Gazete Duvar yazarı Umur Talu iş cinayetlerine dikkat çektiği yazısında, “Yürürken bazen başınızı hafifçe kaldırın. O sırada düşen bir işçi göremeseniz bile, ekmek peşinde göğe düşen bir işçinin ruhu aklınıza düşer belki!” düşüncesini dile getirdi.
Talu yazısında, “Tam bir ay önce…Türkmen Bahtiyar Kandimov çalıştığı çiftlikte ahır çatısından düşüp ölmüş. Aynı gün aynı Lüleburgaz’da, Ahmet Arıcan da kimya fabrikasında 4 metreden düşmüş ölüme. Sonraki günler biz liranın düşüşüne filan takılmışken… 47 yaşındaki Bostan Eser kendi düşmese de başına kalas düşmesiyle…
40 yaşındaki Salih Bulut site inşaatında 12’inci kattan asansör boşluğuna düşerek…
28 yaşındaki Havva Hanım, çalıştığı restoranda üstüne servis asansörü düşmesiyle…
13 yaşındaki Suriyeli Ula’nın çalıştığı atölyede eşarbının makineye sıkışmasıyla cansız düştüğü gün, 12 yaşındaki öğrenci çoban Muhammed kayalıklardan düşerek… Orman işçisi Hakan Süzen’in üstüne ağaç düştü; 41 yaşındaki elektrik işçisi Canip Yıldız’ın başına kablo düştü, 15’indeki Süleyman’ın kaderine tomruk düştü." ifadesini kullandı.
Talu şunları kaydetti:
"Son bir aylık demiştim ama Kasım Bey’in hatırına kasım ayı sonunda kalayım…
İSİG Meclisi’nde önceki gün elinde sazıyla son fotoğrafını gördüğüm, işten atılan, iş aradığını duyuran, sesini duyuramayınca kendi eliyle, yorgun kalbiyle umuttan ve hayattan düşen bir çocuk annesi 48 yaşındaki Fatma Demirel ile aralık ayının alıp götürdüğü işçileri de anmış olayım. Ölü İşçi Sınıfı, böyle işte:
Köylü oldukları için düşüyorlar…
İşçi oldukları için ölüyorlar.
Yürürken bazen başınızı hafifçe kaldırın. O sırada düşen bir işçi göremeseniz bile, ekmek peşinde göğe düşen bir işçinin ruhu aklınıza düşer belki!
Düşer de ne olur…
Şu olur: Bu işçilere ölüm, sınıf soruyor; memleket, yaş, mezhep, köken, oy filan sormuyor.
Onlar da sormasın bir diğerine…
Siz de sormazsınız belki!"