30 Temmuz 2010 03:00
T24 - Wikileaks sitesi Afganistan’daki iç yazışmaları yayımladığında medya dünyasında da tartışma başlattı. Böylesine büyük bir hikâye ilk kez “yeni medya” tarafından ortaya çıkarılıyordu. Ancak haber NYT, The Guardian, Der Spiegel gibi yayınlar sayesinde büyük yankı buldu. Uzmanlara göre bu, profesyonel gazetecilerle yeni medyanın artık birbirinden kopamayacağının göstergesi.
Dünyanın en önemli yayın kuruluşlarından Amerikan New York Times ve İngiliz The Guardian gazeteleri ile Alman Der Spiegel dergisi geçen hafta Amerikan ordusunun Afganistan’daki iç yazışmalarından derledikleri haberleri aynı anda yayınladığında haber uluslararası kamuoyuna bomba gibi düştü. Kim olduğu hala tam olarak bilinmeyen bir kişi tarafından Wikileaks sitesine sızdırılan 92 bin belge, bugüne kadar savaşla ilgili her yerde konuşulan dedikoduları somut bir şekilde gözler önüne seriyordu.
Milliyet gazetesinden Pınar Ersoy'un haberine göre, belgeler Pakistan’ın Afganistan’da Taliban’ı desteklediğini, gizli operasyon birliklerinin Afganistan’da yargısız infaz yaptığını, yüzlerce sivilin “yanlışlıkla” öldürüldüğünü gösteriyordu. Ancak dünyayı asıl etkileyen bu bilgilerden ziyade Wikileaks sitesi oldu. Bu yazışmaları, geleneksel haber markaları yerine Wikileaks’in ele geçirmiş olması, New York Times, The Guardian ve Der Spiegel’in ise haberi üreten değil yardım eden konumunda olması gazeteciliğin bugünü ve geleceği ile ilgili tartışmaları yeniden alevlendirdi.
Bilgiler köstebeklerden geliyor
Wikileaks 2006 yılından beri dünyanın dört bir yanından “köstebeklerin” kendisine ulaştırdığı belgeleri yayınlıyor. Bugüne kadar Kenya’da seçimleri etkilemeyi, İzlanda’da yeni yasa yaptırmayı, birçok şirkette skandal yaratmayı başardılar.
Irak’ta Amerikan askerlerinin sivilleri zevk için vurduğunu gösteren video ve Afganistan belgeleri, 1200 kadar gönüllüden oluşan ve kamuoyunda kurucusu Julian Assange tarafından temsil edilen organizasyonu medya dünyasında New York Times gibi markalarla aynı seviyeye taşıdı. Wikileaks’in Afganistan’dan gelen belgeleri yayın kuruluşlarıyla paylaşmış olması ise kimin daha çok gazetecilik yaptığı sorusunu doğurdu.
Wikileaks Afganistan’dan gelen iç yazışmalar eline ulaştığında hem hukukçuları, hem askeri ve teknik uzmanlarıyla bunların orijinal olup olmadığını inceledi. Tatmin olduktan sonra da yayınlamaya karar verdi. Ancak 92 bin belgenin Wikileaks ekibi tarafından anlaşılabilir bir şekilde okuyuculara sunulması neredeyse imkansızdı. Bu yüzden New York Times, The Guardian ve Der Spiegel’e belgeleri bir ay önceden vermeyi teklif etti. Üç yayın organı bu teklifi kabul ettiklerinde 92 bin veriyi anlamlı hale getirip okuyuculara sunmak için bir aylık bir maraton başladı.
Bir ay odaya kapandılar
The Guardian’da veri incelemeleri ve sunumları konusunda uzman olan gazeteci Simon Rogers, projeden ilk haberdar olanlardan biriydi. Milliyet’le yaptığı telefon görüşmesinde “Her gazetecinin hayalindeki projeydi. Bir daha bu kadar muhteşem bir iş yapamayabiliriz” dedi.
The Guardian’da belgeleri gazetenin en deneyimli muhabir ve editörlerinden oluşan yedi gazeteci, Simon Rogers ve teknik ekipten oluşan 15 kişilik bir ekip inceledi. Teknik ekip veriler için özel bir veritabanı oluşturup dev Excel dosyasını okunabilir hale getirdi. Bir ay boyunca gazetenin üst katında bir odaya kapanan gazeteciler ise gelen verileri değerlendirdi. Rogers “En büyük zorluk içinde ne olduğunu bilmediğimiz bir bilgi deryasında neyin önemli neyin önemsiz olduğunu anlamak oldu” yorumunu yaptı.
