Frankfurter Rundschau gazetesindeki yorumda Türkiye, Rusya ve İran’ın girişimiyle yapılacak Suriye görüşmelerine yer veriliyor.
"Kazakistan’ın başkenti Astana’da Rusya, İran ve Türkiye arasında planlanan barış görüşmelerinin Suriyeliler açısından başarılı olması ve iç savaşa son vermesi dileniyor. Ancak ocak ayında planlanan toplantıda Suriye’nin koruyucu rolündeki bu ülkelerin ilerleme kaydetme şansı pek büyük değil. Toplantıya bu üçlünün yanı sıra ülkede çatışan taraflardan küçük bir azınlık katılacak. Esad rejiminin Astana’da temsil edilip edilmeyeceği bile hâlâ belirsiz. Ankara’nın Suudi Arabistan’ın da bu toplantıya davet edilmesi isteği ise tartışma yarattı. Bu öneri Riyad’ı ezeli rakibi olarak gören Tahran’ı kızdırdı. Ve böylelikle, hâlâ ülkedeki ihtilafta hatırı sayılır etkisi bulunan Birleşmiş Milletler, ABD ve Almanya gibi diğer Batılı ülkelerin masada olmadığı barış görüşmeleri ile Rusya, İran ve Türkiye’nin sadece gösteri yapmak istediği kuşkusu doğuyor. Bu sembolik siyaset ise iç savaş yüzünden zor durumda olan Suriyeliler için iyi bir haber olamıyor.”
Münih merkezli Süddeutsche Zeitung'daki analiz-yorumda Suriye barış görüşmeleri konusunda Ankara ve Moskova arasındaki görüş ayrılıklarına dikkat çekiliyor.
"Suriye’deki Kürtlere ilişkin tutum oldukça karmaşık bir durum yaratıyor. Kürtlerin IŞİD’e karşı mücadelesi Beyaz Saray’ın yanı sıra Kremlin’in de takdirini topluyor. Ancak Kürtlerin Kuzey Suriye’de devlet benzeri bir yapı oluşturmaları, Türkiye için tam bir kabus. Ateşkes ilân edilmeden önce, Türkiye Dışişleri Bakanı Birleşmiş Milletler tarafından yürütülen görüşmelerde olduğu gibi Kazakistan’da da Kürtleri masada istemediğini duyurdu. Rusya da bu konuda aynı fikri paylaşıyorsa, bu güçlü ülkelerin bütün gerçekleri gözönünde bulundurmadığını gösterir”
Magdeburg’da yayımlanan Volksstimme gazetesindeki yorumda ise planlanan Suriye görüşmeleri şu sözlerle ele alınıyor:
"Rusya ve Türkiye Suriye’de ateşkes sağlanması için yeni bir başlangıç mı yapacak? Ateşkes için gösterilen ancak sonuçsuz kalan çabalar düşünüldüğünde bu girişim de anlamsız olarak değerlendirilebilir. Ama durum o kadar da basit değil. Her iki güç de Suriye’de özellikle ABD’nin yarattığı boşluğu dolduruyor. Ruslar gibi Türkler de kendi çıkarları doğrultusunda bir tutum izleseler bile, sonuçta burada korkunç iç savaşın sona ermesi söz konusu. Rusya Suriye’deki varlığı ile Ortadoğu’da kendine bir üs yaratmak istiyor. Bu nedenle de, halen iktidarda bulunan ve Suriye’nin bir bölümüne hâkim olan Esad rejimi gibi işler bir hükümete ihtiyacı var. Bu çerçevede, Esad’ın iktidarda kalıp kalmaması önem taşımıyor. Türkiye ise Suriye ve Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devletinin kurulmasını engellemek istiyor. Bu Esad karşıtı isyancılara destekten daha önemli. Bu karmaşık yapıda IŞİD’e karşı mücadelenin nasıl sağlanacağı tam bir muamma. İslamcılar alt edilmediği sürece barış sağlanamayacak.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung’daki yorumda ise Berlin’de Noel panayırına yapılan saldırının ardından Avrupa’daki emniyet ve istihbarat birimlerinin durumuna dikkat çekiliyor:
"Anis Amri gibi suç işleme kapasitesi yüksek olanlar için Avrupa daha iyisi düşünülemeyecek, tam bir cennet. Güvenlik kurumları ya işbirliği yapamaz, ya bunu istemez ya da yapmasına izin verilmez. Veri bankaları anlamsız bir şekilde birbirinden bağımsızdır, tabii eğer güncelleniyorlarsa. 11 Eylül 2001’deki terör saldırılarının ardından Avrupa'da, ABD'deki istihbarat birimleri ve emniyet kurumlarındaki kaosun kabul edilemez olduğu düşünülmüştü. Ama bundan 15 yıl sonra Avrupalı istihbarat birimlerinin Atlantik’in öte yakasındaki ortaklarına her zaman olduğundan daha fazla ihtiyacı var. Bunun yanı sıra Amri olayı Avrupa'da güvenlik güçleri ve adalet alanında işbirliğinin kırmızı alarm verdiğini ortaya koydu.”
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Jülide Danışman