye başladığı, Karkamış Sınır Kapısı da güçlü bir şekilde çalışmaya başladığı zaman Cerablus modeli Fırat Kalkanı için çok önemli bir model oldu. Arkasından El Bab ve Menbiç ile ilgili kısım. Son olarak da Cumhurbaşkanımızın İdlib’de gösterdiği büyük liderlikle artık bütün dünya şunu biliyor ki; buraya güvenli bölge gerekiyor. Göçün durdurulması için güvenli bölgenin oluşturulması gerekiyor. Bizim için de sınır güvenliğimiz için çok önemli. Eğer kendi komşularımızla komşu olmazsak bu sefer terör örgütleri gelip sınırımızın kenarına hendek açıyor. Bu bakımdan biz Fırat Kalkanı ile birlikte yeni bir döneme başladık.
"400 bin kişi döndü"
- Suriye’ye dönüşler başladı mı?
Bu yeni dönem ekonomi başta olmak üzere her şeyi etkiledi. Dolayısıyla ticaretin başlamasıyla birlikte hem şehir güvenliği hem sınır güvenliği uluslararası hukukun bize verdiği yetkiyle sağlanmış oldu. Bundan sonraki kısımda geri dönüşler teşvik edildi. Çünkü güvenli bölge oluşur oluşmaz insanlar dönmeye başladı. Şu anda benim aldığım bilgilere göre El Bab - Cerablus hattına 400 bin kişi dönüş yaptı. Eğer Allah’ın izniyle Menbiç ile ilgili kısım da yönetildiğinde buradan on binlerce kişi vatanına dönmek istiyor. Dönenlerin sayısı 2 milyon kişiyi bulur. Biz de bunu teşvik ediyoruz. Bu bizim sınır güvenliğimiz açısından önemli. Bir de göç yönetiminde komşularımızın kendi toprağında yaşaması önemli, bizim de yükümüz hafifliyor. Sonuçta biz de Gaziantep’te 500 bin mültecinin tüm belediye hizmetlerini, temizliğinden tutun her türlü ihtiyaçlarını gidermek durumunda kaldık. Geri dönüşleri teşvik edecek şekilde tüm çalışmaları yapıyoruz. Zaten Sayın Cumhurbaşkanımız da Gaziantep’e geldiği zaman güvenli bölge oluştuğu zaman bunların dönmeye başladığını ve bunun devam edeceğini söyledi. Birincisi geri dönüş.
Güvenli bölge sağlayınca tersine göç başladı. Geri dönüyorlar. Geri dönünce birinci sınıf toprağı işliyorlar. Karkamış’ta yapılan kapı ile birlikte ticari hayat başladı. Toprağa bağlı ticaretle ekonomi canlanıyor ve güçleniyor. Bölgesel kalkınma için bu yeni bir başlangıç oluyor.
Birlikte yaşam
- Dönene kadar Suriyelilere yönelik neler yapıyorsunuz?
İkincisi ise dönene kadar kalanlarla ilgili de birlikte yaşam modeli dediğimiz bir modeli geliştirmeye çalıştık. Bu nedir? Eğer siz insanları gettolaştırırsanız siz insanları belirli bir noktaya koyarsanız bu kendi içinde yeni sorunlara neden oluyor. Oysa adaptasyon, entegrasyon dediğimiz şey birlikte yaşam ve birlikte çalışma. Birlikte çalışma da Çalışma Bakanlığı bir yönetmelik çıkardı. Açık iş varsa eğer açık işte yüzde 10 Suriyeli mülteci çalıştıracak şekilde ama kendi işçimizi, kendi vatandaşımızı, kendi esnafımızı koruyacak şekilde bir çalışma yönetmeliği çıkardık. Bu açıdan önemliydi. İnsanlar bir açık iş varsa bir ihtiyaç varsa önce kendi işçimiz ama bir boşluk var. Bunu da mültecilerle tamamlayacak şekilde bir model çalıştırdık. Bugün toplanan fıstıkta, biber ve üzüm hasadında çok sayıda Suriyeli mülteci geldi ve çalışma hayatının içine girdi. Çünkü hazıra dağ dayanmaz. insanların bir şekilde karnını doyurması gerekiyor. Bize düşen şey de kayıt dışılığı, haksız rekabeti önleyip denetimle bu orta vadeli planı yönetmekti. Biz de şimdi ilgili bakanlıklarımızla birlikte bunu yönetmeye çalışıyoruz. Ve bizim Büyükşehir Belediyesi olarak açtığımız bütün sosyal destek sisteminde mültecilerin Türkçe öğrenmesi çok önemli. Bu şehirde nasıl yaşayacak danışmanlık rehberlik hizmetleri. Bu şehirde parkta yatamazsın kardeşim. Bu şehirde yaşamın kuralları var. Bu kurallara uymak zorundasın. Bilgilendirme, rehberlik ve danışmanlık hizmeti yaptık. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin içinde ilk defa bir şube müdürlüğü kurduk. Bu şube müdürlüğünün içinde bir araştırma merkezi oldu. Mahalle taramalarını yaptık. Yaptığımız araştırmalar sonunda çok özgün bir birlikte yaşam modeli oluşturduk.
"70 bin Suriyeli çocuk eğitim aldı"
- Suriyeli çocuklara yönelik neler yaptınız?
- Mesela Gaziantep’te Suriyelilerin okulu var. Çünkü ben o okulu açmasaydım savaşta ölen, anasını babasını kaybeden yetim çocuklar okul hayatına devam edemeyecekti. İlk önce yetimlerle ilgili kısmı onlara açtık. Ben geldiğimde bu şehirde 3 bin çocuk eğitim hayatındaydı şu anda 70 bin çocuk oldu. Biz dünya barışı ve dünya vatandaşlığı için çok özgün bir model geliştirdik. Bu konuyla ilgili Nobel’i alması gereken Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu bölgede Gaziantep modeli doğru modeldir. Uluslararası boyutta gören herkes bunu gördü. Gelip baktılar ki herkes konuşuyor, AK Parti yapıyor. Aslında bu çok önemli bir şey. Konuşmuyoruz, yapıyoruz. Biz iki şey istiyoruz. Hızlı bir şekilde dönmelerini istiyoruz. Bunu teşvik ediyoruz. Bu dönene kadar olan kısımda da birlikte yaşam ve adaptasyon, bu şehirde yaşamanın kurallarını Türkçe öğreterek, onları sistemin içerisine rehberlik ve danışmanlık yaparak, kendi vatandaşımı rahatsız etmeyecek şekilde sürekli onlara eğitici eğitim veriyoruz. Bizim modelimizde bu iki kademe çok önemli. Diğer şehirler bu modele daha geçemediler.
"Ticaretin gelişmesi savaşı azaltıyor"
- İdlib’in ardından Menbiç ile ilgili de gelişmeler olacak, bundan sonra bölgede ekonomi nasıl olur?
- Güvenli bölge oluştuktan sonra, gidiş gelişler olduktan, toprak işleri ticari hayat gelişince buradaki Suriyeliler de oradaki Suriyeliler de kazanmaya başladı. Bu da bölgenin kazanması, ticari hayat için bir araya geldiği zaman, insanlar tanımadığının bilmediğinin düşmanı, savaşı da azaltıyor. Ticaret en önemli kısım. Bu konuda odalarımız da çok yoğun bir şekilde çözüm odaklı baktılar. Bu tek başına bir belediyenin yapacağı bir iş değil.