10 Ekim 2015 tarihinde 101 kişinin hayatını kaybettiği Ankara Katliamı davasının dördüncü duruşması Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Saldırının ardından, katliamın sembolü olan ve patlamada kızını kaybeden öğretmen İzzettin Çevik, bugünkü duruşmada ifade verdi. İfadesinde sanığa ismiyle seslenen Çevik, "Benimle helalleşeceksiniz. Benimle nasıl helalleşeceksiniz biliyor musunuz? Mahkemeye yardımcı olacaksınız, adalete yardımcı olacaksınız. Bu işte kimin parmağı varsa vereceksiniz" dedi. Öte yandan katliamda yaşamını yitiren Korkmaz Tetik'in annesi Zöhre Tetik'in ifadesi sırasında 2 kişi bayıldı. Mehmet Murat Akçalı, Ankara’da tedavisinin uzun süreceğinin söylenmesi nedeniyle ailesinin bulunduğu İzmir’e sevk edildiğini ancak uçak ambulansın kendisini Denizli’de indirdiğini söyledi.
DHA’da yer alan habere göre, katliamla ilgili 36 sanığın yargılandığı davaya Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmaya, saldırıda yaşamını yitirenlerin yakınları, olayda yaralananlar ile avukatları, çeşitli sivil toplum örgütü temsilcileri ve sanıklar katıldı. Duruşmaya sanık avukatlarından katılan olmadı. Mahkeme başkanı kimlik tespitinin ardından sanıkların avukatlarının duruşmada hazır edilmesi için Ankara Barosu'na müzekkere yazılmasını istedi.
Sanıklardan Suphi Alpfidan'a ismiyle hitap etti
Kimlik tespitinin ardından müşteki ifadeleriyle duruşmaya devam edildi. Patlama sonrası kızı Başak Sidar Çevik ile kız kardeşi Nilgün Çevik'i kaybeden, kan gölüne dönen meydanda yaralı eşine sarılmış halde görüntülenen öğretmen İzzettin Çevik ifade verdi. İfadesinde sanıkları göstererek "Buradakiler benim hemşerim. Ben Urfa Suruçluyum. Suphi duydun demi beni. 'Ticaretime bakıyorum' dedin. Beni güldürdün. Buradayım kardeş. Hepiniz benim hemşerimsiniz. Ben hep çalıştım, kardeşlerime bakmak için çalıştım. Bunları niye anlatıyorum size Suphi? Barış niye lazım biliyor musun Suphi? Sizin çocuklarınız için lazım. Benimle helalleşeceksiniz. Benimle nasıl helalleşeceksiniz biliyor musunuz? Mahkemeye yardımcı olacaksınız, adalete yardımcı olacaksınız. Bu işte kimin parmağı varsa vereceksiniz" diye konuştu.
“Bizim köyde ilk kez bir kadın inşaat mühendisi olacaktı”
Olay anını anlatan Çevik, "Kızımız aramızdaydı, onun yanında da bacım duruyordu. Ben, bacım, eşim, Urfa'dan geldik. Kızım burada okuyordu. İnşaat mühendisi olacaktı. Suphi bilirsin bizim oraları. Bizim köyde ilk kez bir kadın inşaat mühendisi olacaktı. 3 tane kadınla buraya geldim. Ve patlamadan sonra 'ben ne yaptım' dedim. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Öyle bir koku olmaz. Yerdeki sıvılar, öyle bir sıvı olmaz. Sonra ambulansa bindik. Anlatmak istemiyorum; kızımı gördüm orada, kız kardeşimi gördüm orada. Kızım ve kız kardeşim beni korudu. Oradaki insanlar beni korudu" dedi.
“Biz intikamcı değiliz, idama karşıyım”
Kızını hep iyi bir insan olması için yetiştirdiğini, kızından adaletli olmasını, garibanların hakkını korumasını istediğini belirten Çevik, tekrar sanıklara seslenerek, "Benim kızım yok, kız kardeşim yok artık. Biz intikamcı değiliz, idama karşıyım. Yaşayacaksınız ve benimle helalleşeceksiniz" dedi.
2 kişi baygınlık geçirdi
Katliamda yaşamını yitiren Kokmaz Tetik'in annesi Zöhre Tetik eylem günü etrafta polis olmamasının o anda kendisine garip geldiğini düşündüğünü söyledi. Patlamadan 15 saniye önce oğluna telefon geldiğini ve konuşmak için kendilerinden biraz uzaklaştığını anlatan anne Tetik, "Bir kaç adım atmasıyla bir patlama oldu. Eşim ve kızımla yan yanayız. Eşim 'ses bombası patladı, yere yatın' diye bağırdı. Gara doğru kaçtık. Sonra 'Korkmaz nerde diye bağırdım' tam onu aramaya başladığımızda bir gaz bombası. Gazdan kaçmaya çalıştık. O anda gaz atılmasaydı ben oğlumun yanındaydım. Belki de onu kurtaracaktık. Oğlum çok iri yarıydı. Arkadaşları onu kaldıramamış, gazdan korumak için üzerine kapanmış. Ben, gaz atılmasaydı, onun yanına gidebilirdim. Damarından akan kanı durdurabilirdim. Onun yarası çok küçükmüş. Korkmaz’ım kesin kurtulacaktı. Gaz nedeniyle onu götürememişler. Bu yalan değil hâkim bey. Ben gözlerimle gördüm. Biz koşarken üzerimize gaz sıktılar, küfür ettiler. O gazı sıkma emrini veren belli değil mi hâkim bey? Bu kadar insan yalan mı söylüyor? Gaz atıldı diyoruz, yalan mı söylüyoruz hâkim bey? Tüm sorumlulardan şikayetçiyim" diye konuştu. Tetik'in ifadesi sırasında iki kişi baygınlık geçirdi. Salon dışına çıkarılan iki kişiye sağlık ekipleri müdahale etti.
