Kanlı 1 Mayıs’ta, derin devletin parmağı olduğuna Taksim’deki Sular İdaresi üzerinden ateş edilmesi kanıt olarak gösterilirken, miting boyunca Sular İdaresi’nin üzerinde bulunan gazeteci Metin Göktürk bu iddiaları yalanladı. Göktürk, fotoğraf çekmek için çıktığı Sular İdaresi’nin üzerinde silahlı kimsenin olmadığını belirterek, “Alandan bizim üzerimize ateş açtılar” dedi.
Metin Göktürk, Taraf’a yaptığı açıklamada miting sırasında Sular İdaresi’nin üzerinden ateş açıldığı yönündeki iddialarına karşılık şunları anlattı: “Gösteri boyunca, işçi kortejlerinin ilk alana girdiği andan, alanda hemen hemen hiç kimsenin kalmadığı, yalnızca polislerin kaldığı ana kadar Sular İdaresi’nin üzerindeydim. Aydınlık Dergisi için fotograf ve film çekiyordum. Çektiğim filmler ve fotoğraflara polis tarafından el konuldu. Şu anda o kayıtların Emniyet arşivinde olması lazım. Ben Sular İdaresi’nin üzerine fotoğraf çekebilmek için çıktım. Çıktığımda Sular İdaresi üzerinde 10-15 kişi vardı. Tamamen sıradan insanlardı, gösteriyi izlemek için gelmiş oldukları her hallerinden belliydi. Hiçbirisinde silah yoktu. Oturmuş seyrediyorduk, ben de film çekiyordum.”
Herkes silahlıydı
Daha sonra Tarlabaşı yönünden gelen gruplar arasında kavga çıktığını anlatan Göktürk, “Tarlabaşı caddesi üzerinden bir sol grubun geldiğini sloganlardan anladık. Orada itiş kakış, slogan savaşı olduktan sonra iki el silah sesi geldi. Bunun üzerine kısa bir sessizliğin ardından Taksim anıtı çevresindeki, Kurtuluş olduğunu tahmin ettiğim grup, ki en çok silahlı olan onlardı, gerçi herkesin silahlı olduğu atılan mermilerden anlaşılıyordu... Büyük bir yaylım ateşine başladılar havaya. O anda polis hiçbir şey yapamaz haldeydi” dedi.
Sular İdaresi’ne ateş edildi
Göktürk, havaya açılan ateşin yarattığı şaşkınlık sırasında yapılan anons nedeniyle hedef haline geldiklerini belirterek şöyle devam etti: “Sular İdaresi’nin üzerinden ateş ediliyor diye anons yapıldı. Ve alandan Sular İdaresi’ne, üzerimize büyük bir yaylım ateşi başladı. Yere yattık. Yalnızca kamerayı uzatarak görmeden çekmeye devam ettim.”
Göktürk, bulundukları yerden herhangi bir silah atışı yapılmadığının altını çizerek, “Sular İdaresi üzerinde eli silahlı tek kişi yoktu. Olsaydı zaten yanı başımdan ateş edilecekti, duymamam mümkün değildi. Herkes canının derdindeydi. Arka taraftan kaçmayı düşündük, atlamaya müsait bir yerdi fakat oradan da silah sesleri... İki solcu grubun birbiriyle çatıştığını daha sonra duydum. O taraftan da inemez olduk” diye konuştu.
Silahların durulmasının ardından aşağı baktığını belirten Göktürk, gördüğü manzarayı ise, “İnsanlar kaçışmaya başladı, mümkün değildi o insan akınının altında kalmamak” şeklinde tanımladı. Polislerin kargaşadan çok sonra yanlarına geldiğini vurgulayan Göktürk, “Alan boşaldı. Sonra Sular İdaresi üzerine 4-5 tane polis geldi. Bize ‘kımıldamayın’ dediler ve bizi teslim aldılar. Fotoğraf makinelerimi, kameramı aldılar. Bizi bir güzel dövdüler, bir polis ölmüş onun hıncını taşıyorlardı, hiçbir şey söyleyemedik. Bir saat sonra polis koridoru oluşturdular, koridorun ucunda polis otobüsüne bindirileceğimizi düşünüyordum, sonra şaşkınlıkla gördük ki serbesttik.”
