Balyoz Davası'ndan tutuklanan ve 1335 gün hapis yatıp beraat eden emekli Kurmay Albay Hanifi Yıldırım, “Biz cezaevindeyken FETÖ’cüleri ifşa eden dosyalar hazırlayıp Necdet Özel’e gönderdik. Sürekli darbe ihtimalini dile getirip uyardık ama dinlemelediler. Yazık günah değil mi? Kahroluyorum” dedi.
Balyoz davasının en çok tartışılan isimlerinden Albay Hanifi Yıldırım hakkında, bir tim ile Fatih Camii’ni bombalayıp ülkede kaos çıkararak darbe fitilini ateşleyeceği iddiaları ortaya atılmıştı. Yıldırım ve arkadaşları bu iddialar üzerine tutuklanmıştı. Balyoz'da en uzun hapis yatanlar listesinin başında yer alan Yıldırım, 1335 gün hapis yattıktan sonra beraat etti. Mahkeme tarafından kendisine 350 bin lira tazminat ödemesi kararlaştırılmış, Yıldırım'ın avukatı da tazminat miktarının “çektikleri acı” karşısında yetersiz olduğu gerekçesiyle karara itiraz etmişti. Ancak beklenmeyen bir karar ile mahkeme tazminatı 75 bin TL'ye düşürmüştü.
Sözcü gazetesinden Özlem Gürses, emekli Kurmay Albay Hanifi Yıldırım ile söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşinin tamamı şu şekilde:
"Herkes her şeyi biliyordu"
Siz Iğdır'da çobanlık yaparak başlamışsınız hayata…
Ben çobanlık yaptım, babam işçiydi. Amelelik ederek dershaneye gidiyordum, bir gün broşür getirdiler, Hava Harp Okulu'nun. Başvurdum ve kazandım. 1983 yılında başladım okula, Fetullahçıların adını da duyuyorduk tabii o yıllarda. Şimdi diyorlar ya Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, “Biz bilmiyorduk” diye. Herkes, her şeyi biliyordu.
Balyoz'dan içeri nasıl girdiniz?
Kendi devrelerimin ilk kurmay subayıyım, generalliğim yüzde 100 garantiydi. Akademik ve kıta başarım, sicilim, emsallerime göre bir numaraydım. Derken 87'den kurmay olanların hepsi Balyoz kumpasının içine girdi.
FETÖ'cülere yer açıyorlarmış…
Aynen öyle. Mesela Hamza Celepoğlu'nu bizim üstümüze alıp terfi ettirdiler. Kendisi MİT TIR'ları davasında FETÖ'den tutuklu şu anda. Hamza Celepoğlu ile ilgili 2011'de Jandarma Genel Komutanı'na dilekçe verdim. “Bu kişiden şüpheliyim” diye. Celepoğlu'nun Balyoz'un belgelerini hazırladığına dair ipuçları var. Dilekçemde dedim ki “Bu adam alay komutanı iken Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün ile iş birliği yapıp kumpas kuruyor.”
"Özel'e sormak lazım"
O zamanlar duyuyor muydunuz “FETÖ'cüler darbe yapacak” diye?
Kumpas Mağdurları Derneği'nin Kurucu Başkanıyım. Cezaevindeyken TSK'daki FETÖ'cü yapılanmayı ifşa eden dosyalar hazırlandı, özellikle denizciler tarafından. Deniz Kuvvetlerine ve o zaman Genelkurmay Başkanı olan Necdet Özel'e bu dosyalar verildi.
Niye kimse bir şey yapmadı?
Onu hükümete sormak lazım. Bir de Necdet Özel'e… Biz cezaevinden çıktıktan sonra da, Mustafa Önsel, Ahmet Zeki Üçok, Ahmet Yavuz sürekli darbeyi gündeme getirdik, dedik ki “Bunlar darbe yapacaklar.” Genelkurmay'a, hükümete; “Bizlere kurulan kumpaslarla hep FETÖ'cüler terfi etti, dikkat edin” dedik. 2015'te liste hazırladık, “Biz yokuz, ama emekli olmayan 46 arkadaşımız var, en azından bunları terfi ettirirseniz darbe ihtimalini azaltırsınız” dedik… “FETÖ'cülere bu arkadaşlarımız bir engel olur” dedik. Dinlemediler. Görüyorsunuz, 2015'in Ağustos'unda Tuğgeneral olan birçok asker şu an cezaevinde, darbeci terörist. Mesela Boğaz Köprüsü'ne zırhlı araçları götüren adam 2015 yılında terfi eden general.
"Bu vatan hepimizin"
Üzülüyor musunuz?
Çok üzülüyorum. Bildiğiniz gibi değil. Bu vatan hepimizin ve öyle kolay kazanılmadı. 249 hayatını kaybetmiş vatandaş, 8 bin yaralı vatandaş. Yazık günah değil mi? Ülke geriye gitti, demokrasi geriye gitti, dış ülkelere bir gidin Türkiye'nin itibarı yerle yeksan oldu. Üzülmez miyim buna, kahroluyorum hem de.