Hiç kimsenin haberi olmadı
Aynı süreçte New York Times gazetesi tüm dünyadan en güvendiği 10 kadar muhabirini merkeze çağırdı. Belgeleri incelemekle görevlendirilen gazetecilere önce avukatlar brifing verdi, daha sonra çalışmalar başladı. Gazeteciler bir ay boyunca bu özel odada 92 bin belgenin içinden anlamlı bilgiler çıkarmak için uğraştı. Her bilgi defalarca hem muhabirler hem de başka kaynaklar tarafından doğrulandıktan sonra haberleştirildi.
Birbirleriyle haberli olarak projeye giren The Guardian, The New York Times ve Der Spiegel bu bir aylık süreç boyunca iletişimi koparmadı, özellikle datanın incelenmesi sırasında yardımlaştı. Ancak yayınların kendi içinde her şey tam bir gizlilik ortamında gelişti. The Guardian’dan Simon Rogers “Ekipteki 15 kişi ve yöneticiler dışında herkes belgeleri dünyanın geri kalanıyla aynı anda öğrendi” dedi.
‘Devlere’ manşet oldu
Sonunda 26 Temmuz sabahı Wikileaks ham belgeleri, hemen ardından da The Guardian, New York Times ve Der Spigel bu belgelerden derledikleri haberleri yayınladı. The Guardian sivil ölümler üzerinde dururken New York Times başlığını Pakistan’ın Afganistan’da Taliban’a destek olmasından vermişti, Der Spiegel ise savaşın göründüğünden daha karanlık olduğunu ve Alman askerlerinin yaşadığı zorlukları ön plana çıkarmıştı.
Yani aynı ham madde farklı yayın kuruluşları tarafından farklı editöryol süreçlerden geçip farklı sonuçlarla yayınlandı. Yani Wikileaks belgeleri ele geçirip yayınlayarak ciddi bir gazetecilik çalışmasına imza atmış ama üç yayın organı da farklı editoryal çalışmalarıyla ciddi bir gazetecilik örneği göstermiş oldu.
ABD’nin en ünlü gazetecilik okulu Columbia Journalism School’un hocalarından, The Nation dergisini zun yıllar yöneten gözeteci Victor Navasky telefonda sorularımızı yanıtlarken “Wikileaks’in yaptığı şey tek başına gazetecilik değil. Gazeteciliğin yalnızca bir kısmını ama çok önemli bir kısmını yapıyorlar. Diğer kısmı ise noktaları birleştirmek, anlamlı hale getirmek. Gazeteciler bunu başardı” yorumunu yaptı. Afganistan belgeleri ile ilgili medya tartışmalarının önemli bölümünde Navisky’nin bu görüşü, yani geleneksel ve yeni medyanın işbölümü yaptığı fikri hakim.
‘Basın teknolojisiz yapamaz’
Gazeteciliğin rolünün nasıl değiştiği ile ilgili ilginç yorumlardan biri ise Columbia Journalism School için “Amerikan Gazeteciliğinin Yeniden İnşası” adında bir rapor yazan ve halen Harvard Üniversitesi’ne bağlı NiemanLab’da geleneksel ve yeni medya üzerine yazılar yazan Chris W. Anderson’dan geldi. Anderson telefon görüşmemizde “Wikileaks gazetecilerin eskiden çok iyi yaptığı bir şeyi (bilgi toplamayı) daha iyi, daha hızlı ve daha etkin biçimde yapıyor. Ama bilginin Wikileaks’den gelmiş olması gazetecilerin başarısını küçültmüyor. Aksine gazetecilerin daha önemli olduğunu gösteriyor” yorumunu yaptı.
‘Gazeteci daha önemli olacak’
Medya dünyasını yakından takip edenlere göre Wikileaks’in başarısı “vatandaş gazeteciliğinin kazandığı” ya da “geleneksel gazeteciliğin öldüğü” anlamına gelmiyor. Tam aksine bu ikisinin biribirine muhtaç olduğunu gösteriyor. The Guardian’da veri uzmanı olarak çalışan Simon Rogers “Belgeler dev bir Excel dosyasında geldi. Biz bunları yine Excel kullanarak inceledik. Yani yaptığımız şey o kadar zor değil. Ama teknolojiyi bu kadar dahi kullanmayan gazeteciler gelecekte zorluk çekecek” yorumunu yaptı.
Chirs Anderson da gazetecilern gelecekteki rolüyle ilgili şunları söyledi: “Gazeteciler her şeyi kendileri yapmaya alışık oldukları için işin bir kısmını başkası yapınca kendilerini daha az önemli hissediyorlar.
Oysa gelecekte profesyonel gazetecilere mutlaka ihtiyacımız olacak. Gazetciler eskisinden de önemli olacak ama artık bilginin mutlak hakimiyeti onlarda olmadığı için daha az güçlü olacaklar.”
