Lübnan’da kaçırılan iki Türk pilotu Murat Ağca ile Murat Akpınar’ın kurtarılmasını sağlayan ‘takas’ta pay sahibi olduğunu söyleyen Filistin’in Ankara Büyükelçisi Nabil Maaruf, ülkesine teşekkür etmediği gerekçesiyle Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na sitemde bulundu.
Cumhuriyet gazetesinden Utku Çakırözer’in bugün köşesinde aktardığı konuşmasında Maaruf, “Başta Mahmud Abbas olmak üzere biz bu süreçte çok merkezi bir rol üstlendik. Ve şükürler olsun ki Türk pilotlarının serbest bırakılmasında başarılı olduk. Ama Dışişleri Bakanı Davutoğlu, takasın ardından sadece Katar’a teşekkür etmekle yetindi. Oysa bu sürece birinci derece katkısı olan kişi Lübnan İstihbarat Şefi Abbas İbrahim’di” dedi.
Utku Çakırözer’in Cumhuriyet’te “Bir teşekkür beklerdik” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Lübnan’da kaçırılan iki Türk pilotu Murat Ağca ile Murat Akpınar’ın kurtarılmasını sağlayan ‘takas’ın gizli mimarlarından biri de Filistin’in Ankara Büyükelçisi Nabil Maaruf çıktı. Ankara’dan yapılan açıklamalarda bahsi bile geçmeyen Maaruf, önceki gün bir grup gazeteciye, süreçte ülkesinin ve kendisinin oynadığı role ilişkin mesajlar verdi.
Abbas gizli gelmiş
Maaruf’un yürüttüğü çok gizli diplomasi geçen yıl eylül ayında başlamış:
“Dokuz Lübnanlı Şii hacı Mayıs 2012’de İran’dan Lübnan’a Türkiye ve Suriye üzerinden giderken Esad muhaliflerince kaçırıldı. Lübnan biz Filistinlilere kucak açtığı için bizim için çok önemli bir ülke. Devlet Başkanımız Mahmud Abbas, 20 Eylül 2012’de Türkiye’ye yaptığı resmi ziyaret sırasında hacıların kurtarılması için benim buradan devreye girmemi istedi.”
“Hacıları kaçıran grubun lideri Ebu İbrahim ile temas için Kilis ve Gaziantep’e gittim. O süreçte Mahmut Abbas, 17 Ekim’de gizli olarak Ankara’ya geldi; Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile görüşmeler yaptı. Henüz Türk pilotlar kaçırılmamıştı. Ankara gerekirse hacıların kurtarılması için yardımcı olabilecekleri sözünü verdi.”
İlk talep Albay Harmuş
Büyükelçi Maaruf, bu süreçte bölgenin son derece önemli kilit isimleri ile de irtibata geçmiş:
“Bir ay sonra Ebu İbrahim beni aradı; Ankara’ya göndereceği bir aracı ile ismini açıklayamayacağım bir yabancı büyükelçilikte buluşmamı istedi. Buluştum ve taleplerini öğrendim. Türkiye’den kaçırılarak Esad’a teslim edilen Özgür Suriye Ordusu’nun ilk komutanı Albay Hüseyin Harmuş ile bir başka muhalif ismin Şam rejimi tarafından iadesini istediler. Ama öğrendik ki Harmuş, Suriyelilerce öldürülmüş. Bir süre sonra Ebu İbrahim de bir çatışmada öldü. Birkaç ay hacıları kaçıran gruptan ses çıkmadı. Sonra yeni lider Samir Enuri temasa geçti bizle. Yeni talepleri hacılar ile Esad’ın elindeki 300 Suriyeli kadın mahkûmun takas edilmesiydi. Sonradan bu talep 127’ye indirildi.”
Dışişleri’ne yazılı öneri gitti
“Esad rejimine bu teklifi Lübnan götürebilirdi. Nisan sonunda Lübnan İstihbarat Servisi Şefi Abbas İbrahim ile irtibata geçtik. İkili takas için uğraşırken bir süre sonra iki Türk pilot Lübnan’da kaçırıldı. Amaç Türkiye’yi devreye sokarak, hacıları bıraktırmaktı. Lübnan İstihbarat Sefi, Suriyeli kadın mahkûmlar ile Türk pilotların bırakılmasını bana garanti etti. Bu garantiyi alınca Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ömer Önhon ile 2 Ekim’de bir araya gelerek, Türkiye’nin onayını istedim. İki gün bekledim ve yanıt gelmeyince, bu öneriyi 4 Ekim’de yazılı olarak Türk Dışişleri Bakanlığı’na ilettim.”
Katar heyetiyle beraber döndüm
“Türkiye’den yine ses çıkmayınca Ankara’daki Katar Büyükelçisi aracılığıyla 4 Ekim’de Katar Dışişleri Bakanı’na ulaştım. Beni Doha’ya davet ettiler. Doha yolunda Dışişleri’den yanıt geldi ve Müsteşar Yardımcısı Önhon, beni arayarak, ‘Yeşil ışık yakıyoruz. Türkiye bu sürece yardımcı ve kolaylaştırıcı olacaktır’ mesajını iletti. Doha’da yaptığım görüşmelerden sonra Katar Dışişleri Bakanı ve İstihbarat Servisi Başkanı İstanbul’a geldiler. Ben de onlarla aynı uçaktaydım. Ondan sonra da bildiğiniz gelişmeler yaşandı ve Türk pilotlar kurtarıldı.”
Davutoğlu’na teşekkür sitemi
Büyükelçi Maaruf, büyük bölümünü yürüttüğü gizli pazarlıklar sonucunda hem Türk pilotların hem de Lübnanlı hacıların serbest bırakılmasından memnun.
Tek hayal kırıklığı ise Ankara’nın, daha doğrusu Dışişleri Bakanlığı’nın tutumu. Mesajları şöyle:
“Türk halkının bu süreçte Filistin’in oynadığı rolü bilmesinde yarar var. Başta Mahmud Abbas olmak üzere biz bu süreçte çok merkezi bir rol üstlendik. Ve şükürler olsun ki Türk pilotlarının serbest bırakılmasında başarılı olduk. Ama Dışişleri Bakanı Davutoğlu, takasın ardından sadece Katar’a teşekkür etmekle yetindi. Oysa bu sürece birinci derece katkısı olan kişi Lübnan İstihbarat Şefi Abbas İbrahim’di. Süreçte Filistin’in rolünün de görmezden gelinmesini anlayamıyorum. Bu düşüncelerimizi bizzat Sayın Davutoğlu’na da aktardım... ”
***
Türk pilotlar serbest bırakıldıktan sonra yapılan açıklamalarda, hükümet 3’lü takas iddialarını reddetmiş ve pilotların bırakılmasının Suriye ile hiçbir ilgisi olmadığını savunmuştu. Ancak Filistin Büyükelçisi Maaruf’un mesajları, başta Lübnanlı hacılar ile Esad’ın elindeki mahkûmlar arasında kurulan takas ilişkisinin, daha sonra kaçırılan Türk pilotları da içine alacak şekilde genişleyerek 3’lü bir müzakereye dönüştüğünü çok net biçimde ortaya koyuyor.
Hatta Lübnan’ın hazırladığı üçlü takas formülü bizzat Maaruf tarafından Türk Dışişleri Bakanlığı’na pilotların kurtarılmasından yaklaşık 15 gün önce resmen ‘yazılı’ olarak da iletilmiş bile!