Bizi tutuklayan hakim ve savcılar şimdi tutuklular
Tutuklama kararı size nasıl bildirildi?
2010 yılı 21 Ocak'ta, bir sabah kalktığımızda birden Taraf Gazetesi'nin manşetini gördük.
“Fatih Camii'ni bombalayacaklardı” manşetini…
Evet, ilk kez hepimiz onu gördük. Bir ay sonra hakkımda yakalama kararı çıktı. Gittik İstanbul'a. Savcı konuştu, dedim ki “Savcı bey, yalan konuştuğunuzu siz de biliyorsunuz ben de biliyorum. Niyetiniz ne onu bilelim de ona göre hareket edelim.” Hemen tutuklanma kararı. Mahkemede kim var, Ali Efendi Peksak. Savcı kim? Murat Üründü, Bilal Bayraktar, Zekeriya Öz. Biri kaçak, ikisi tutuklu şu anda FETÖ'den. Fakat ben 1 ay sonra, 1 Nisan günü serbest kaldım.
O nasıl oldu?
Oktay Kuban itirazımızı kabul etti. Balyoz'un kahraman hakimlerindendir. Ve 2 Nisan günü tekrar tutuklandım! Bu sefer 2 ay sonra serbest kaldım, 26 Temmuz'da bir daha tutuklama kararı çıkardı. Bu kez İlker Başbuğ devreye girdi. “Bunda bir oyun var, askerlerimi vermiyorum” dedi. O yüzden İlker Başbuğ'u hedefe koydular. İddianame bitti, 2011'de biz yakalandık. 4 sene yattım, 1335 gün.
O 1335 gün boyunca ne düşündünüz?
2010 yılında ilk tutuklandığımızda bize hiçbir şey göstermediler, ne olduğunu bilmiyoruz, dosyayı vermiyorlar bize. Günün 23 saatini 60 metrekare yerde, yirmi beş kişi ile geçirdik. Ailenle görüşemiyorsun, belge istiyorsun belge gelmiyor, diyorsun ki “Ben neyle suçlanıyorum” cevap yok. Ben yine de umutluydum, cezaevinde de arkadaşlara “Gelin kendimizi yetiştirelim siyasete girelim” diyordum. Herkese telkinde bulundum.
Siyasete girdiniz mi?
1 Kasım seçimlerinde MHP'den Iğdır aday adayıydım ama adaylığı vermediler. Şimdi Ümit Özdağ ile, Meral Akşener ile birlikteyim, yeni partide.
Bizim için iki kitap çok öenmli. Biri Kur'an, diğeri ise Nutuk
15 Temmuz'da ne hissettiniz?
Hemen kalktım, silahımı kuşandım. Eğer darbe başarılı olsa ilk öldürecekleri kişilerden biri bendim! Türkiye'de 2002 yılından beri, her gün biz darbelerle yattık, darbelerle kalktık. Yok suikastler olacak Başbakan'a, yok darbeler olacak, hep gözyaşı, biz güzel bir şey duymadık. Hep geriye gittik, ekonomik olarak da geriye gittik, eğitimde geriye gittik. 114 stratejik kurum satıldı, özelleştirme adı altında. Varlık Fonu adı altında Türkiye'nin arazileri, askeri alanları satılmaya başlandı. Bu haksızlıkların giderilmesi lazım, bunun için siyaset yapmak lazım. Ben arkadaşlarıma hep onu söylüyorum, cezaevindeyken de; iki kitap bizim için çok önemlidir, birisi Kur'an-ı Kerim, birisi Nutuk, bu iki kitabı iyi anlamak lazım. Bizim çıkış yerimiz yine Nutuk'tur, ben buna inanıyorum ve başaracağız.
Sözcü'ye yönelik kovuşturmanın usulü sizin yaşadığınız kumpasa benziyor mu?
Biz cezaevindeyken bize en çok destek olan, sürekli haklarımızı dile getiren bir gazete bugün Fetullahçı Terör Örgütü ile ilişkilendirilmeye çalışılıyor! Arkadaşlarınızın tutuklama gerekçesi, hapisteyken dört sene boyunca hakimin her ay bana tahliye için vermiş olduğu cevapla bire bir aynı! Yani Fetullahçı Terör Örgütü'nün üyeliğinden tutuklu olan 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin üyelerinin yazdığı maddelerle, bugünkü mahkemelerin maddeleri aynen örtüşüyor. Yazık günah değil mi bu insanlara? Hangi Avrupa normlarına, hangi insan haklarına uyuyor bu? Niye siz bu hukuksuzluğa, bu adalete güvensizliğe ortam sağlıyorsunuz? Çok üzülüyorum. Sizin vasıtanızla buradan her ikisine de çok selam söylüyorum, haksız tutuklananların her zaman yanındayım.