Kurucusu göçebe gibi yaşıyor
Wikileaks internet üzerinde buluşan bir grup aktivistin hayali olarak başladı. Aralarında Tayvanlı, Güney Afrikalı ve Amerikalıların da olduğu aktivistler insanları, “hükümetlerin ve şirketlerin gerçek yüzüyle” tanıştırmayı amaç edindi. Sitenin kendi manifestosunda “Afrika’da her saat 100 kişi sıtmadan ölüyor. Bunların çoğu çocuk. Yani her gün çocuklar için bir ‘11 Eylül’ yaşanıyor. Oysa sıtmanın nasıl engellendiğini biliyoruz. Bilim evrensel, yönetimler yerel” diyerek ülkelerini sömüren, halkından çalan tüm devlet kurumlarına ve şirketlere savaş açtılar.
Adresini kimse bilmiyor
Wikileaks’in lideri ise Avustralyalı Julian Assangee... Ailesi gezgin bir tiyatro topluluğunda çalıştığı için çocukluğu boyunca 37 okul değiştiren Assange, gençliğinde NASA’yı “hack”lediği için mahkemeye bile çıktı. Bugün ise “Hacker olmak eskiden iyi bir şeydi. Şimdi Rus mafayası hacker’lık yapıyor” diyor.
Julian Assange’nin iş tanımı devlet sırlarını açığa çıkarmak olduğu için tek bir adreste uzun süre yaşayamıyor. Sırtında iki çantayla (birinde kıyafet, öbüründe masa üstü bilgisayar var) ülkeden ülkeye geziyor. Önemli telefon görüşmelerini telefon dinlemenin yasak olduğu Belçika’da yapıyor. Jullian Assange eline geçen belgeleri doğrulatmak için de bizzat sözkonusu ülkelere gidip araştırma yapıyor. Jullian Assange ile birlikte siteye katkıda bulunan herkes yine gönüllülerden oluşan bir avukat ordusu tarafından korunuyor. Belgeler imha edilmeleri ya da el konulmaları riskine karşı 3-4 farklı server’a kopyalanıyor. Ünlü internet ansiklopedisi Wikipeadi gibi Wikileaks de “wiki” adı verilen arayüzü kullanıyor. Bu sistem dileyen herkesin belgeleri kolayca göndermesini sağlıyor, ayrıca belgelerin incelenme sürecinde geniş kitlelerin katkısını mümkün hale getiriyor.
Bağışlarla ayakta kalıyor
Wikileaks’in en önemli özelliklerinden biri de arkasında herhangi bir finans grubunun bulunmaması. Sitenin yöneticileri yıllık yaklaşık 200 bin dolarlık giderlerini (buna seyahatler ve teknik ihtiyaçlar dahil) şahsi hesaplarından ve bağışlardından karşılıyorlar. Ancak site sık sık mali sorun yaşıyor ve yardım kampanyalarını artırmak zorunda kalıyor. Siteyi finans kaynakları konusunda yeteri kadar açık davranmadıkları için eleştirenler de var. Zira sitede her şeyle ilgili bilgi yer alıyor ancak finansmandan hiç bahsedilmiyor. Julian Assange business class seyahat ettiği için de eleştiriliyor.
Siteye özel basın yasası çıkardılar
KRİZİ TETİKLEDİ: İzlanda’da Kaupthing Bankası’nın sahiplerine şüpheli miktarlarda kredi verildiğini ve büyük borçların silindiğini gösteren belgeler, ülkede patlak veren finansal krizin ilk ayaklarından biri oldu. İzlanda hükümeti bu olaydan sonra Wikileaks’den feyz alarak ükeyi gazeteciler için “cennet” haline getirmeye karar verdi. Meclis gazetecilerin her türlü koşulda korunmasını öngören yasa tasarısını geçtiğimiz günlerde onayladı.
TÜRK İŞADAMINI YAKTI: Karayipler’deki Turks ve Caicos Adaları’nın başbakanının aralarında MagicLife otellerinin sahibi Cem Kınay’ın da olduğu iş adamlarından rüşvet aldığını gösteren belgeleri yayınladı.
PENTAGON’U UTANDIRDI: Wikileaks geçtiğimiz aylarda Amerikan ordusunun Irak’ta sivilleri zevk için öldürdüğünü gösteren bir video yayınladı. Videoda bir Amerikan helikopterinden açılan ateşle, aralarında Reuters haber ajansından iki muhabirin de bulunduğu 12 sivilin zevk için öldürüldüğü görülüyor.
YENİ BELGELER BEKLİYOR: Wikileaks bu görüntüleri yayınladığında ellerinde Afganistan’dan da çok önemli belgeler olduğunu söylemişti. Bu belgelerin geçen hafta yayınlanan 92 bin iç yazışma olduğu ortaya çıktı. Sitenin kurucusu Julian Assange şimldi de ellerinde Irak’la ilgili belgeler olduğunu söylüyor. Bu belgelerin kaynağının ise istihbarat analisti asker Bradley Manning oyduğu düşünülüyor.
© Tüm hakları saklıdır.