Şehir Efsanesi yaratıldı
Göktürk, bugün hâlâ, kendisinin bulunduğu noktadan ateş açıldığı iddiasını ise; “Herkesin bildiği bir durumu bir grup insan, suçu kendi üzerinden atmak, geçmişiyle yüzleşmemek adına deşmek istemiyor. Bir şehir efsanesi yaratıldı ve o sömürülüyor çünkü aksi takdirde kendileri eleştiri okları altında kalacaklar. Eğer derin devletle bir ilişkisi kurulacaksa 1 Mayıs’ın, bunu sol fraksiyon çatışmaları arasındaki çatışmaya giden önceki yıllarda aramak gerek ama 1 Mayıs alanında derin devlet parmağı aramak saçmalık olur” sözleriyle değerlendirdi. Göktürk, ölümlerin yaşandığı anı ise şöyle anlattı: “O günkü sol çok fraksiyonlu, hareketliydi, birbirini döven bir şeydi ama çocukçaydı. Karşısındaki polisler de çocukçaydı. Şimdiki gibi değillerdi. Onların da alanda kalabalığı dağıtmak için seçtikleri taktik, bir panzeri alana sokup kalabalığın içinde dolaştırmak gibi aptalca bir şeydi. Çıkışlar kapalı, o kalabalık kolay kolay dağılamaz, nitekim bir kadın panzerin altında kalarak ölmüş. Zaten eller tetikteydi, benim duyduğum ses miktarı da onu gösteriyor. Alanda 10-15 bin, belki 20 bin tabanca vardı, o ateşin yoğunluğunu düşünün, insanlar elleri tetikte ve panik halindeler zaten, çünkü bir şey olacağını, yani o adam dursa öteki adamın mutlaka bir şey yapacağını kendileri, hepsi biliyorlar. Nitekim biz de biliyorduk.”
“Derin devlet Sular İdaresi’nin üzerinde kesinlikle yoktu” diyen Göktürk, tanıklıklarını anlatanların “Kulaklarımın üzerinden kurşunlar geçti yönündeki” iddialarını ise, “Birinin üzerinden ateş ederseniz o kalabalıkta arkadaki birini mutlaka vururdunuz. Kulağımın dibinden geçti diyorlar, o zaman arkadaki neden vurulmadı” ifadelerini kullandı.
MİT raporu: Maocular DİSK ile çatıştı
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) 12 Eylül darbesine ilişkin davanın görüldüğü Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, 1 Mayıs 1977 olaylarına ilişkin dört ayrı rapor gönderdi. 13 Nisan, 28 Nisan ve 29 Nisan tarihli raporlar ile katliamdan dört gün sonra hazırlanan 5 Mayıs 1977 tarihli raporlarda önemli bilgiler yer aldı. MİT’in 29 Nisan 1977 tarihli raporunda miting günü çatışma yaşanabileceğine yönelik uyarılarda bulunduğu ortaya çıktı. Belgelerde MİT’in, 1 Mayıs 1977’de Taksim’de yaşanan olayları anı anına raporladığı da görüldü. Taksim Meydanı’nda toplanan DİSK taraftarları ile Maocular arasında artan gerginlik üzerine bölgeye jandarma kuvveti kaydırıldığı belirtilen raporda, şunlar kaydedildi: “Saat 19.05’te her iki grup arasında silahlı çatışma başlamıştır. Sayıları 7 bin civarında olan Maocular ile DİSK taraftarları arasındaki çatışmanın çok büyük ve şiddetli olduğu, arbede esnasında patlamaların duyulduğu, panzerlerin topluluk üzerine devamlı su sıktıkları Tarlabaşı’nın ara sokaklarında polis ile saldırgan grup arasında çatışmaların devam ettiği öğrenilmiştir.” Belgelerde “silahlıların tek tek yakalandığı” ifadesi de yer aldı.
Kanlı 1 Mayıs’a ilişkin tartışmalar sürüyor
İlhami Aras: “Halil Berktay ateş açılmadığını söylüyor ancak Kazancı yokuşuna kaçarken orada ezildim kaçmaya çalışırken duvara mermi geldi ve duvardan beton parçası koptu. Onun özerine otele girdik. Halil Berktay’ın bu söyledikleri devleti âzâde kılıyor. Bu doğru bir iş değil” dedi.
İlhami Aras: “Halil Berktay ateş açılmadığını söylüyor ancak Kazancı yokuşuna kaçarken orada ezildim kaçmaya çalışırken duvara mermi geldi ve duvardan beton parçası koptu. Onun özerine otele girdik. Halil Berktay’ın bu söyledikleri devleti âzâde kılıyor. Bu doğru bir iş değil” dedi.