Ambulans uçakla İzmir yerine Denizli'ye indirdiler
Patlamada yaralandıktan sonra Ankara'daki hastanede yoğun bakımda kalan ve tedavisinin aylar boyu sürecek olması nedeniyle ailesinin bulunduğu İzmir'e kendi isteğiyle sevk istediğini söyleyen öğretmen Mehmet Murat Akçalı ise yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Hastanede iki gün yoğun bakımda kaldıktan sonra doktorlar tedavimin birkaç ay süreceğini ve hastanede kalmam gerektiğini söylediler. Ailem orada olduğu için İzmir'e sevk istedim. Karayolu ile gitmemin riskli olacağı ve mutlaka uçakla gitmem gerektiği söylendi. Kabul ettim ve her gün 'uçağın bugün akşam, yarın sabah' diyerek beni 5 gün oyaladılar. Oradaki doktorlar iyi niyetle yardım etmeye çalışıyordu ancak anlamadığım bir şekilde uçak bir türlü hazır olmuyordu. 5 günün sonunda uçağa binebildim. Benimle birlikte kuvözde bir bebek de uçağa bindi. Her şey normaldi. Uçak indiğinde etrafıma baktığımda oranın İzmir olmadığını anladım. Sorduğumda, bana bebeğin fenalık geçirdiğini ve Denizli'ye inmek zorunda kaldıklarını, beni de burada indireceklerini söylediler. Ancak bebekte bindirildiğinden farklı bir durum yoktu. Buna da anlam veremedim ama inmeyi mecburen kabul ettim" dedi.
Ambulans beni sedye ile otoyol kenarında bıraktı
İfadesinde Denizli'de indirildikten sonra kendisini bekleyen bir ambulans olduğunu gördüğünü anlatan Mehmet Murat Akçalı, "Ambulansı görünce uçağın Denizli'ye inmesinin planlı olduğunu anladım. Çocuğu indirdiklerinde bir doktor bana, 'Bu hizmet hiçbir ülkede yok, kıymeti bil' gibi şeyler söyledi. Ben de 'tamam çocuk indi beni İzmir'e bırakın' dediğimde, 'Bu uçağın kalkması kaç para biliyor musun" dedi. Sonra ambulansa bindirildim. Ambulansta şoför ve bir tekniker vardı. Bana İzmir'e kadar gidemeyeceklerini söylediler. Ambulanstakiler bana çok iyi davrandı ancak karayolu ile taşınmam riskli olmasına rağmen ambulansta doktor yoktu. Sonra başka bir ambulansa nakil için beni otoyol kenarında sedye ile indirdiler. 5 dakika sonra gelen bir ambulansla nihayet İzmir 9 Eylül Üniversitesi Hastanesi'ne ulaşabildim" diye konuştu.
"Bebek Sağlık Bakanı'nın yakınıymış"
Yaşadıklarına önce anlam vermediğini daha sonra yaptığı araştırmada uçağa birlikte bindirildiği bebeğin dönemin Sağlık Bakanı'nın bir yakını olduğunu öğrendiğini iddia eden Mehmet Murat Akçalı, "Neden Ankara'da 5 gün uçak beklediğimin cevabını anladım. Çocuk sağlık bakanını yakınıymış ve düzenli olarak Ankara'ya getirilip götürülüyormuş. Onun dönüş gününü beklemişiz. Uçaktakiler benim İzmir'e gitmem gerektiğini bildikleri halde Denizli'ye ineceklerini zaten biliyorlarmış. Bunun için Sağlık Bakanlığı'ndan ve o uçağın personelinden şikayetçiyim" dedi. Akçalı, daha sonra CHP Milletvekili Musa Çam'ın, bu konuyla ilgili TBMM'de soru önergesi verdiğini ve Sağlık Bakanı'nın soruyu, "Böyle bir şey yapmak ahlaksızlıktır" diye cevapladığını belirterek, "Ancak bakan daha sonra Musa Kart'ın kulağına eğilip 'ayıp ettin' demiş. Yani bunu neden ortaya çıkarıyorsun demek istemiş" şeklinde konuştu. Akçalı, mahkemeden konuyla ilgili Musa Çam'ın mahkemeye çağrılarak dinlenmesini de talep etti. Duruşmada, müştekilerin dinlenmesine devam ediliyor.